Mustafa BALABAN

Açken Sen Benimsin!

Mustafa BALABAN

Ben Oruç. Kur’an ise bana savm der. Herkesin yakından tanıdığı ibadetlerden biriyim. Büyük küçük herkes beni duyunca tatlı bir his, güzel bir heyecan ve doyumsuz duygular duyar. Esasında isteyene yılın herhangi bir günü misafir olurum.

Ama Ramazan ayında ise bir ay sizlerle beraber olurum. Sizleri o kadar çok özlüyorum ki her yıl on gün önce gelirim(!)

Adım zikredilince açlık, susuzluk ile anılırım. Ama o kadar öğretici ve eğitici yönüm var ki, şayet birlikte olursak bunları öğrenebilirsin.

Yaşadığımız çağ ve mevcut sistemler sürekli tüketime endeksli. Ye-iç, gez ve eğlen. Boş durma atıştır, mideni sürekli yatıştır. Elinde ne var ne yok harca. Acıkma, acıkırsan: “Açken sen sen değilsin.” mottosuyla reklamlara maruz kalırsın.  Şayet mutlu olacaksan, stres ve depresyon yaşamak istemiyorsan sürekli bir şeyler yemeli, tüketmelisin. Olmadı abur-cubur almalısın. Sonrası dengesiz beslenme, sürekli yeme içme sonucu sağlıksız vücutlar ve obezite insanlardan biri olursun. Oysa tıp bilimi bugün birçok hastalığın sebebi çok yemek, tedavisi az yemektir, der.
Benimle tanışan huzur bulur. Bana alışan beden evinde rahat eder, yaşam kalitesini yakalar. Bilimsel açıdan pek çok faydam vardır. Özellikle belirli bir süre aç kalmanın, mideyi rahatlattığı ve vücudu yenilediği bilinmektedir. Benim vesilemle vücudunuz için gerekli olan enerji glikoz depolarsın. Bu sayede ise yağ yakımı gerçekleşir ve uzun süredir vücudunuzda bulunan zararlı kimyasallar dışarı atılır. Hani ben bir nevi koruyucu hekimlik yaparım.

Sakın bu söylediklerimi yanlış anlamayın. Ben sadece sıhhi ve tıbbi faydalara vesile olmam. Bilinen ve henüz bilinmeyen faydalar, benimle birlikte olduğunuzda kendiliğinden örtük ödüller olarak sizlere döner. İsterseniz benimle yeni tanışan bir kişinin manevi haz ve heyecanını sizinle paylaşayım. Fransa’da yaşayan Ermeni bir genç anlatıyor:   “ …Muhammed’in köyü bana ilginç gelmişti. Fas’a ulaştığımda Ramazan’a birkaç gün kalmıştı. Ramazan girince köylülerin hepsi oruç tutmaya başladı. Köyde gündüzleri kimse hiç bir şey yemiyordu. Ben de bu insanların inançlarına saygı göstermek için oruç tuttum.” Sonrasında Gregory Vartessian(Cabir) diyor ki: “ İslam’a inanmasam da oruç tutmanın beni değiştirdiğini hissediyor ve oruç tutmak bana büyük bir zevk veriyordu. Oruç gün geçtikçe beni İslam’a daha da ısındırdı ve İslam’ı daha yakından öğrenmek için Muhammedin bana verdiği kitapları okumaya başladım…” diyor. Bu cümleler beni o kadar mutlu etti ki anlatamam.

Sizler için o kadar özel misafirim ki, annelerinize bakın. Babanıza kulak verin! Sizler için, misafirler için iftarda ne olsun, sahurda ne bulunsun hazırlıkları başlar. Hatta evlerde hazırlık, şehirlerde hareketlilik bir başka olur. Sâmiha Ayverdi'nin  tespitiyle "Ramazanlarda İstanbul görücüye çıkacak bir kız kadar heyecanlı hazırlıklarla içten içe coşar..." 

