Ali MADEN

Koramaz ve zamantı yöresinde düğün gelenekleri

Ali MADEN

Asma kesme

Ertesi gün “asma kesme” yapılacaktır. Damat erkenden sağdıçlar tarafından evinden alınarak sabah namazını kılmak için camiye, namazdan sonrada düğün odasına getirilir.

Sabah namazından çıkanlar ve evde işini bitirenler de erkenden düğün odasında toplanırlar. Damat sağdıçların koruması altındadır, çünkü hâlâ kaçırılabilir, eşyaları çalınabilir.

Bu sırada damat sadece sağdıçları ile ve de kısık sesle konuşur, kimseye cevap vermez, karşı koymaz. Damat için bazı şakalar yapılır. Kimisi eline bir tutam ot alır, kapıdan girer; “Duydum ki burada bir ağa varmış. Onu ziyarete geldim, müsaade edin ona hediyemi takdim edeyim.” diyerek getirdiği bir tutam otu damada uzatır.

Herkes ağaya hediye getirdim diyerek eline bir şeyler alıp gelir. Derhâl sağdıçlar tarafından engellenirler. Şakavari, aşırıya kaçmadan, daha birçok komik davranışlar da olur.

Toplantının maksadı gelinin sandığında getirdiği baklavaların buradakilere dağıtılmasıdır. Bu baklavalar da sağdıçların koruması altındadır. Son ana kadar gelinin sandığında saklanır.

Kimin gelip alacağı sabah damadı almaya gelen sağdıçlar tarafından gelin hanıma sıkı sıkı tembihlenir, çünkü birileri “Baklavaları almaya beni gönderdiler.” diyerek kaçırabilir.

Damadın eşyalarının veya bu baklavaların çalınması sağdıçların cezalandırılmasını gerektirir. Cezası, sağdıçların baklava yaptırıp köyün gençlerine yedirmesidir.

Herkes toplandıktan sonra sağdıçlardan biri baklava tepsisini düğün odasına getirerek oradakilere dağıtır.

Bu toplantıya gelinin yakınları ve kız tarafının gelmemesi gerekir ama illaki gelirler. Bunların arasından şakayı kaldırabilenlere ceza verilecektir.

Baklavalar yendikten sonra cezalandırılacaklar tespit edilir. Mahkeme kurulur, gelmemesi gerektiği hâlde töreleri çiğneyip baklava yemeye geldiği için cezalandırılacağı, cezasının ne olduğu yüzüne karşı okunur.

Bazen idamla cezalandırılabilir. Bu ağır bir ceza olduğu için her zaman ve herkese uygulanmaz. Yüksek bir dama darağacı kurulur. İdamlıklar belinden bir iple darağacına bağlanarak damdan aşağı sallandırılır, kışın o soğuğunda tepesinden aşağı su dökülür.

Sık uygulanan bir cezalandırma şekli de Nasrettin Hoca gibi eşeğe ters bindirmektir. Cezalı kişilerin bazılarının yüzleri unlanır, bazılarının yüzleri kazan karası ile karalanır. Üzerlerine yırtık pırtık ceket ve şapka ters çevrilerek giydirilir.

İki kerpiç (tezek) ortası dilinerek iple bağlanır ve boyunlarına madalyon olarak asılır. Kabaktan içleri oyularak pipo yapılır, tütün yerine tezek közü konarak tüter vaziyette ağzına verilir.

Eşeğe ters bindirilerek, asma kesmeye gelen ahaliyle birlikte köyü bir baştan bir başa dolaşırlar. Böylece düğün sona erer.

“Onlar ermiş muradına, darısı bekârların başına.”

Gelin hanım, ilk gün sabah kalkınca çok küçükler hariç evdeki herkesin elini öper. İlk gün utanmasın diye yemeklerini damatla (yanlarında görümcelerden biri de olabilir) birlikte yer.

Artık hayat düzeni tamamen değişmiş, yeni bir aileye karışmıştır. Kendini evdekilerin en küçüğüymüş gibi kabul eder, ona göre davranır. İlk günler yüksek sesle konuşmaz, kısık sesle konuşur.

