Ali MADEN

Düğün ve gelin alma geleneği

Ali MADEN

Gelin Alayı Kapıda 
Kapının önüne varılınca seğmen bir tarafa çekilir, davul zurna son kez karşılama havaları çalar, gelin iki yengenin kolunda merdivenlerden yukarı çıkarılır. (Köyümüzde evler hep iki katlıdır ve merdivenleri üst kata hep dışarıdan çıkar.) Şu anda herkes merdivenlerden çıkan gelini seyretmektedir. Damat sağdıçları ile damda, kapının tam üstünde, kaynana ise eşiğin iç kısmında gelini beklemektedir. Gelin tam eşiğe varınca durur, damat damdan yanındaki boş testiyi gelinin tam ayağının dibine bırakarak kırar. Sonra bir tabak içerisindeki tahıl, çerez, madeni paraları gelinin başından döker. Testi suyu; su rahmeti, saflığı, temizliği, sağlığı; tahıllar ve para bereketi, kısmeti ve bolluğu temsil eder. Kaynana elinde bal tası ile içeride beklemektedir. Gelin eşikten içeri girince ağzına bir kaşık bal verir. İyi geçinelim, ağzımız tatlı olsun diye. Kısaca bu yapılanlar bir temenni, bir duadır. Rahmeti, bereketi, sağlığı, bolluğu, zenginliği olan, tatlı bir hayat sürelim demektir.

Gelenekler Değişiyor

Düğünün birinde bir kısım genç geleneğe ve töreye karşı gelerek “Damat gelini aşağıda karşılasın, (zamanımızda olduğu gibi) koluna taksın, eve öylece girsinler. Testi kırmak da, çerez saçmak da neymiş” diye tutturdular. Büyükler, köyün ileri gelenleri itiraz ettiler, kızdılar, bin yıllık töreyi değiştiremezsiniz, töre elden gidiyor diye âdeta çırpındılar. Köyün imamı, muhtarı, sözü sohbeti dinlenen kişileri ortaya düştü, nasihat etti, kızdı, bağırdı, yine olmadı. Bizim gençler, sinemalarda gördüler ya, yenilik budur, biz de çağa uyacağız diye tutturdular. Aslında köydeki delikanlının yenilik sandığı âdet, başka kültürlerin kullanıp eskittiği geleneğin kötü bir taklidinden başka bir şey değildi. Yaşlılardan ağlayan bile oldu. Artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını, değişimin burada kalmayacağını, bunun ardından başka değişimlerin, daha doğrusu gelenek yıkımlarının geleceğini biliyorlardı. Ne yazık ki zaman ihtiyarları haklı çıkardı. Her yıl yenilik adına temelden bir taş daha eksildi. Binlerce yılda olgunlaşan kültür, birkaç yılda yerle bir oldu. Daha önce anlattıklarım ve aşağıda anlatacağım geleneklerin hepsi o günleri yaşayanların tatlı bir anısı olarak tarihin sayfalarında yerini aldı. Ne cirit, ne sinsin, ne halay, ne konak indirme, ne de orta oyunları, hiçbiri yok artık. Eskilerin bin bir titizlikle uyguladıkları kurallar, gelenekler unutulup gitti. Köyde düğünler öyle basitleşti ve öyle sıradanlaştı ki düğün odaları yeni yetme gençlerin sigara alıp içmek için uğradıkları ve mecburen oyunlara katıldıkları yer oldu. Halay çekmeyi bilen de kalmadı, sinsin oynamayı bilen de. Yaşlılar, ilk günü dua edip hayır dilemenin dışında düğün mahalline hiç uğramadılar, çünkü gençlerin yeni oyun figürleri onların seyredeceği ve tahammül edecekleri tarzda değildi.

Gelin, kaynananın verdiği balla ağzını tatlandırdıktan sonra beş on dakika evde eğleşir, yengelerle birlikte düğün evine gider. Orada biraz çalıp oynanır, gelin elti ve görümcelerle oynatılır ve bahşişlemeye geçilir. Gelin bir sandalyeye oturtulur. Kadınlardan bu işi iyi bilen birisi tefi eline alır, gelinin oturduğu sandalyenin yanındaki bir sandalyenin üstüne çıkar. Tefi gelinin başı üzerinde tutar. Bahşişleme başlar. “Halasından iki buçuk lira, dayısının hanımı falancadan yüz elli kuruş, damadın Fadime halasından 3 lira…” der, parayı gelinin başı üzerinde dolandırır, tefin içine atar. Böylece akrabalar ve komşular tarafından gelin bahşişlenir.
Eğer düğün yemeği varsa bütün kadınlar için müsait bir yerde sofralar kurulur. Yaşlılardan başlamak üzere gelin hanım, yengeler, köyün tüm kadınları, kızları yemek yerler. Düğün yemeksiz ise sadece gelinle birlikte yengelere yemek verilir. Sonra gelin, sağdıç yenge ile birlikte gelinin yeni hanesine gider. Sağdıç yenge gelinle baş başa kalır ve ona bazı nasihatlerde bulunur. Kaynataya, kaynanaya, kocaya, hâsılı yeni çevresine nasıl davranması gerektiği, gelenek ve görenek konularında ve diğer konularda tecrübelerini aktarır.

Damat bey damdan indikten sonra sağdıçları ve yakın arkadaş çevresi ile birlikte, eğer varsa sağdıçlardan birinin odasına, yoksa komşulardan birinin odasına giderler. Damat orada köyün berberi tarafından tıraş edilir ve giydirilir. Buradan anlaşıldığı üzere damat, damda gelini karşıladığında günlük kıyafetindedir. Zaten orada gelinle damadın birbirini görmesi imkânsızdır.

Kıtlık ve yokluk yıllarında her damadın giyeceği elbisesi olmaması normaldir. O zaman yapılması gereken, yakın arkadaşlarında, emmioğlunda, dayıoğlunda, kimde uygun şapka, ceket, gömlek, ayakkabı varsa eksiği neyse uygun olanların alınıp damada giydirilmesidir. İki üç gün sonra damat bunları iade eder.

Damadın yemek faslı da gelinde olduğu gibidir. Eğer hatim yemeği varsa damat seğmenlerle birlikte hatim yemeği yer, yoksa sağdıç ve damadın yanında bulunan yakın arkadaşlarına düğün sahibi veya o an bulundukları evin sahibi tarafından yemek verilir. Bu andan itibaren damat önemli ve özel adamdır. Tüm eşyaları, ayakkabıları bile sağdıçların koruması altındadır. Her an damadın yanında bulunan arkadaşları ve diğer gençler tarafından çalınabilir. Sağdıçlar damadın yanından hiç ayrılmayarak buna engel olmaya çalışırlar. Olamazlarsa cezalandırılırlar.

Yazarın Diğer Yazıları