Mustafa BALABAN

Oruçtan Tuttuklarımız

Mustafa BALABAN

İnsanı diğer varlıklardan ayıran özellikler vardır: Akıl, irade ve ahlak. Hani diğer varlıklarda insan takatini aşan, kendisine hayran bırakan vasıflar da olabilir. Ama insanın ahsen-i takvim olması, eşref-i mahlukat olması öyle bir zirvedir ki sadece vasıfları değil, onu mükerrem varlık kılan vasıtalar da vardır. İbadetler bu nev’idendir. Adeta insanın kâmil olması için emredilmiştir. Arapça’da savm ve sıyam diye ifade edilen oruçta bu ibadetlerden biridir. İşte bir ramazan ayı daha bizlerin dünyasına teşrif etti, bizlerin ruhlarını tenvir etti.  Bir ay ruhumuzda, bedenimizde ve evimizde misafir oldu. Acaba oruç bizlere ne kattı? İmsaktan iftara yemedik, içmedik…

Pekala oruç geldi ve gidiyor. Bizlere ne bıraktı. Orucu geldiği gibi uğurlamak yerine oruçtan tuttuklarımız olmalı değil mi? Orucu bir mektep, hızlandırılmış bir eğitim programı , kısa bir manevi kurs olarak düşünelim. Oruç ibadeti bizlere neler talim ettirdi?

Oruç sıradan bir ay, bir ayin değil. Necip Fazıl Kısakürek nasıl özetler bu güzel ayı:
Karagöz seyri değil, gözyaşı dökme ayı
“Bilinmez’i bilirler, bilseler ağlamayı.

O halde ramazan ayı neydi? Neler kazandırdı bizlere?

Bir iman yenilenmesiydi. İman ettik, itaat ettik teslimiyetinin tam resmiydi. Zaruri, temel ihtiyaçlarımızdan bir müddet uzak kaldık. Öyle bir ibadetti ki, sadece senin rızan için oruç yasaklarından uzak duruldu. 

Kavramlarımız kuşattı zihnimizi ve bilişsel dünyamızı. İbadi ve islami sözcükler sözlerimizi besledi, kelamlarımızı zenginleştirdi: Sahur, imsak, mukabele, iftar, teravih, Kadir gecesi, fitre, fidye, bayram namazı, bayram. 

Her rükun önce tasavvurumuzu sonrasında ise hayata bakışımızı değiştirdi. Öyle ki yüce yaratıcı için uykuyu bölmeyi(sahur), ailemizle eş zamanlı-yoksullarla eşit koşullarda buluşmayı(iftar), gündüz ki bireyselliği-ben merkezciliği birlikteliğe dönüştürmeyi(teravih), Kur’an-ı tilavetini  ve tedebbürünü bazen başka biriyle paylaşmak gerektiğini(mukabele), gecenin vahiyle nasıl tenvir edileceğini( leyle-i kadir), karmaşadan-kaotik ortamlardan biraz uzak durup içe yönelmeyi(itikaf), sıyamın sakıt olduğunda başkalarına sadaka olacağını(fidye), kazancımızda başkalarının hakkı olduğunu ya da sıhhat içinde oruç tutmanın şükür gerektirdiğini(fitre), ibadette başarının taltif edileceğini(bayram) olduğunu öğretti her bir bireye.

İbadet nev’ileri neşvü nema buldu. Sadece farzların değil sünnetlerin de günümüzü, gecemizi tezyin etmesiydi. Farz namazların dışında, nafilelerin hatırlanmasıydı. Teravihti akşamları,  tilavetti her daim. Belki bazılarımız için teheccüttü, tesbihattı.

Kur’an yeniden indi adeta. Mahdut sureler değil tüm sureler önümüzdeydi. Ya kişisel Kur’an okumalarımızda ya namazlarda. Namaz sureleri diye tahdit ve tavsif ettiğimiz surelerin yanı sıra en uzun surelerde okumalarımızı zenginleştirdi. Bir de tilavet edilen ayetlerin meali, tefsiri okundu ise Kur’an-ı Kerim günlerimizi, gündemimizi aydınlattı. Kadir gecesi ile vahiy tekrar bahar yağmuru gibi indi semalarımıza ve sinelerimize.

Sosyalleşmemizi sağladı yeniden. Evde aile bireyleriyle sahur, iftar saatleri aile bütünlüğümüzü sağladı. Hele akrabalar da varsa yalnız olmadığımızı öğretti. Teravihler mahallemizi keşfettirdi, komşularla içtima ettirdi. Cemiyet insanı olduk bu hareketlerimizle.

