Murat SERİM

El Sanatlarında İcazet Almanın Şartları

Murat SERİM

İstanbul Fatih’te Müzehhibe Emel Türkmen ile tezhip sanatı üzerine söyleşimize devam ediyoruz.  

Hocam, el sanatlarında usta çırak ilişkisinin önemli olduğunu biliyoruz. El sanatlarında icazet neyi ifade etmektedir?  

Hocanın hiçbir ustalık detayını saklamadan talebesine sanatını aktarmasını tamamladıktan sonra geleneğimizde var olan icazetname takdim edilir ve mezuniyet verilir. Fakat talebe icazet aldığında yaptığı esere kendi imzasını hocasının ismiyle atabilme hakkına sahip olmuş olur. Bu hem talebe için hem hoca için hem de takip ettiği ekol silsilesi için zincirleme ve sorumluluk gerektirir. Dolayısıyla klasik Türk İslam sanatlarında ustalık hocadan alınır, ondan sonra da öğrenciye aktarılır. Bu çok büyük bir sorumluluk tabi ki. Bunun için çok gayretli olmak gerekiyor. Asıl sorun burda Türk İslam sanatlarındaki bu halka mâl olmak yolu üzerinden gitmek gerekiyor. Bunun için de salih bir kalbe düzgün sağlam bir duruşa çok ihtiyaç var. Özellikle günümüzde bu çok zorlayıcı durumda. İcazet bir netice olarak görülmemesi gerekir. Aslında yolun başlangıç hâli. Hatta bugün ben icazet sergisine katıldım ve icazetleri takdim edildi öğrencilerin. Hepsi çok heyecanlılardı. Yani o zahiren bir netice olmakla birlikte talebenin mesuliyetini çok artıran ve el aldığı sanatın ustalığını pekiştiren manevi bir mesuliyet aslında. Bunun maddi bir diploma gibi bir karşılığı yok, daha üstün bir derece aslında. Biz şimdi üniversitelerde veya okullarda 50’nin üzerinde veya 60’ın 70’in üzerinde not alanlara verilen bir diplomadır sonuçta. Her okulda bu farklılık gösterir ama icazet bu 80’in 90’ın üzerindeki başarı üzerinden verilir.

İcazet almak neyi gerektiriyor? Neler olması gerekiyor öğrencide?

İlk önce ahlak. Yani manevi kısım maddi görünüşten çok daha önemli aslında. Biz burda talebenin ahlakına, ondan sonra verdiğimiz bilgiyi doğru alıp alamadığına, aldıktan sonra da öğrenciye aktarmada hevesli olup olmadığına bakarız. Buna yetenek mi dersiniz, tecrübe mi, istek mi dersiniz, bunun için bir aşk mı gerekir dersiniz ama hocalık yapmaya hevesli öğrenciler bize lazım. Bunlar da zaten sanatını icra edip öğrendiklerini öğretmek üzere tarafımızdan mezun kılınmıştır, diyoruz. İcazetnamede böyle bir cümle var. Yani o kişi aynı zamanda öğrendiği sanatın zekatını da bu şekilde vermiş olur. Zekat malın kırkta biriyse, öğretmek yani hocalık da sanatın yüzde yüzünü kapsar. Kırkta biri değil, tamamını öğretmesi gerekir. O yüzden de bizim için zekat yüzde yüz olması gerekir.

Siz icazetinizi kimden aldınız?        

Faruk Hoca’mdan aldım. Faruk Taşkale’den. Ve tek icazetli talebesi benim.
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Faruk Taşkale Hoca’mızın tek icazetli öğrencisi sizsiniz.

Aynen.

Sizi tebrik ediyoruz bu anlamda. Faruk Taşkale’nin mensup olduğu Rikkat Kunt ekolünün özelliklerini ve Rikkat Kunt Hanım’ın tezhip sanatındaki yerini söyler misiniz?