İsterseniz beni beden evinize misafir ettiğinizde, hem vücudunuzda hem de hayatınızda neler yaşadığınızı bir bir hatırlayalım. Evvelinde ben sizi Allah’a yaklaştırıyorum. Uzun zamandır yaşadığınız manevi zayıflıklar ve örselenmeleri tamir ediyorum. Biraz içe yönelin, sağlığın ve nimetlerin kıymetlerini ;  açların, açıkta kalanların hali pür melalini bilin istiyorum.

İlk başlangıcı sahurla yapıyor, niyetle beni beden evinize misafir ediyorsunuz. Gecenin bir vakti, uykunun en tatlı olduğu bir vakitte kalkıyor, maaile sahur yemeği  yiyorsunuz. Benim de, sizin de sahibimiz rabbimize karşı hissiyatınız ve maneviyatınız artıyor. Gün içinde birlikte eş zamanlı beraber olamadığınız aileniz ile birlikte sahur yapıyor, muhabbet ediyor ve niyetle beni kabul ediyorsunuz. Hele bir de bir miktar Kur’an okuyup, sabah namazını eda etmişseniz adeta cennet iklimini yaşıyorsunuz.

Saatler saatleri kovalıyor, o bitmeyecek sanılan zaman bir daha bakıyorsunuz, nihayete ermiş. İftarın o tatlı telaşı işyerinde, okulda başlamış.  Herkes toparlanıyor.  Sonra yolda, trafikte bir insan seli evlerin yoluna revan oluyor. Beni sevenlerin ne kadar çok olduğunu insan ve trafik yoğunluğuna bakarak görebilirsiniz. Hele bir de fırın önlerine bir bakın. Başka bir gün bir elin parmaklarını geçmeyen insan sayısı , iftar öncesi iğne atsan yere düşmeyecek yoğunlukta oluyor.

İftar saatine ramak kalan vakitler,  sabretmenin fotoğrafı. Her zamankinden daha çok ezana kilitlenmenin anı. Aile bireylerinin, birlikte bir sınavı başarıyla vermelerinin heyecanı.  Kiminin elleri gök sofrasına uzanmış, kiminin dudakları dua mırıldanmakta.  Sabrın, sükutun, duanın ve duyguların zirve yapması. Komşuya ikram etmenin ya da komşudan gelen bir lezzetin tadılacak olması. Sahurda niyetin iftarda afiyete dönüşmesi. İnanır mısınız siz yerken, içerken ben daha çok varlığımı hissediyorum. 

Oruç olarak, sizleri bu ay içinde namaza da doyuran bir yönüm var. Beş vakit namaza ilaveten teravih namazı var. Teravihle ramazan ayı evde, mahallede ve şehirde her yer âdeta şehriâyine dönüşüyor. Çoluk-çocuk ve kadınlarda caminin yeni müdavimi oluyorlar. Salavatlar, tekbirler ve tehlillerle yer gök inliyor. 

Hele ben Ramazan ayında, Kur’an kardeşimle daha çok mutlu oluyorum. Hani ikimizde Ramazan’ın iki yüzüyüz. Kur’an bu ayda indi, ben bu ayda geliyorum beden evinize. Benim sükunetim Kur’an ile sohbete dönüşüyor. Lahuti mesaj beni yalnız bırakmıyor. Bireysel tilavetler, cemaatsel mukabeleler, Ramazan ayını bedeni açlığın ve susuzluğun sabır ikliminden şükür saatlerine eviriyor. Kur’anlı annenin, tesbihli babanın, oruçlu evlatların rıza-ı bari için gayretleri cennetin Reyyan kapısını aralayan anahtarlara dönüşüyor.

