Gönül NART

VİRÜSÜN ÖĞRETTİKLERİ

Gönül NART

En az altı aydır devam eden büyük bir pandemi döneminden geçiyoruz. Üstelik sadece biz değil,ailemiz değil, mahallemiz değil, ülkemiz değil, şehrimiz değil, ülkemiz değil tüm dünya olarak büyük bir koridorda ilerliyoruz adeta… sırayla saydığım tüm varlıkları tersinden düşünün yine aynı bağlantılar zincirini veriyor. Bu hep böyledir; elimizdeki ipin ucunun nereye kadar uzandığını, kimlerle ve nelerle bağlantılı olduğunu anlamazsak durum daha da vahim bir hal alır. İlk defa şu yalın ama vurucu gerçekle başbaşayız: tüm dünya, tüm insanlık, kainattaki tüm varlıklar; her şey birbirine bağlıdır. her şey birbirini etkileyen olaylar silsilesinden oluşur. Yaradanın kanunu bu… Bu idrak bizi daha bilinçli olmaya götürür. Bunları neden söyledim? kovit-19 denilen(acı bir şekilde tanışıp, tüm ailesini, hatta sülalesini tanımak zorunda kaldığımız) virüs bize birçok şey yaşattı. Ve dahi, birçok şey de öğretti diyebilirim. En azından kendi adıma konuşabilirim.
İlk defa bu kadar dünyaya entegre olduk belki de. Bu salgının en önemli yanı da, ilk defa tüm dünyanın aynı anda etkilendiği sorunları başlatan bir milat olmasıydı. Onlarca komplo teorileri üretildi ve de üretilecek. İnanırsınız ya da inanmazsınız. Size kalmış. Bazı kesimler manevi açıdan, bazı kesimler stratejik açıdan, çeşit çeşit yorumlar yaptılar. Aylardır medyada, televizyonlarda, pandeminin ele alınmadık yanı kalmadı. Her dönemiz, her zamanın öğretmenleri vardır. Her olay, her varlık ve her musibet bize bir şeyler öğretir. bu virüsün de bize öğrettiği birçok şey var diye düşünüyorum. Hatta inancım ve mesleğim bana diyor ki: şu yaşamda her öğrendiğimiz ders; farkındalıklarımızı, hayretlerimizi arttırır, tekamülümüze neden olur. Haa ders alırız ya da almayız o da bize kalmış.
Pandemide zorunlu ev hapsi ve kısıtlamalar da bize çok şey öğretti. Her alanda değişimler yaşandı. Şunu söylemeden geçemeyeceğim ki; pandemi en çok sağlık, ekonomi ve psikolojimizi vurdu. Her alanda öğrendiğim dersleri şöyle bir listelemeye çalıştım. Bunları da paylaşmak istedim.
CORONA VE TEMİZLİK:
-Temizlik ve hijyen bazı insanlar için hayat tarzı iken bazı insanlar mecbur olunca öğrenirler. Temizlik her zaman geçerli koruyucudur.
-Bahar temizliği bu sene çok erken geldi.Derlemek, toplamak, temizlenmek,arınmak,birikintilerden, çöplerden kurtulmak, topyekün temizlenmek her daim rahatlatır. Kendi bilincimizle yapmadığımız temizliği çok farklı şekillerde yapmak zorunda kalabiliriz.
-Temizlik malzemeleri hayatımıza hiç girmediği kadar girdi. temizlik ve hijyen bize sınırları çok güzel bir şekilde çizdi.
-Korkudan da olsa; fiziksel temizlik herkes için en yüksek noktalara ulaştı.
-Kolonya kolonya olalı hiç bu kadar itibar görmedi. Hatta ülkece kolonya ikram etme adetimiz yeniden canlandı.
-Bazı günlük temizlik ve ev alışkanlıklarımız değişti.
-Tüm evler temizlendi.Ülkece evlerimizde hiç iş kalmamacasına düzenlendi. Temizledikçe sıkıldık, sıkıldıkça temizledik, sonunda temizlik takıntısı olmayanlarda takıntılı hale geldi.
CORONA VE SİYASET:
-Ülkeler yeni stratejiler belirledi. korona ile mücadele ülkelerin en önemli politikası olmak zorunda kaldı.güçlü ülkeler güçsüz, güçsüz olanlar da güçlü hale gelebildi.
