Murat SERİM

Son nesil bakır ustası

Murat SERİM

Sosyal medyayı kullanıyor musunuz?

‘’Ben gullanmıyom da çocuklar gullanıyor. Bizim de iki üç dene internetçimiz var. Ekseriyet yurtdışına gidiyor. Sarı olan kısımlar, bronz olanlar. Evelden yurtiçi satıyoruduh. Şimdi yurtdışı satıyoh.’’

Şu öndekilerin neler olduğunu söyler misin bize Ömer abi?  

 ‘’Mesela şurda lengariler var, tabaklar var. Onun yayında şamdan var. Onun yanında ağ mangal var. Onun üstünde cezve var. Şurda ördek var. Orda kapaklı sahan var. Şurda vazo var. Şurda mangal var yine ayrıyetten. Şunun altındaki fiskos. Mesela daha birçoh yani.’’

Hemen sizin solunuzdaki panoda neler var?

‘’Burda mesela terazi var. Tüfek var. Kılıçlar var. Teraziler var yine büyüklü küçüklü böyle. Şimdi bir de mesela süs eşyası oluyor, adam getiriyor şark köşesi yapıyor. İnsanların para kazandıkça kültür düzeyi yükseldikçe insanlar lükse düşüyor. N’apıyım? N’apıyım? Para yinmez içilmez bir görüyor. Bir şark köşesi yapıyım diyor. Başta bakırsız şark köşesi olmaz. İlla bakır olucah. Şark köşesi yapıyorsan yavan ekmek yiyon demektir. Muhakkak bakır olacak ki içinde gatığı olacak.’’

O zaman ekmeğin katığı bakır. Başka neler olmalı şark köşesinde?

‘’Halı olur. İşte buna benzer. Nargilesi olur. Mesela kılıcı asar duvara. İnsanlar mesela şeyine göre ya. Bizim açımızdan mesela oturduğun şark köşesi. Ufah da olsa. Bunun karşısında mangalı olur, duvarda kılıcı olur, kalkanı olur de mi? Bir de herkesin zevkine göre zevkler ve renkler değişir dimiş.’’

Burada bir geyik heykeli görüyorum. 

‘’Nostalji işte bunlar. Adamlar kendi keyiflerine şiylerine göre. Fakat bak biz şimdi yeni nesile bakarak eski nesil zevkine daha düşkünmüş. Veya sağlığın sıhhatini daha çok seviyorumuş. Yani biz şimdi mesela besleniyohda doğal beslenmiyoh. Yidiğimiz belirsiz içtiğimiz belirsiz öyle mi? En ufah bir şiyden mesela etkileniyoh. Ama insanlar eskiden bakırı ve bazı yapılan işlere bakıyom samimi olarak söylüyom bundan elli sene yüz sene evelki sanatkara imreniyom. Halbuki biz onlardan daha iyisini yapmamız lazım. Adamlar yoğunlaşmış. Biz yapamaz mıyıh? Yaparıh. Fakat garnımız doymuyor. Adam bir eline malı alırımış, on gün uğraşırımış. Ona gidermiş bir torba un alırımış. Biz ne on gün uğraşabilirik ne de o unu alabilirik o paraya.’’

Kayseri’de bu sanatla uğraşan kişi sayısı o zaman…

‘’Bir elin sayısı kadar var yoh.’’ 

Bunları biliyorsunuzdur.

‘’Tabi canım. Hepsini bilirim.’’ 

Bu işin bu ustaların artmasına yönelik çalışmalar var mı?

 ‘’Yoh yoh, çalışmalar yoh, çalışmalar yoh. Bize de insanlar geliyor. Mesela şimdi geliyor disek de gelmiyor. Niye gelmiyor. Adam geliyor. Bahıyor ki çalıştığımıza vurduğumuz çekice biz mesela bir çekice başlasah sabahanan sekizde başlasah akşam sekize gadar hiç durmadan çekiç vuruyoh. Hiç yorulmadan.’’