Beni en çok mutlu eden, ayrı bir heyecan duyduğum itikaf. Mutekif olmak.  Pek kimse bilmiyor ya da yapamıyor itikafı. Ama ben, benimle olanla daha çok olmanın, Kur’an’a odaklanmanın, namazı huşu ile kılmanın sahibi içinde, benim içinde inanılmaz bir şeref saatidir o anlar. Kul için, benimle olan için bir içe yönelmedir.  Gündelik sorunların heyulasından kopmaktır. Hayata biraz daha mavera penceresinden  bakabilmektir.

Aslında ben çokta yalnız değilim. Bu ayda hep sizinleyim. Siz de başkalarıyla. iftar saatlerinde eş dost birliktesiniz. Evlerin misafir gördüğü zamanlardasınız. Salonların sofralarla sohbete dönüştüğü bereketli zamanlardasınız.

Fakirin yanında olmanız, beni ziyadesiyle mesrur ediyor. Ay boyu beni tutanın sadaka-ı fıtır, mazereti olup benimle olamayanın fidye vermesi, bu şekilde sizlere yardımlaşmaya vesile olmanın hazzını yaşıyorum. Birde zekatı beni bekleyip, Ramazan ayında verenleri hesaba katınca o yoksul ailelerin, çocukların bir nebzede olsa ihtiyaçlarının giderilmesi, yüzlerinin gülmesi var ki, anlatamam!

Geceler bende hep güzel. Orucun iftihara dönüştüğü saatler. Hele ki Kadir gecesi ise bir başka olur benim gecem ve gündüzüm. Kıymetlim Kur’an’ın gecesidir. Duyguların, duaların tavan yaptığı anlardır. Gündüz benim, gece Kur’an’ındır. Karanlıkta kalan zihinlere bir çerağdır, mutsuz gönüllere bir muştudur. Kadir gecesinin vakti konusunda ihtilaf, her gecenin kadrini bilmenin fırsatıdır.

Bugün Arife.  Ödül töreninize bir gün kaldı.  Adeta herkes Kur’an tilavetiyle, benim sabrı ve şükrü öğreten talimimle herkes arif oldu. Allah’a yaklaşmanın, ona iman etmenin ve ibadetleri ifa etmenin iştiyakıyla salihler kervanına nefer oldunuz. Yarın büyük iftar günü siz ariflerin. Rahmanın sofrasına davetlisiniz. Ödül töreniniz üç gün üç gece sürecek. 

Ve Bayram sabahı. İnanın benim bir yanım hüzün bir yanım saadet.  Sizden ayrılacak olmanın mahzunluğu, mutsuzluğu var. Diğer taraftan sizlerin benim sınavımı başarıyla bitirme sevinciniz, neşeniz var. Camilere akın eden genç yaşlı insanlar, benim şevkime şevk katmaktalar. Bayram sabahı, seher vaktiyle başlayan munis saatler yaşarsınız. Uyku mahmurluğunuzun bayram namazı ile açılır, sonra elleriniz açılır.  Bireysellikten birlikteliğe yönelirsiniz.  Küçük ellerin sesleri, piri fanilerin duaları ve tekbirleri ile kubbelerdeki sedalar, benim için neşve olurlar.
 Sonra eve akın akın giden siz insanlar. Açın kapılarınızı, açın sofralarınız ailenize, dostlarınıza. Bir ay bu saatlerde sabrettiniz. Beni yalnız bırakmadınız. Yemeyi, içmeyi ve neşeyi hak ettiniz.

Ben orucum, herkese beni tuttuğu kadar yakınım. Ne kadar bana yaklaşıldı o kadar yaklaşırım. Sufli amel ve emellerden uzak durdukça ulvi kapılara götürürüm sizleri.

Avare gönülleri maveraya taşırım.
Siz beni tutun, ben de sizi tutayım.
Açken sen sen değil, benimsin!
 

Yorumlar 2
MB 20 Mart 2023 20:07

Çok mutlu oldum. Çok teşekkür ederim Mustafa Kardeşim.

Mustafa 20 Mart 2023 11:12

Hocam ne güzel anlatmışsınız dönüp dönüp okuyorum

Yazarın Diğer Yazıları