Ev halkına alıştıkça fısır fısır konuşmayı bırakır, yani “gelinlik yapmayı bozar”. Bazı gelinler de alışkanlık oluştuğundan uzun yıllar geçmesine rağmen kaynatalarının yanında sesli konuşamazlar.

Evdeki herkese hürmet ve hizmet eder. Her lafa karışmaz, az konuşur, hep kenarda ve geride durur. Kendisinden büyük, en büyük kayınbiradere, “efenda” (efendi ağa); diğer kayınların yaşı ne olursa olsun “ağabey” (abi); 5-10 yaşındakilere de “güççâ” (küçük ağa) der. Büyük görümce “hanım abla”; diğer görümceler yaşı ne olursa olsun “abla”sıdır.

Kocasının yakınlarına ve akrabalarına da benzer şekilde davranır. Erkekler ağabeyi, kızlar ablasıdır.

Sabah herkesten önce kalkar. Kaynata namaz kılıyorsa sabah erkenden tandırdaki testiden sıcak abdest suyunu hazırlar, kaynatayı sabah namazına yollar.

Günler sonra gelin hanımın misafirliği geçer, evin düzenine alışır. Tandır mı yanacak, soba mı yanacak ahırdaki malların altının temizliği, yemlenmesi, başka ne işler yapılacaksa, diğerlerinin de kalkmasıyla birlikte yapılarak günlük hayat başlamış olur. Köylerde güne erken başlanır.

Gelin geldikten bir hafta kadar sonra gelinin annesi ile birlikte yakını bir iki kadın oğlan evine gelirler.

Gelinin sandığında getirdiği “dürü”leri, ailenin ayrı ayrı her ferdine ve ayrıca amca, dayı, hala, teyze, yakın akrabalardan kime hangi dürü konmuşsa belirlerler ve evin çocukları ile gönderirler. (Dürü; kız tarafının oğlan tarafına, gelinin sandığına koyup gönderdiği hediyelerdir.) Hediyeler genellikle çorap, kazak, iç fanila gibi kendilerinin eğirip ördükleri yün giysiler ya da son yıllarda olduğu gibi hazır alınanlar da olabilir.

Kendilerine dürü gönderilen akrabalar birkaç gün sonra göz aydına ve gelini bahşişlemeye gelirler. Ev sahibi göz aydına gelenlere mutlaka sofra hazırlar. Bahşiş gelinin eline verilmez, gelen ailenin büyüğü tarafından yemeğin sonunda sofraya bırakılır.

Yol açılmadan gelin babasının evine gidemez. Bunun için düğünden 15-20 gün sonra, önce kız tarafı yol açmaya gelir. Üzüm hoşafı kaynatılır, baklava yapılır, kete pişirilir,

bohçalanır, akşam ailece oğlan tarafına gidilir. Burada da mutlaka sofra hazırlanır, ikramlar yapılır. Bir hafta kadar sonra da aynı şekilde oğlan tarafı kız tarafına gider.

Böylece yol açılmış olur. Gelin bundan sonra gerektiği zaman kaynanadan izin almak kaydıyla babasının evine gidip gelebilir. Baba evine sık giden gelini iyi tutmazlar, çünkü baba evine çok giden gelin koca evinden soğur derler. “Koca evinden memnun değil ki sık sık anasının yanını gidiyor, ona şikâyet mi ediyor” diye düşünülür.

Genç evlilerin çocukları olur, aile çoğalır. Arkadan evlenecek gençler, kardeşler yetişir. Ev daralır. Kendi yuvasını kurma zamanı gelmiştir ama bunu asla kendi söylemez.

Baba ayrılın deyinceye kadar baba evinden ayrı bir eve çıkılmaz, teklif dahi edilemez.

Baba ocağına karşı büyük saygısızlık sayılır. Avlunun bir köşesine veya bahçenin bir ucuna babanın da yardımıyla iki göz yer çevrilir, genç evliler çocukları ile oraya yerleşirler.

Gelin içten içe sevinse de bu ayrılık ailede buruk bir hüzün yaratır. Nadiren de olsa bazen tatsız ayrılıklar da olabilir.

SON

Yazarın Diğer Yazıları