Sabır mı yok şu anki nesilde? 

‘’Şimdi adamlar diyor ki ben masa başında oturuyum, elim toz olmasın, kirlenmesin. Ondan sona sabah sekizde başlıyım, on iki de paydos ediyim. Bir buçukta gene başlıyım beşde bırakıp evime gidiyim diyor. Paramı alıp gidiyim diyor. Para düşünüyor. Onlar da haklı. Şimdi ekonomik sıkıntılar büyük. Yani bizde de bakırcılıkda yani biz de son nesilik işte. Çocuk yitişti biraz. O ni yaparsa yapacah. Ondan sonrası şey.’’

 Tecrübenize dayanarak neler yapılmalı? Bu sanatın zanaatın devam etmesi için? 

‘’Şimdi bu sanatın devam etmesi içün evelden mesela Gayseri’de iki tane bakır fabrikası varıdı. İkisi de gapandı. 450 bakırcı vardı gala gala beş altı kişi galdı. Yani yapıyım disen malzeme de yoh.’’

Ülkemizde bakır bolca çıkıyor.

 ‘’Var da yani fabrika olacak ki ona göre levha işleyecek. Bizim bu şimdi bakırın anavatanı Gaziantep’inen Maraş’da var. Orda yoğunluhda. Başka vilayette de tek tük galdı.’’ 

Burda tamamen kapandı değil mi? 

’Açılmaz. Bitti yani adam çocuğunu savmıyor ki. Ekmek bırakmıyor. Adamlarda şey yoh, heyecan yoh.’’

Para kazandırmıyor mu bu meslek?

‘’Ya şimdi biz mesela kazanıyorsah da hamdolsun Allah’a çok şükür ya. Ama yeni adam diyom ya geliyor daha gapıdan girmeden bana kaç lira haftalık viriyon diyor. Ben guyumculuğa gittiğimde sene 62’de guyumculuhda hiç haftalık olmazımış. Bana didiler ki aradan iki üç gün geçti babam götürdü teslim etti. Ondan sona babamın da avcı arkadaşıydı. Bana didiler ki hiç güvenme ha. Haftalık umma dediler. Haftasız adam mı olur, didim ya o zaman bebeyim. Tamam mı? Bak, ustamda beni sevdi heraldaki. Beş lira haftalık veriridi. Beş lira varya çok güzel parıydı. Nerden nereye. Ben o beş lirayı alırdım. Bu meydanda el arabasının üstünde kuruyemiş satarlarıdı. Bir de böyle soba gibi bacalı şey varıdı. Onun üstünde de beyaz leblebi olur. Hatta acıh kağıt ısıtırıdı adam. Ilıma olurdu. Onda yirmi beş guruşluk leblebi alırıdım. İnan iki gün yirdim ya iki gün. Ye ye bitmez. Şimdi adam daha gapıdan girmeden kaç lira haftalık vireceğen? Babası getiriyor. Buna ni vireceğen? Ya bi dene bellesin. Adam da merak var mı? Yapacah mı yapmayacah mı? Benim işime yarıyacah mı yaramayacah mı? Ben bakıyom şurda misal olmasın benzinli araba zannediyom da geliyor ona mazot goyuyor. Adam ni yapacah? Yapabilecek mi, becerebilecek mi, sen de bu beceri var mı, yoh mu de mi? Başta heyecan lazım. Heyecan olacak. Mesela bizdeki adamlar az çok eli kalem tutucak.’’

O zaman bu mesleğin sırlarını sayıyorsunuz. El becerisi olacak, sabırlı olacak.

‘’Mesela biz şimdi antika tamir ediyoh. Antikanın tamiri işlemeciliği bir yana benim esas ağırlığım da tamirinde. Bazı mal var altı ayda bir geliyor. Bazı bir mal var on sene de bir geliyor.’’
                         4. bölüm sonu
 

Yazarın Diğer Yazıları