Yoksulları yokladı yüreklerimiz. Tok açın halinden anlamazdı. Ama aç olunca kuru ekmeği, azıcık suyu, sevmediğimiz yemekleri bile arzu eder hale getirdi oruç bizleri. Yoksulların, ihtiyaç sahibi insanların hali pür melali gözlerimizin önüne geldi. 

İrade eğitimi oldu her birimize. Dinler ve eğitim felsefeleri insanın benlik eğitimini önemser ve önceler. Türleri ve türevleri farklı olsa da riyazet, uzlet, diyet ve irade eğitimi… Bu ve benzeri durumları nasıl da hatırlattı oruç bizlere. İnsan öyle durumlar yaşar ki, hastalık, açlık, savaş, kıtlık, kuraklık, deprem, işsizlik… Oruç tutan bedenler yönetmeyi öğrenmişti önceden. Öyle ki hazırdır ziyafete de mahrumiyete de.

Ahlaki hasletlerimizi hareketlendirdi. İhsan, İnfak, ikram, sadaka… Sadece ağzımıza girenlere değil, çıkanlara da özen gösterildi. Gıybet, yalan ve zandan sayılabileceklerden bile uzak duruldu. Çocuklarımıza örneklik, gençlerimize rehberlik babında iyiliklerimiz oldu.

İnsanüstü varlıklara yaklaştık yaptıklarımızla, yapmadıklarımızla. Yeme-içmeden uzak duran gıdası maneviyat olan meleklere ünsiyet oluştu ruhlarımızda. Şeytani duygulardan azade olduk, zincire vurduk şeytanları bu günlerde. 

Düzenli beslenmenin temrinlerini yapıldı bu vesilelerle. “Oruç tutun ki sıhhat bulasınız” nebevi öğretisince bedenler dinlendi. Rast gele yeme-içe yerine dengeli, zamanlı beslenmenin yollarını keşfedildi oruç ibadetiyle. Önümüze geleni yemek-içmek yerine seçerek, dikkatli hareket ederek boğaz kontrolünü öğretti bize.
Zaman yönetimini talim ettirdi bize. İmsaktan iftara saatlerin takibi rikkat ve dikkatle yapıldı. Vakit namazları ile vakitli oruç bizlere  zamanın mutlak sahibini hatırlattı hepimize. İbnü’l  Vakt olmanın gereğini anımsattı tekraren herkese.
Yanlış alışkanlıkları bırakmanın fırsatını sundu. Bedene, ruha zarar veren bağımlılık derecesinde olan alışkanlıklarla aramızı açtı, birkaç saat, yapabilirsin, bırakabilirsin diye. Oruç tutmanın bağımlı derecede olunan içecek ve yiyeceklerden uzak durmak olduğunu gösterdi.

Hayatın, ramazan ayı gibi ömür denilen süreyle sınırlı olduğunu hatırlattı bizlere. Nasıl ki bir aylık ramazan bitiyorsa, yaşam da bitecek bir gün böylece mesajı verdi her faniye. Adeta ramazanı nasıl yaşadınsa, öyle olacak bayramın mukayesesi oldu zihinlerimizde. Hayatı ramazan olanın, ahireti bayram olur dercesine. Sana verilen nimetleri, sağlığı ve ömrü doğru kullanırsan kazanırsın hem dünya da hem ahirette.
Oruçla rabbimize, bayramla birbirimize kavuşacağımızı tefekkür ettiriyor bize. Başka zaman el uzatmakta mütereddit olduğumuz kişilere elimiz kendiliğinden gider bu vakitlerde, ayaklarımız da akabinde. Yürekler daha bir yumuşar husumet duyguları olanlara bile bu günlerde. Şehir şenlenir, evler bereketlenir arifeden bayramın son gününe.

İsterseniz misafirlerin en kutsisi ve ulvisine Eşref oğlu Rumi ile birlikte elveda diyelim.

Yılda bir kez şehri seyrân eyledin
Kend’özün bu halka mihmân eyledin
Sonra tâvus gibi cev(e)lân eyledin
Elvedâ ey mâh-ı tâbân elvedâ

Hazret’e bizden şikâyet eyleme
Aybımız çoktur hakáret eyleme
Eşrefoğlu’na melâmet eyleme
Elvedâ ey mâh-ı tâbân elvedâ
 

Yorumlar 2
Mustafa Cemil 06 Nisan 2024 14:30

Çok zengin ve kıymetli yazınız için teşekkür ederim. Sizi okumak gerçekten güzel.

Ensar Şahin 18 Nisan 2023 12:34

Güzel bir Ramazan ve Oruç özeti olmuş. emeğinize sağlık Mustafa hocam.

Yazarın Diğer Yazıları