Gönül NART

ŞİDDETTEN CİNNETE MEDYA ETKİSİ

Gönül NART

Neredeyse her gün, kendi yalnızlığına gömülmüş, öfke ve problemlerine hapsolmuş insanların hikayelerini televizyondan izleyerek güne başlıyoruz. Bu konuda medya tüm unsurlarıyla hizmetimizde sağ olsun! Özellikle çok aile dramları yaşanıyor ve biz bunların neredeyse tümünü medya sayesinde öğreniyoruz. Lakin burada çok ciddi bir sıkıntı oluşuyor. Bu kötü haberleri dinlemek, izlemek, okumak, seyretmek yani "şiddete tanık olmak" bizi de hasta ediyor.

Burada medyanın halkı bilgilendirme, haber verme fonksiyonu; reyting ve ilgi çekme uğruna insanların psikolojisini bozan bir fonksiyona dönüşebiliyor. S0n zamanlarda televizyonculuk ve habercilik en çok da dikkatleri olumsuzluklar üzerine çekerek insanların ruh sağlığını çok olumsuz etkiliyor. Burada medya kuruluşlarının yeniden sorumluluklarını gözden geçirmesi ya da kamu yararına yeniden düzenlemelerin yapılması gerekiyor.

İşte tam da burada mesleğim gereği işin psikolojik yanına bakmak durumundayım. Şiddete tanık olmak bizi ne şekilde etkiliyor? Şiddet ve saldırganlık duyguları çevreden öğrenilir. Çocukluktan itibaren şiddete tanık olmak bir takım olumsuz duyguları harekete geçirir. Çocuğun duyguları yara alır, ruhu örselenir. Beynimizin ön kısmı (prefrontal korteks); en son gelişen ve olgunlaşan bölgedir. Burası, bilgiyi işlemekten ve dürtü kontrolünden, akıl yürütmeden sorumlu bölgedir. Sürekli şiddete tanık olan çocuk ve gençlerde prefrontal korteks faaliyetleri azalır ve zarar görür. Sorun çözme becerileri zayıflar ve duygularını kontrol etmekte zorlanırlar. Ya çocukluğundan beri aile içi şiddete maruz kalmış, tanık olmuş; beyin ve duygu gelişimi zarara uğramış yetişkinler söz konusuysa durum ne olacak? Bir de medya aracılığı ile
Şiddet teması sürekli işleniyorsa, sürekli yaşanan olaylarla da beslenerek hayatımızda kalıcı izler bırakıyorsa durum daha da vahim hale geliyor.
Günümüzün en az dört- beş saatini televizyon, internet başında geçirdiğimizi farz edelim: Onlarca haber, dizi, reality show, görsel, paylaşıma maruz kalıyoruz. Kadın kuşağı diye tanımlanan televizyon saatlerinde yayınlanan programların çoğunda şiddetin her türlüsü işlenir. Özellikle marka haline gelmiş müge Anlı tarzı programlar sayesinde izleyicilerin ruh sağlığı iyiden iyiye etkileniyor. Tabii ki burada soru ŞU olmalı: Müge anlı gibi televizyoncular neye hizmet ediyorlar? Daha geçen haftalarda sergilediği çarpık aile ile medyada günlerce afişe oldu ve insanların kafasını allak bullak etti. Burada yanlış olan olumsuz içeriklerin tüm detayları ile verilmesi. Bu tür programlarda bazen aşırı uç ve patolojik, kriminal olaylar işleniyor. Bunları sürekli izleyen bilinçsiz bir kitle tarafından da adeta sünger gibi yanlış bilgiler emiliyor. Bunların toplumun belli bir bölümünde, patolojik aile ağlarının bir sonucu olduğunu bilmek gerekiyor.

Medyada gece gündüz, reklamlar, haberler, diziler, tartışma programları aracılığıyla adeta üzerimize şiddet boca ediliyor. Bir de yanında cinsellik ve eğlenceli soslar eşliğinde sunuluyor. Toplumda yavaş yavaş saldırganlık ve öfkeli eylemler artıyor. Bilinçdışı olarak bu mesajları ve örnekleri içselleştiriyoruz. Özellikle çocuklar, gençler, öfke kontrolü olmayan kişiler bu detaylı örnekleri uygulayabiliyor. Özellikle diziler ve haberler bizi en olumsuz şekilde etkileyen medya unsurları. Daha geçenlerde bir danışanım eve girdiğinde, iki küçük oğlunun ekmek bıçaklarıyla kılıç kalkan oynadıklarını ve son anda nasıl yetiştiğini anlatıyordu! Özellikle mafya dizilerindeki işkence ve infaz sahnelerini yazan senaristlerin hayal unsurlarını çok merak etmişimdir!
Peki medyadaki bu şiddet teması ve 3.sayfa haberleri bizim duygu ve düşüncelerimizi nasıl etkiliyor acaba?