-ölüm oranları, sağlık politikaları, krizle mücadele şartları her ülkenin kendi yöntemlerini oluşturdu.-Sayısız komplo teorileri üretildi. kimi işledi, kimi çok uçuk noktalara ulaştı. Aşı, ilaç,virüs çalışmaları kendi lider ülkelerini belirledi. Her ülke bu yarışta en öne geçmenin derdine düştü
-ülkemiz içinde ise sağlık ve ekonomi politikaları kendi sınavını verdi. Fetva makamı olarak birinci sıraya Sağlık bakanlığı oturdu. Ölüm oranları, sağlık durumu yine partiler arası muhalefet malzemesi oldu. seferberlik psikolojisi bile siyasi savaşları durduramadı.
-korona tüm dünyada yeni bir milat oluşturdu.
CORONA VE MİMARİ:
-Devasa binalar, siteler, çok katlı apartmanlar değil; yine müstakil evler, villalar, bahçeli evler ve yaşam alanları kazandı.
- Evde kalmak zorunda olunca mimari tartışıldı, yeni ve organik yaşam alanlarına güzellem yapıldı.
-Dar evler, dar mekanlar daha da daraldı, bastı üstümüze; geniş ve verah mekanlar özlem ve özenti arttı.
-Balkon ve bahçe, teras hiç olmadığı kadar önemli oldu.
-Evlerimizde ne kadar fazla şey biriktirdiğimizi evde kaldığımız zaman daha çok anladık.tüm ev halkına yerler açabilmek için çok çabalar harcadık. Dar evde oturanlar en şanssız oldu. küçük de olsa bahçesi olanlar kral oldu.
-Ünlülerin, zenginlerin geniş ve havuzlu villalarında hiç imrenilmediği kadar imrenildi.
-İnsanlar komşuluk ilişkileri nispetinde yine de damdan, balkondan, terastan bir şekilde görüşmenin yollarını buldu.
CORONA VE İHTİYAÇLAR:
-İlk defa parası olanlarla parası olmayanların eşit şartlarda yarıştığı gözlemlendi.
-İnsanların marketlere hücum etme, rafları talan etme psikolojilerinin görgü, eğitimle ilgili olmadığı; tamamen kıtlık ve sürü psikolojisine bağlı olduğu tespit edildi.
-Her ülkenin, her insanın ve ailenin en acil ihtiyaçları algısı değişiklikler arz etti kimisi için luppo bisküvi önemliyken, kimine tuvalet kağıdı, kimine de ekmek önemli oldu.’Ne tüketiyorsan osun’ pekişmiş oldu.
-İnsana ‘en az neyin lazım olduğu’ , ‘en çok neyin yettiği’ görülmüş oldu.
-Her krizin kendi ihtiyaç silsilesini doğurduğu görüldü-
-Paranın nerede geçerli olduğu, nerede olmadığının altı çizilmiş oldu.
-Stokçuluk ve haksız kazanç simsarlarının hiçbir fırsatı kaçırmayacağı bir kez daha anlaşıldı.
-Bazı mesleklerin önemi daha çok arttı. Sağlık çalışanları, eczaneler, emniyet güçleri, kargocular gibi meslek elemanları kral tahtına oturdu. Onlara ne kadar ihtiyaç duyduğumuz daha çok hatırlandı. Kıymetleri arttı.
-İnternet hayatımızda en önemli köşeye yerleşti. Sıkça şikayet etsek de pandemiyi evlerde atlatmaya çalışırken en önmeli eşlikçimiz internet ve sosyal medya oldu.Gençleri her gittikleri mekanda: ‘Wi Fi şifresi nedir?’ sorusu daha anlamlı oldu.
-Uzaktan eğitim hiç bu kadar önmeli olmamıştı. Hatta dini sohbetler, mukabele gibi dini eylemler de on-line olarak yapılmak durumunda kaldı. Dijitalizm daha da güçlenerek kendi ağırlığını kafalarımıza kazımaya çalıştı.
- Nelerin salt insanla, yüz yüze, nelerin de dijital olarak yapılabileceği ayırt edilmiş oldu.
-Dini öğretiler; felsefe, maneviyat,spiritüellik, daha çok konuşuldu. İnsanların manevi ihtiyaçlarının ne kadar önemli olduğu müşahade edildi. Bu arada minimalizm, hedonizm, deizm, ateizm,kapitalizm, globalizm gibi izmler yeniden değerlendirilmiş oldu.
-Kimi insanlar pandemiyi manevi yönden açıklamaya çalışıp; ‘Nuh’un Gemisi’ ne benzetirken; kimisi de ‘suç ve ceza’ penceresinden baktı. Kimisi de ‘Ne ekersen onu biçersin’, ‘İnsan kendi kıyametini kendi getirir’, ya da ‘dünyayı bizler bu hale getirdik’ serzenişleri ile bu global musibete açıklama getirmeye çalıştı. Hatta kimileri de hiç boş durmayıp; deccal,şeytan, illuminati kavramlarıyla daha da korku saldı yüreklere…
KORONA  VE AİLE, İNSAN İLİŞKİLERİ:
-Aile ilişkileri güçlü olanlar daha da güçlendi; sorunlu ailelerin sorunları arttı.
