
KİMLER TERAPİSTE GİDER?
Gönül NART
Bir insanın ruh sağlığını ne belirler? Toplumda psikolojisi sağlam, ruhsal bütünlüğünü kazanmış insanların, bazı kriterlere doğal olarak uyduğunu söyleyebilirim. Kendiyle barışık, çevresiyle barışık, toplumla barışık’ bir kişi ne de güzel bir hayat yaşar. Dini kaynaklarda da; inanan insanlar benzeri sıfat ve durumlarla anılır. Bir çeşit mutmainlik(doymuşluk, sakinlik)hali tasvir edilir. Hal böyle olunca; tabii ki psikolojik sağlıkla da ilgili sayabileceğimiz bazı kriterler mevcuttur. Toplumda bu göstergeler her geçen gün azaldığı için; uyumlu bir evlilikten, mutlu bir aile hayatından, huzurlu bir iş çevresinden, sürekli ve tatminkâr arkadaşlıklardan, sağlam dostluklardan da pek bahsedemiyoruz artık. Patlamaya hazır bir bomba gibi olan insanlardan ve toplumdaki gerilimden bahsediyoruz hep… Peki, ne olacak? Toplumun ruh sağlığı, insanların iç huzuru nasıl korunacak? İşte çetin ve en zor soru da bu galiba
.
Biz danışmanlar; bize gelen danışanlarımızı sorunlarına ve kişilik yapılarına göre süzgeçten geçirerek çeşitli sorun profilleri çıkarırız. Yani sorunları doğal olarak derecelendirebiliriz. Ayrıca da danışanlarımızı da danışma ihtiyacına göre kategorize edebiliriz. Yani kimler danışmana gider? Kimler gitmez? Kimler sorunlarıyla yüzleşmekten kaçar? Kimler sorunların üstüne giderek çözüm için gönüllü ve gayretli olur?
Bir akraba ziyaretinde ortak bir aile dostuyla tanıştık. Çok şirin bir aile ve yanlarında iki delikanlı da vardı. Psikolojik danışmanlık yaptığımı öğrenince, gençler merakla ve ilgiyle dinleyip, çok güzel sorular sordular bana. Benim meslek alanımı tanımaya çalışıyorlardı. İki kardeşten biri “Peki size en çok kimler geliyor? Nasıl sorunlarla geliyorlar? İşe yarıyor mu? Gibi sorular sordu. Aslına bakılırsa bize en çok sorulan sorulardan biri de şu: “işe yarıyor mu? “ o zaman ben de o gençlerin şahsında tüm okuyucularımıza ve olası danışan kitlemize cevap vereyim…
EN ÇOK KARŞILAŞILAN PSİKOLOJİK SORUNLAR VE SONUÇLARI:
-Birikmiş aile sorunları: Şiddet çıkar, cinnet çıkar
-Birikmiş kişisel sorunlar: Yanlış kimlik oluşumları, öfke çıkar saldırganlık çıkar, isyan çıkar.
-Birikmiş değersizlik duyguları, yetersizlik duyguları, terk edilmişlik duyguları, kendini gerçekleştirememe, aidiyet hissedememe, kendini ifade edememe, ezilme, ezme, hor görme, hor görülme: İntihar çıkar, nefret suçları çıkar, cinnet çıkar, öfke çıkar, özgüvensizlik çıkar, ruhsal hastalıklar çıkar. Narsisim ya da sadistlik gibi kişilik bozuklukları çıkar.
-İnançlarını, fikir ve ideallerini yerli yerine koyamama;
-Hayatına ve geleceğine yön verememe: Nefret suçları çıkar, inanç ve değerler sisteminde sorunlar çıkar, sevgisizlik, başarısızlık sonucu mutsuzluk çıkar. Psikiyatrik hastalıklar çıkar.
-Çeşitli kimliklerimizle ilgili sorunlar; cinsel suçlar, fikir ve ideoloji ile ilgili suçlar çıkar, terörizm çıkar, sapıklık ve sapkınlıklar, sınır problemleri çıkar, mutsuz ve tatminsiz bir toplum çıkar, madde ve çeşitli bağımlılıklarla ilgili suçlar ve sorunlar çıkar.
-Haksızlığa uğramak, haklarını elde edememek, yok sayılmakla ilgili duygusal ve kişisel sorunlar: Adaletsizlik sonucu nefret suçları çıkar, isyan çıkar, infilak çıkar, saldırganlık ya da aşırı pasifizim çıkar. Bedel ödemek ya da ödetmek için savaş, intikam, kan davası gibi toplumsal suçlar çıkar.
O iki gencin sorduğu sorunun gördüğünüz gibi ne kadar da çok cevabı var. İşte artık siz hesap edin… Bütün bu ve daha sayamayacağım çeşitlilikteki sorunları bir de insan sayısı kadar çarpın. Bazı sorunlar genel bazıları da çok özel ve kişilere has bir karmaşıklık içerir. Bozulan her şeyin yeniden onarılması mümkün müdür? İnsan istedikten ve azmettikten sonra tabii ki sorunlar da çözülebilir. İşte bu çözüm aşamasında batıda “yardım mesleği“ diye de kabaca tercüme edilen bizim psikolojik danışma alanına ihtiyaç vardır. İşte tam da burada birkaç soruda ben sormuş olayım. Danışmaya daha doğrusu yardım almaya kimler gelmez? Hatta kimler kaçar? Kimler koşar? Kimler başkalarını iter? Kimler sorunlarını çözer? Kimler ihtiyaç duymaz? Kimler sadece bir bakıp çıkar? Kimler kendisi gelmediği gibi yakınlarının da gelmesini istemez? Aslında bu soruların cevabını verdiğim zaman danışan kitlemizin de profili otomatik olarak ortaya çıkıyor galiba. Bizim mesleğin en önemli etik kurallarından biri de kişisel mahremiyete çok dikkat etmek. Hiç isim vermedim değil mi? Şu saydığım kitleden hiç birini de tanımıyorsunuzdur diye düşünüyorum.
O yukarıda bahsettiğim aile ve iki gençle konuşma ilerlerken ailesi en çok soru soran genci köşeye sıkıştırır gibi; ‘aslında biz sizin gibi birine gelmeyi düşünüyoruz’ diye adeta adres gösterdiler. Genç kartımı alınca yazıları şöyle bir okudu ve “benim ihtiyacım yok ya “diye ailesine pası attı. Ailesi de hemen şikâyetlerine başlamışlardı ki ben ‘gençle tanıştığıma çok memnun olduğumu, beni ziyarete gelirse kendisiyle sohbet etmekten zevk duyacağımı’ belirtip muhtemel aile tartışmasını da şirinlikle kapatmaya çalıştım.
Evet, hepimiz şu zorlu hayat yolculuğunda çok yoruluruz. Yaralanırız, örseleniriz. Hadi hep beraber birbirimize yardım edelim. Yaralarımızı yeniden saralım birbirimizin. Yeniden ayağa kalkalım. Daha hayat uzun ve yapacak daha çok iş var. Bu uğurda önyargılarımızdan arınıp yardım almak için elimizi taşın altına koyalım. İster bir dosttan, ister ailenizden, ister profesyonel danışmanlardan, isterseniz kendi kişisel gelişim çabalarınızdan yardım alın. Ama ne olur ihtiyaç duyduğunuzu fark ettiğiniz anda nasıl olursa olsun yardım alın, güçlenin ve kaldığınız yerden hayata katılıp devam edin.