Ali MADEN

Hatim Pilavı

Ali MADEN

Düğünlerde maddi durumu müsait olanlar, tek oğlu olanlar, dileği olanlar yemek yedirirler. Bu yemeğe, “tamama erdirme yemeği”, “sonlandırma yemeği” anlamında, “hatim yemeği” denir. Gelin geldikten hemen sonra sofralar hazırlanır. Yemek, yaklaşık iki metre çapında, daire şeklinde, özel olarak yapılmış, köyün demirbaş eşyası olan ve “hatim tahtası” denilen yemek tahtaları üzerinde yenir. Bu ağaçtan yapılmış tahtalardan köyde üç tanedir. Biri kadınlar için, ikisi erkekler içindir. Kadınlara ve erkeklere ayrı ayrı yerlerde sofra kurulur.
Önce yaşlılardan başlanır. Sonra orta yaşlılar, sonra gençler. Zavallı çocuklar sıranın kendilerine gelmesini sabırsızlıkla kapıda beklerler. Köyde herkes mutlaka hatim yemeği yer. Gelemeyenlerin, yaşlıların, hastaların evine yemek götürülür.
Yemekleri kadınlar pişirir, servisleri erkekler yapar. Sofraya önce koca koca bakır taslar içinde düğün çorbası gelir. Her sofraya üç dört tas çorba koyarlar. Herkes kendine yakın olan tastan yer. Bu çorba; yarma, nohut, et, tereyağı, yeşil mercimek ile sadece düğünlerde pişirilen bir çorbadır. Malzemelerin hepsi kendi ürünleridir ve içinde organik olmayan hiçbir şey yoktur. Onun için çok lezzetli olur. Sonra tepsiler içerisinde, buğulu buğulu, düğünün başyemeği düğün pilavı gelir. 
Pilavın yanına siyah üzüm ve kayısı yarmaçasından yapılmış hoşaf konur. Yalnız burada herkes ceplerine sahip olmalı, çünkü sağında solunda oturanlardan biri cebine hoşaf taneleri doldurabilir. Böyle bir âdet vardır. Pilavdan sonra tatlı olarak sahanlarla helva koyarlar. Bir sofranın yemeği böylece tamamlanır. Herkes yiyip doyduktan sonra dua edilir, sofra başkalarının gelmesi için boşaltılır, silinir, kaşıklar yıkanır, sonraki gruba hazırlanır. 
Düğün pilavı köyde bu işin ehli usta kadınlar tarafından pişirilir, çünkü o lezzeti herkes tutturamaz. Bu kişiler, yaşlandıklarında yerlerine geçecek birilerini yetiştirirler, böylece tecrübe yok olmaz. Düğün pilavı; bulgur, nohut, koyun eti, tereyağından yapılır. Hatim yemeği de tarihe karıştığı için, günümüzde pilavın nasıl pişirildiğini tam olarak bilen kimse yok. Pişirenler de o lezzeti tutturamıyorlar. Aslında bu lezzetin unutulmaması gerekirdi.
O zamanlar yemekte hep Konya kaşığı kullanılırdı. Burada da bir âdet daha vardır. Yemek yiyenler giderken kaşığını gizlice cebine koyup götürebilirler. Kaşıkların eksilmemesi için, servis yapan görevliler buna dikkat ederek önlemeye çalışırlar. Düğün sahipleri bunu bildiklerinden, düzen düzülürken, Konya kaşığı dediğimiz tahta kaşıklardan ihtiyaçtan fazla alırlar.
Hatim yemeğinin yenip tamamlanmasıyla düğünün büyük bir kısmı tamamlanmış olur. Damat; yatsı namazına kadar sağdıçların korumasında, kaldıkları odada sağdıçlarıyla zaman geçirir. Birlikte yatsı namazına camiye giderler. Burada sağdıçlar damadın ayakkabısının çalınmamasına özellikle dikkat ederler. Cemaatle yatsı namazı kılındıktan sonra damat, imam ve cemaat tarafından ilahiler söylenerek ağır adımlarla evine kadar getirilir. Genellikle Yunus Emre’nin “Şol cennetin ırmakları” diye başlayan ilahisi söylenir. Kapının önüne gelince imam dua eder. Damadın anasından yeni çiftlere bir şey bağışlaması istenir. O da durumuna göre şişek (iki yaşındaki dişi koyun), düve (iki yaşındaki dişi büyükbaş hayvan), tarla gibi üretken veya doğurgan mallar bağışlar. Damat, sağdıçlar tarafından evine çıkarılır, sabah alınmak üzere anasına teslim edilir. Damat yatak odasına girince iki rekât namaz kılar. Seccadesini evdeki bayanlardan birisi özellikle ters olarak serer, damat fark edecek mi diye. Buradaki maksat damadın heyecanlı olup olmadığını ölçmektir. Damat seccadeyi düzelttikten sonra namaza başlamışsa mesele yok demektir. Namazdan sonra damadın ablası veya yengesi ya da başka bir yakını kadın damatla gelini el ele verir. El ele verme şöyledir: Bu kişi gelinin ve damadın elini tutar, önce damada sonra geline bakarak “Senin emanetin sana, senin emanetin sana” der, ellerini birleştirdikten sonra “İkinizin emaneti de Allah’a. Allah mutlu etsin.” der ve çıkar.
Böylece iki genç daha dünya evine girmiş olur. Damat gerdeğe girdikten sonra damadı camiden getirenler ayrı bir odada çay içip sohbet ederlerken, gelenek olarak evin hanımları yatak odasına yakın bir odada çarşaf beklerler. Yıllar geçtikçe bu gelenek de gelin için onur kırıcı davranış olarak telakki edildiği için tarihe karışmıştır.
Devam edecek
 

Yazarın Diğer Yazıları