-’Aile her şeydir. Biz herşeyi ailemizle yapar, ailemizle krizlerden çıkarız. Dayanışarak herşeyi aşarız’ duyguları daha da güçlendi.
-Gemiye ailece binilir, ailece gidilir.
-Yalnızlık, yaşlılık, ailesizlik hiç bu kadar dramatik olmamıştı. engelli olmak, yardıma muhtaç olmak, hiç bu kadar zor olmamıştı.
-Yaşlılar torunlarından ve toplumdan hiç bu kadar uzak kalmamıştı.
-Ne kadar sosyal varlıklar olduğumuz; insan kardeşlerimiz olmadan hiçbirşeyin önemi olmadığını hiç bu kadar anlamamıştık.
- En münzevi hayat yaşayanların bile sıkıldığı ve sohbet etmek arzusu uyandığı bir dönem daha olmamıştı.
- Her şeyi ne kadar kalabalık yaptığımız, ne kadar birlikte olduğumuz, ne kadar çoğul olduğumuz; ayrılmak ve ayrışmak zorunda kalınca daha çok acıttı.
-Bazı zorunluluklar, pandemi bizi ailece daha çok birlikte olmaya mecbur bıraktı. Böylece birbirimizin sınırlarını, bir arada her vakit yaşayıp yaşayamayacağımızı, ne kadar tahammül edebileceğimizi anlamamıza yol açtı. En yakınlarımız bile olsa; her an ve her yerde birlikte olmanın hiç de hoş bir duygu olmadığını; kendimizle başbaşa kalmaya da ihtiyaç duyduğumuzu, mahremiyetle birlikte kişisel sınırlarımızı da yeniden gözden geçirmemiz gerektiğini öğretti.
-Boşanmayı düşünen bazı eşler vazgeçti; bazı eşler boşanma kararı aldı.
-Herkes gitse ailemiz kalır. aile ilişkilerini güçlendirmek biyolojik sağlığımızı güçlendirmek kadar önemlidir.
-Anneler tüm evlatlarını evde kanatları altına alabildiği ve tüm ailenin bir araya gelme zorunluluğu doğduğu için çok mutlu oldu.
-Büyüklerimiz, yaşlı anne-babalarımız, bizden uzakta kalan evlatlarımız için hiç kaygılanmadığımız kadar kaygılandık, kendimizi çaresiz hissettik.
-Çocuklarımıza pandemiyi anlatmakta zorlandık; onların korku ve meraklarıyla, takıntılarıyla daha çok yüzleştik,
-Kendi kendine kalabilen, uğraşları olan çocukların daha mutlu ve daha dayanıklı olduğunu gördük,
-Çocuklarımızı sürekli avutmak ve ev hapsinde onlara eğlenceli etkinlikler bulmak zorunda olmadığımızı; onların kendi kendilerini oyalama becerisi kazanmaları gerektiğini anladık.
-Çocukların sıkılmalarının, onların üretimine ve icatlar yapmalarına vesile olabileceğini hatırladık.
-Çocukların ‘yoksunluk, çaresizlik, kısıtlılık, mahrumiyet’ gibi duyguları tanımaları için ve de baş edebilmeleri için bu tür krizlerin öğretici olduğunu hatırladık.
-Yaşlılık, ölüm, akraba, ziyaret, ilgilenmek, empati kurmak gibi kavramları daha çok hissettik.
-Hastalık psikolojisinin her türüne tanık olduk.Komşularımızla, yaşlılarımızla, mağdur insanlarla daha çok ilgilenmemiz gerektiğini öğrendik.
-İletişim ağımızın güçlü olmasının ve sosyal ilişkilerimizin biz daha mutlu ettiğini anladık.
-İnsan olarak hangi konularda özgürüz, nasıl bireyleriz, hangi konularda dışa bağımlıyız değerlendirmiş olduk.
--Cahiller-eğitimliler, tedbirliler-tedbirsizler, düşünceliler-düşüncesizler, duyarlılar-duyarsızlar, benciller-empatikler gibi insan sınıflarına ayrıldık.
CORONA VE DUYGU DURUMU(PSİKOLOJİ):
-Karantina psikolojisinin ne kadar ağır duygular içerdiğini yaşayarak hissettik.