  • Ya aynı şey benim de başıma gelirse!
  • Şiddet dünyanın neresinde yaşanırsa yaşansın insanlar medya ve internet sayesinde dolaylı olarak şiddete maruz kalıyorlar. Böylece şiddet gören kişi ile duygusal ve zihinsel olarak aynı seviyeye geliyorlar.
  • Yüksek seviyede şiddete tanık olanlar; yüksek seviyede öfke ve kaygı yaşıyor.
  • Hayatın içindeki sorunlar, tartışmalar da eklenince "şişedeki cin" dışarıya çıkıyor!  Hiddet şiddete; şiddet de cinnete kadar götürüyor!
  • İnsanlar sürekli şiddete tanık olunca daha düşük empati, hoşgörü ve acıma duygusu yaşayabiliyor.
  • Bir yandan şiddeti izliyor öte yandan da dünyanın "kötü, korkunç bir yer" olduğunu; " insanların acımasız, cani, güvensiz, olduğunu düşünüyoruz! Bu da bizde "hiç kimseye ve hiçbir şeye güvenilemeyeceği" algısına dönüşüyor. Ne acı!..
  • medyada "aşırı kötü” olanı görünce, “biz iyiyiz, şükür biz akıllıyız, ahlaklıyız, o kadar öfkeli değiliz, biz o kadar suçlu değiliz, biz o kadar sorunlu değiliz, gibi duygular kendimizi avutuyoruz.
  • Böylece toplumun gelmesi gereken olgunlaşma etkisi yerine; en alt durum bile” senden daha kötüler var” yetinme duygusuna dönüşüyor.
  • Ayrıca en büyük aile dramları bile reyting uğrun normalleştirilebiliyor. Bir aile faciası; bir şiddet figürü, bir televizyoncunun 15 gün ganimeti olabiliyor.
Şimdi burada bir duralım ve hepimiz taşın altına elimizi koyalım: Ben yıllardır bir pedagog ve aile terapisti olarak seminerlerimle, ailelerle yaptığım görüşmekte şiddetten nasıl korunacağını anlatmaya çalışıyorum. Medya da üzerine düşen sorunluluğu yerine getirecek ve daha duyarlı ve sorumlu habercilik, televizyonculuk yapacak. RTÜK, şikayetlerle orantılı olarak yeni düzenlemeler yapacak. Peki biz yetişkinler şiddete maruz kalmamak ve olumsuz etkilenmemek için ne yapacağız? Çözüm; ruhumuzu güzelliklerle beslemek! O zaman hiddetsiz, şiddetsiz, cinnetsiz bir toplum için, medyanın olumsuz etkilerini gidermek için gelsin öneriler:
  • "şeytan diyor ki... ile başlayan tüm iç seslerinizi susturun! Bizi öfkeden kudurtacak, eyleme tahrik edecek her tür görüntüden, sesten, görselden Uzak durun!
  • Kapınızın önünde biriken (rüzgarla, fırtınayla gelmiş tüm çer-çöp, toz, kir ne varsa süpürüp atın!
  • izlediğiniz ne kadar çirkin şey varsa artık gözünüzü, gönlünüzü, kulağınızı, beyninizi kapatın! Sadece güzelliklerin girmesine izin verin!
  • Televizyon, internet, sosyal medya; size zehir aşılayan ne varsa engelleyin!
  • Yönünüzü, yüzünüzü, kalbinizi iyiliğe, güzelliğe çeviri! Çevirin ki "dünyada güzellik var" diyebilelim!
  • Kur’an-ı kerim dinleyin, okuyun!
  • Güzel bir müzik açın, dinleyin!
  • spor yapın, koşun, yürüyün!
  • Ailenizle sohbet edin, şakalaşın, tatlı oyunlar oynayın!
  • İçinizde biriktirdiğiniz, medya yoluyla sünger gibi emdiğiniz tüm kötü görüntüleri zihninizden silip atın!
  • Ruhsal bir detoks yapın, televizyon, sosyal medyayı kapatıp, ruhunuzu dinlendirecek meşgaleler bulun!
  • Televizyonda gürel şeyler izleyin!
  • Güzel filmlere gidin!
  • Edebiyat dergileri okuyun, şiir, hikâye, roman okuyun?..
...Siz daha ruhunuza iyi gelen ne kadar güzellik varsa ekleyin!
Yoksa siz de Müge Anlı- laştırabildiklerimizden olup kalacaksınız.
Hiddetsiz, şiddetsiz ve cinnetsiz güzel bir toplum temennisiyle...
Yorumlar 1

Yazarın Diğer Yazıları