Ali MADEN

Gelin Alma Geleneği

Ali MADEN

Eğer gelin başka köylerden gelecekse kurallar ve hazırlıklar da ona göre olur. Oğlan tarafının en büyük kaygısı havanın tipi, boran olmamasıdır. Gelin almanın tehiri pek olmaz. Tipi boran da olsa gelin getirilir, ama daha az kişi ile gidip getirmek zorunda kalınabilir.

Kız tarafının indireceği konak sayısına göre (konak sa-yısı galın götürüldüğünde belirlenir) gelin almaya kaç kişinin gideceği ve kimlerin gideceği bir gün önceden tespit edilir. Bunu seğmen başı olarak seçilen kişi ayarlar. Kimseyi küstür¬memek için mümkün olduğu kadar her evden en az bir kişinin gitmesi sağlanır. Kaç konak olacaksa ona göre 8 ile 10 kişilik guruplara ayrılır. Seğmen başı, her gruba bir başkan seçer. Bunlara konak başı denir. Seğmenler genellikle gençlerden se¬çilmekle birlikte, konak başları tecrübeli, usul, kaide ve laf bi¬len kişiler olmasına dikkat edilir çünkü bu durumlarda her iki taraf da gelenek ve görenekleri uygulamada çok hassastır. Birbirlerine karşı usulsüzlük yapıp açık vermemeye çalışır. Bir eksik gördüklerinde, kınamaktan, dedikodusunu yapmaktan hiç çekinmezler. Konaklar yaş ve beceri bakımından dengeli olarak oluşturulur. Her konakta yemekten sonra Kur’an okunacağı için Kur’an okuyacak birinin bulunması gerekir. Sohbet etmesini bilen, nüktelere nükteyle karşılık vermesini bilen birinin, ayrıca orada damat tarafının yapması gereken hizmetleri görmesi için genç birinin, bulunmasında dikkat edilir. Yenge olarak gidecek bayanlarda mahal olanlardan, şartlara göre10–15 kişi seçilir.

Kimi atlı, kimi yaya bayraktar önde olmak üzere, seğmenler ve arkada yengeler güneşin ilk ışıklarıyla (eğer güneş varsa, kış günü biraz uzak ihtimal ama) yola dizilirler. Yola dizilirler derken aslında karın fazla olduğu zamanlarda köy yolunu takip etmek uygun olmayabilir. Karın az olduğu yüksek sırtlar, dere kenarları, güney yamaçlar takip edilir. Atlılar ve gençler nöbetleşerek, önden çığır açarak giderler ki arkadan gelenler yorulmasın diye. Bayanlardan yorulanlara yakınları yardımcı olur. Bu arada damat bey köyde, sağdıçlarla birlikte, dört gözle gelin hanımın yolunu gözler.

Seğmen gelinin köyüne yaklaşırken davul zurna çalmaya başlar ki, kız tarafı duysun, karşılamaya gelsin diye. Seğ-men; önde bayraktar, arkasında davul zurna ekibi, bölük bölük konaklar ve yengeler olarak dizilirler. Kız tarafı, köyün dışında konak sahipleri başta olmak üzere bir grup gençle birlikte düğün alayını karşılarlar. Onların da en önde bayraktar vardır. İki düğün alayı karşılaşınca, bayraktarlar karşılıklı olarak iki taraf adına bayrağı yere doğru eğdirip, yarım çember çizecek biçimde sallayarak selamlaşırlar. 

Bu anda her köyde ve her zaman uygulanmayan bazı gelenekler de vardır. Karşılaştıktan sonra kız tarafının bayraktarı bir muamma söyler, oğlan tarafının bu muammayı çözmesi istenir. Bilemezse yol verilmez, cezalandırılır, ceza bedeli öde¬nince yol açılır. Muammalar, halk âşıklarının atışmalarındaki gibi de olabilir; bilmece gibi de. 

Bir tarihte Ermin’den köyden, Karatay köyüne gelin almaya giderler. Seğmeni karşılama anında, Karatay’ın bayraktarı bir muamma söyler: “altay yatar, altay kalkar bu hayvanın adı nedir” diye sorar. Buradaki “altay”, altı ay gibi söylendiği için; “altı ay yatar, altı ay kalkar “ şeklinde anlaşıldığından ifade muamma haline geliyor. Aslında söylenen “al tay yatar, al tay kalkar ”şeklindedir. Bütün seğmen düşünür, cevabın; rengi al olan bir tay olduğunu bulurlar.