-İnsanı en çok depresyona iten duygunun belirsizlik duygusu olduğunu öğrendik.
-Ekonomik belirsizlik ve işsizliğin psikolojimizi en çok etkileyen faktörlerden olduğunu bir kez daha gördük.
-Takıntılı insanların takıntılarının krizlerde daha da artarak kronikleştiğini anladık.Takıntılı olmayanların bile obsesif hale gelebilecek sınırda beklediğini gördük.
-Aşırı korku, tedbir, kaygının psikolojik olarak uygun olmadığı gibi; aşırı rahatlık,vurdumduymazlık,ciddiyetsizliğin de patolojik algılanabileceğini duyduk.
-Kriz yönetiminde psikolojik dayanıklılığın çok önemli olduğunu fark ettik.
-Komplo teorilerinin, sürekli felaketleri anlatan haberlerin, istatistiklerin ve de sosyal medya paylaşımlarının psikolojimizi nasıl bozabileceğini tecrübe ettik.
-Teslimiyet, yetinme duygusu, uyumluluk,sükunet,kanaat, şükür, kabullenme gibi duyguların ne kadar olumlu ve huzur verebileceğini gördük.
-Aşırı koruma önlemlerinin abartıldığı zaman bizi obsesif yapabileceğini anladık.
-’Virüs değil korku öldürür’. Gibi gerçeklerle tanıştık.
-Karantina sırasında hissettiğimiz kapana kısılmışlık, çaresizlik, yetersizlik gibi duyguların dengemizi bozabileceğini ve bizi daha da zayıflatabileceğini anladık.
-Pandemi ile mücadele ederken; evde zorunlu hayatımızda günlük rutinlerimizi devam ettirebilmemizin ne kadar anlamlı olduğunu hissettik.
-Bu süreçten nasıl etkilendiğimizi anlamak ve test etmek için ‘duygu yelpazesi’ oluşturmanın önemini, kendimizi ara sıra çek etmek ve güncellemek gerektiğini öğrendik.
-Gerçekleri bilmenin onları kabullenmek anlamına gelmediğini duyduk. Bir yakınımız hasta olana kadar hastalığın tam olarak nasıl etkileyebileceğini tahmin edemediğimizi anladık.
-Pandemi sırasında çeşit çeşit insan davranışlarının; aslında insanların psikolojik farkındalık, kişilik ve bakış açıları ile doğrudan ilgili olduklarını gördük.
-’Artık hiçbirşey eskisi gibi olmayacak!’ gibi sözlerin bizi depresyona ittiğini; bunun yerine:’ bazı şeylerin değişmesi lazım, bazı alışkanlıklarımızı değiştirirsek değişiklikler biz çok etkilemez.’ gibi söylemlere geçmenin daha doğru olduğunu öğrendik.
-Pandemi süresi boyunca; korku,panik,telaş,stres,depresyon,belirsizlik duygusu,yas,üzüntü, keder,vurdumduymazlık,görmezden gelme, çaresizlik, hafife alma,kaygı,takıntı,önemsememe, kendini kandırma,gerçeklere direnme,inatlaşma,kabullenememe,umut,umutsuzluk, neşesizlik gibi daha birçok duygu hissettiğimizi gözlemledik.Toplum olarak çokça savunma mekanizmaları ürettiğimizi,psikolojimizin bozulduğunu,psikolojik desteğe daha çok ihtiyaç duyduğumuzu gördük.
Tüm dünyayı etkileyen, henüz çözemediğimiz ve henüz tam olarak bitiremediğimiz bir sorunla karşı karşıyayız. Hepimiz yorulduk, devletler yoruldu,hükümetler yoruldu, sağlık çalışanları ve siyasiler de çokça yoruldu. Tahammülümüz düştü ve de sabrımız azaldı.Güzel haber şu ki; her zaman sorunları nasıl çözdüysek bu sefer de aynı şekilde çözeceğiz. Yeni bir kamu spotu sloganı üretmek istemem. ben kendi sloganımı üretiyorum: Sorunlar dağ gibi olsa da birlikte ve güçlenerek aşılır. Hadi biraz daha gayret. Biraz daha birbirimize yardım edelim mi ne dersiniz? Az kaldı, az daha sabır...Bunu hepimiz hissediyoruz.  
 

Yorumlar 1
erdem 22 Ağustos 2020 11:49

aylardır pandemi var ancak şu günlerde talasta veşehir merkezinde koranavirüs denetimleri yok denecek kadar az, büyükşehir otobüsleri tıklım tıklım kafeler maskesiz ve mesafesiz bunu kim kontrol edecek?

Yazarın Diğer Yazıları