Gönül NART

ZEHİR GİBİ ÇOCUK

Gönül NART

Günlerdir yeni bir deprem dalgası gibi; Atakan diye bir çocuğu konuşuyoruz. Daha doğrusu iki-üç güne hapsedilen, sıkıştırılmış bir gündem oluşturdu bu çocuk. Tabii ki etkileri ve ardından bıraktığı tartışmalar hala devam ediyor. En son sağolsun Milli Eğitim Bakanımız konuya el attı ve resmi açıklamayı yaptı. Aynı zamanda bu konunun apaçık bir çocuk istismarı olduğunu dile getirdi. Ve de artık bu konunun sosyal medyada paylaşılmaması konusunda önlem alındığını, olayın kontrol altında olduğunu söyledi. Her zaman olduğu gibi; ülkemizde bu konu da çok hızlı bir şekilde tüketildi, kullanıldı ve tahrip olmuş bir şekilde, bir köşeye bırakıldı. Sanki Atakan isimli bu çocuk uzaydan gelmişti. Birçok insan da uzaylı muamelesi yaptı sanki. Sözkonusu on yaşında bir çocuk olduğu halde; çocuk olduğu unutulup, nice komplo teorileri ile birlikte, yoğun bir polemik konusu yapıldı. Bu çocuk da; adeta yeniden uzay gemisine binip gitmiş gibi oldu.
Ben kişiliğim ve mesleğim gereği polemikten hiç hoşlanmıyorum. Tartışmalar o kadar farklı bir boyut kazandı ki; neredeyse herkes kendi cephesinden bir “Atakan Çocuk” yorumu yapma gereği hissetti. Hazır konu biraz durulmuşken, ben de bu çocuktan yola çıkarak; üstün zekalı çocuklarla ilgili birşeyler yazmak istedim.
Etrafımızda zeki ve başarılı, azıcık da özgüvenli, çatır çatır konuşan bir çocuk görünce hemen yapıştırırız: “zehir gibi çocuk” diye. Herkesin “üstün” olarak kabul ettiği zeka ve yeteneklere taktığı sıfatlar çeşit çeşit olabilir. Pedagojik olarak ise “üstün zekalı çocuk”; “yüksek zihinsel,yaratıcı, sanat, liderlik kabiliyeti veya belirli akademik alanlarda yüksek performans gösteren çocuklar” olarak tanımlanabilir. Bu çocukların zeka düzeyleri, belirli zeka testleriyle ölçülür. Örneğin; Sn. Binet testine göre 140 ve üstünde zeka puanı alanlar, üstün zekalı olarak kabul edilebilir. Ülkemizde bu oran yüzde onluk bir sayıya tekabül eder. Ve bu üstün zekalılar grubunun da yüzde birlik bir bölümü dahi, mucitler çıkarabiliyor. Tabii ki ülkemizde bu tür çocukların keşfi, değerlendirilmesi ve eğitilmesi için henüz yeterince eğitim ortamları sunulmuş değil. Çok güzel gayretler ve çalışmalar var. Bunları da yok sayamayız.Ş u anda milli eğitim Bakanlığınca sayıları her geçen gün artan “bilim-sanat merkezleri” güzel projelerden biridir. Bir dönem “”üstün zekalı” yerine; çoklu zeka kuramlarının da etkisiyle, “üstün yetenekli” kavramı daha doğru bulundu ve öne çıkarıldı. Aslında ikisi de kullanılabilir; zira, birçok yetenek de zaten zekanın varlığından kaynaklanmaktadır.
Kavram kargaşası ya da tartışmalar olsa da bir gerçek var ki; oda şudur: Bu çocuklar, farklı çocuklardır. Siz nasıl tanımlarsınız bilmem ama ben “özel çocuklar” tanımını kullanmayı tercih ederim. Yapılan araştırmalar gösteriyor ki; bu çocukların beyin yapıları, bazı fizyolojik özellikleri, yaşıtlarından farklı olabiliyor. Bu özellikleri biraz inceleyelim:
 
Üstün Zekalı Çocukların Özellikleri:
 
Üstün zekalı ve yetenekli çocukların beyinlerindeki nörolojik bulgular bazı özellikler gösteriyor. Mesela; beyinlerinde daha çok alfa ve beta dalga aktiviteleri var.Bu da daha büyük bir kapasite, bellek, bütünleştirme demektir. Yani bu onlara daha rahat ve odaklanmış bir öğrenme sağlar. Bu çocukların beyin ritmi daha sık meydana gelir. sinaps bağları daha etkin, nöronları daha çoktur. Biyokimyasallarla ilgili özellikler daha farklı olduğu için; daha karmaşık düşünceleri işleyebilir ve sentezleyebilirler. Üstün zekalı çocuklarda daha fazla bilgi ve içgüdüsel düşünmeyi sağlayan ve yol gösteren ağlar vardır. nörolojik olarak ifade etmek gerekirse; prefrontal kompleks aktivitesi de daha fazladır. Bu şu demektir: bu çocukların beyin yapısı ve özellikleri de biraz farklıdır ve bu da onlara zihin,algı,konsantrasyon, dikkat becerileri sunar. Bu beceriler de onların birçok alanda yetenekli olmalarına imkan verir.
Bu çocuklar farklı düşünen, mucit özellikleri olan; toplumun basmakalıp kurallarına karşı da uyum sağlayamayan kişiler olabilirler. Özgün, kendine has davranış ve düşünüş biçimleri olan bireyler olurlar gelecekte de. Mizah anlayışlarından ilgi alanlarına kadar farklı özellikleri olan çocuklardır. kısaca bu çocukların birçok konuda ortalama çocuklara göre farklılıkları vardır. Bunlar:
- Duygusal durumları farklıdır.
- İlgi alanları farklıdır.
- Merak etme, deneme, araştırma süreçleri farklıdır( küçücük bilim insanlarıdır adete).
- Konuşma ve kendilerini ifade ediş biçimleri farklıdır.
- Okul ve diğer birçok sisteme bakış açıları farklıdır.
- Sosyal uyumları ve duruş şekilleri farklıdır.
- İletişim kalıpları farklıdır( yetişkinler gibi iletişim kurarlar)
- Düşünce şekilleri ve ifade ediş biçimleri farklıdır.
 