Bu durumlarda çözülmesi istenen başka muammalarda vardır. Âşığa hoş gelirmiş yar hanesi / Kudretullah şehrinin dürdanesi / Muammaya cevap bul bakalım / Oğlunun karnında yatar annesi. (ipek böceği)

İleri gelenlerin kısa hoşbeşinden sonra, kimin hangi ko¬nak kafilesini misafir edeceği, konak başlarının isimlerinin yazılı olduğu kâğıtlar, konak indirecekler tarafından kur’a çekilerek belirlenir. Hareket edilecekken kız tarafının bayraktarı bayrağı yere diker: ”Bayrak kalkmıyor ”der. Maksat bahşiş almaktır. Bahşiş alıp yol açıldıktan sonra, Hep birlikte köye doğru hareket ederler. Biraz gittikten sonra bu seferde oğlan tarafının bayraktarı bayrağı yere dikerek: “bayrak gitmiyor” der. Onun bahşişini de kız tarafı verir, böylece yol açılmış olur, hep birlikte köye giriş yaparlar. Hangi grup kime çıkmış ise alıp konağına götürür. Konağı tek bir ev indirmez. Birkaç ev birleşerek bir konak oluşturur, hangisinin evi müsait ise, misafirler orada ağırlanır ama yiyecekler müşterek hazırlanır. Atlı seğmen varsa atlar gezdirierek önce terleri soğutulur, sonra ahırlara çekilir. Yemine, suyuna dikkat edilir. Yengeler gelinin evine misafir olurlar.

Konak başı misafir oldukları eve hediye olarak çay, çay şekeri ya da şeker, sigara götürür. Konaklar yerlerine yerleştikten sonra oğlan babası ile kız babası tek, tek konakları dolaşarak hoş geldiniz derler. Onlar da karşılık olarak iki tarafa da hayırlı olsun dileğinde bulunurlar. 

Köyden köye gelin almalarda, seğmen köye varıp konaklara yerleştikten, sonra hal hatır sorulur sofra hazırlanana kadar da konak sahipleri ile seğmen arasında sohbetler olur. Konak sahipleri kız tarafı olmaları hesabıyla seğmenlere şaka varı sataşırlar. Bazan bu şakalar ağır da olabilir. Buna bir nevi söz yarışı da diyebiliriz.
Kış günü havanın ne olacağı belli olmaz. O halde bir an önce seğmenin karnı doyurularak yola çıkılmalıdır. Çabuk olması bakımından genellikle kahvaltı hazırlanır. Sadece kuşun sütü eksik derler ya, zamanın şartlarına göre o türden bir kahvaltı olur. Köyün namı yürüsün, arkasından dedi kodusu yapılmasın diye. Bal, kaymak, tereyağı, sucuk, pastırma, kavurma, yoğurt, tereyağında pişmiş köy yumurtası, ceviz içi, pekmez, hâsılı evlerde misafir için saklanan ne varsa ortaya dökülür, misafirler en iyi şekilde ağırlanır. Duruma göre bazı düğün¬lerde seğmene kahvaltı yerine yemek verebilirler.

Yemekten sonra belirlenen saatte konak sahipleri ağırla¬dığı seğmenleri toplanma yerine yani kız evinin önüne getirir. Gelin hazırlanıp çıkıncaya kadar, birlikte halay çekilir, oynanır.

Gelin çıkarma ile ilgili “kapı bastırığı”, “sandık bastırığı” gibi benzer gelenekler biraz külfetli olarak yerine getirildikten sonra, gelin tarafından, kapıda yakınlarının eteği öpülür, al duvaklı gelin ata bindirilerek yola çıkılır. Hava kararmadan menzile varılmalıdır. Karlara bata çıka, düşe kalka, bazen derelerden, tepelerden, bazen düzlerden kendi izlerini takip edilerek yola revan olurlar.

Düğün, bahar aylarına doğru, karların biraz eridiği, hava şartlarının müsait olduğu günlere denk gelmiş ise; böyle hava¬larda çobanlar koyunları otlatmaya götürürler. O gün çobanlar sürülerini özellikle gelin alayının geleceği tarafta otlatırlar. Gelin alayı yanlarına yaklaşınca sürüyü seğmenin önüne sü¬rerler. Gelin attan inmeden hangi koyunu tutup kaldırırsa onun geline hediye edeceğini söyler. Bunun pek mümkün olmayacağı bellidir. Belki deneyen gelinler de çıkmış olabilir. Maksat gelinin yolunu kesip bahşiş almaktır. Çobana biraz para verilir, sürüyü yoldan çeker. Nadir olarak uygulama fırsatı doğsa da böyle bir gelenek de vardır.

Köye yaklaşınca yayalardan veya atlı seğmen varsa atlılardan birkaç kişi kaynanayı ve damadı müjdelemek için yarı¬şır. Kim öne geçer, daha çabuk varırsa o damadı müjdeler ve mükâfat alır. Buradan anlaşılacağı üzere kaynana da damat gibi gelin almaya gitmez. Kaynananın gitmeyiş sebebi; evde gelini karşılamak ve evdeki işleri organize etmek için; dama¬dın gitmeyişi de; gelinin ayağına gitmemiş olmak ve gelinin, isteyerek damadın evine gelmesi ile teslimiyetini beyan etmiş olması gibi bir anlayıştan olsa gerektir.

Devam edecek

Yazarın Diğer Yazıları