Üstün Yetenekli Çocuğun Dramı:
 
Bu yazıyı yazarken aklıma, Alice Miller’in “yetenekli Çocuğun Dramı” adlı kitabı geldi. Çok derin analizler yapan, çocukların küçükken aileleri ya da çevrelerindeki yetişkinlerin bilmeden uyguladığı psikolojik hataları anlatır. Yukarıda saydığım birçok fark olunca durum çocuklar açısından daha da zorlaşıyor. bu çocukların her durumda hala çocuk olduğunu unutabiliyoruz. Bu çocuklar, yaşları gereği akranlarına ihtiyaç duyarlar. Fakat bu farklı özellikleriyle de sivrildikleri için çocuklar tarafından dışlanırlar. Bazı yetişkinler tarafından da dışlanırlar. Hem okulda kend fıtratlarına uygun bir eğitim ortamı oluşmadığı için aidiyet problemi yaşarlar. Hem de büyüdükçe kendilerini iyi ifade edemezlerse yalnızlaşırlar(bakınız: çevrenizde, köyünüzde, akrabalarınızda mutlaka sivri zekalı dediğiniz, mucit ama aykırı ve öfkeli yetişkinler vardır.) Üstün zekalı ve de yetenekli çocuklar; birçok durumda imrenilse de, kendileri toplumsal acılar çekerler. Bazen de içekapanıklıkları kendi tercihleridir. Araştırma, düşünme safhalarından dolayı yalnızlığı seçerler. Bu çocuklar okula gitmek istemeyebilirler. Hatta tarihte bilinen birçok ünlü bilim insanı. sanatçı, mucit kişiler hep dahilikleri ile anılır. Çoğunun da okula gitmediği, kaçtığı ya da gerizekalı damgası yediği anlatılır. Tabii ki bu saydığımız sorunları normal zekadaki çocuklar da yaşayabilir. Fakat özellikleri gereği bu çocuklar daha uyumsuz ve mutsuz olmaya müsaittirler.
 
İndigo Çocuklar:
 
Bu arada Atakan vesilesiyle çokça dile getirilen bir kavram daha vardı: “indigo çocuklar”. Bununla ilgili de bir şeyler söylemek isterim doğrusu. bu kavram 1960-70 lerde ortaya atılan; 1990 larda da birçok kitap, film ve seminerlere konu olan kavramdır. Kristal çocuklar da denilen bu çocuklarla ilgili de bazı teoriler ortaya atılmıştır. Bu Yeni Çağ teorisine göre; indigo çocukların, sıradışı bazen de doğaüstü birtakım özellik ve yeteneklere sahip olduklarına inanılıyor. Dediğim gibi günümüzde bu teori bambaşka bir şekil almış; belli bazı düşünce sistemlerinin de teorilerini beslemektedir. Her toplum kelimeleri değiştirebilir. Kristalden Deccal’ e kadar çok geniş şekilde istismar edilmiş bir kavram. Bazı biyolog ve teorisyenlere göre indigo çocukların dna yapılarının da çok farklı olduğu ileri sürülüyor.
Yani görüldüğü üzere “indigo çocuk” kavramı da tartışmaları bambaşka mecralara çekti. Efendim bendeniz hiç sevmem böyle gerilimli ve tartışmalı alanları. Bildiğim birşey varsa o da şudur: Bu çocuklara ne derseniz deyin( ki ben “zamane çocuklar” diyorum); bambaşka çocuklarla muhatabız. İster “Z kuşağı” deyin, zehir gibi çocuklar geliyor. Onlarla baş etmek, ihtiyaç duydukları şeyleri verebilmek için çok donanımlı anne-babalar olmak zorundayız. Üstün zekalı çocuklarla ilgili ne kadar eğitim projesi varsa hepsine varım. Yeter ki çocukluklarını kaybetmeden, istismar edilmeden, taklit ve ukalalık etmeden, narsist çocuklar yetiştirmekten kaçınalım. Çocuğunuzun üstün zekalı ve yetenekli olduğunu düşünüyorsanız bir bakın derim: Bazen taklitçi, bilmiş bilmiş konuşan çocuklar üstün zekalı zannedilip gereksiz yere egoları yüceltiliyor. Bir uzmana başvurun derim. Ama asla gereksiz kaygılara kapılmayın; çocuğunuza tüm içtenliğinizle bir çocuk ne isterse öyle davranın.
 
 

 

Yorumlar 1
ZEKİYE 08 Mart 2020 22:10

"i̇ster z kuşağı” deyin, zehir gibi çocuklar geliyor. onlarla baş etmek, ihtiyaç duydukları şeyleri verebilmek için çok donanımlı anne-babalar olmak zorundayız." bu tespitiniz çok doğru, malesef anne babalar donanım olarak çocuklarının çok gerisinde kalmaya başladılar. işte bütün mesele burada başlıyor.

Yazarın Diğer Yazıları