Rikkat Hoca’mız bir İstanbul hanımefendisi. Tamamıyle tam bir hocalık vasfını taşıyan bir hocaymış, hocamın anlattıklarıyla ve şu anda yaşayan hocalarımızdan duyduklarımız. Bunun yanında sanata da çok meraklı bir şahsiyet. En güzel tarafı da ekolündeki o sadeliği ve seçtiği motiflerdeki kararlılığı, netliği bütün karakterini yansıtan birçok özelliği eserlerinde görebiliyoruz. Kalabalıktan, keşmekeş bir görünüşten kaçan son derece sade ama şık. Renkleriyle, işçiliğiyle, desenleriyle daha doğrusu farklı bir üsluba sahip diğer o dönemde yaşayan hocalarımıza göre. Bunun yanında en önemlisi de bize Osmanlı son dönemiyle Cumhuriyet Dönemi arasında hocalarımıza bir köprü oluşturması. Yani Faruk Hoca’m olmak üzere -birçok öğrencisi var- Muhsin Demironat, Süheyl Ünver ve Rikkat Kunt’un özellikle bu üç ismin -tezhip sanatı için söylüyorum- bu yüzyılda hocalarımızda aramızda ciddi bir köprü olması çok önemli bir hadise. Çünkü o dönemde baroktan yeni çıkılmış ama bir arayış var. Binlerce kitap içerisinde klasik tezhipler var. Ve öğrendiklerinden farklı olarak Osmanlı tarzını çözüp yapma ihtiyacı. Neden? Klasik o dönemde çalışılmadı belki daha dejenere olmuş bir durumdayken tekrar bu hocalarımızın klasiği çok daha ön plana çıkararak rokokonun dışında klasiğe dönüş yapmalarında çok önemli bir köprü.

Bir anlamda tezhip sanatını öze dönüş hâline getirmişler.
Kesinlikle. Onlar sayesinde şu an hocalarımız yetişti. Hocalarımızdan da bizler yetiştik. Yoksa belki bu çok daha uzun süren bir kesintinin tekrar başlamaya çalışması çok daha farklı yollardan olacaktı.

Tezhip sanatında sizden icazetli öğrencileriniz var mı hocam? 

Var. Hocamın ismi ve hocasının ismi Rikkat Hoca’mızın ismi de dahil onların icazetnamelerinde. En son 25’inciyi takdim ettik. Hayırlısıyla inşallah devam edecek.
Maşallah hocam. Daha nice tezhip sanatında öğrenciler yetiştirmek üzere diyoruz.
Âmin inşallah. Nasip çünkü hoca öğrenciye, öğrenci hocaya nasiptir.

Doğru söylediniz. Tezhip sanatında yetiştirdiğiniz ve yetiştirmekte olduğunuz öğrencilerinizden beklentileriniz neler hocam?

Bu uğurda bıkmadan, usanmadan bir kere çok sabırlı olmalılar ki bu kolay değil. Bu mesuliyeti taşımaları ki gelecek nesillere bayrağı onlar taşıyacaklar, onlar devam ettirecekler. Bu meselenin en güzel tarafı amel defterini her zaman açık bırakan canlı eserlerin olması ve onların öğrencileri de öyle olacak. Dolayısıyla eğer bu çerçeveden bakarak yetiştirirlerse talebelerini onlar için de aynı şey söz konusu. Önemli olan güzel bir dua ile anılabilmek. Biz bugün Allah rahmet eylesin diyorsak Rikkat Hoca’mıza ve diğer hocalarımıza, onlar da bir gün bizim için inşallah umut ediyoruz, öyle olur. Şu bir gerçek ki günümüzdeki gençliğin sabrını en önemlisi bu dönemde yaşayan karakterlere göre bir eğitim sistemi artık o noktaya geliyoruz. Çünkü bizim yetiştiğimiz dönemden çok farklı bir kitle var önümüzde. Onların anlayabileceği dilden anlatmak gerekiyor. Öğrencilerimiz tabi bizden daha gençler. İnşallah bayrağı güzel teslim alacaklar. Bu mesuliyeti hiçbir zaman unutmamaları gerekiyor.

Bu konuda anınızı dinleyelim sizden.

Hocalık süreci içinde yüzlerce öğrenci geçti çünkü belediyelerde çalıştım, vakıflarda çalıştım ve bu kitleler arasında çok farklı kişiler, farklı karakterler, farklı insanlar bir araya gelmişti. Çok zorlandım ilk başta. 24 yaşındaydım ders vermeye başladığımda. Tabi benden büyük talebelerim de var. Bu da çok zor. Bir öğrencim dedi ki: Hocam ben ince tezhip yapmasam da böyle iri iri devam etsem olmaz mı? :)) Dedim: Öyle bir eğitim sistemim yok. Benim bir programım var. O programa göre işliyorum.

Kolayına kaçıyor değil mi?

Evet. Ben yapamayacağım, dedi. O zaman sen de kendine öyle bir hoca bulman gerekiyor. Çünkü burdaki amacım bir müzehhibe yetiştirmek. Sizin düşündüğünüz bir sistemden ilerlemem mümkün değil. Bunun dışında bir öğrencim daha vardı. 16 yaşında başladı. Ortaokulu bitirdikten kısa bir süre sonra. Kumaş boyamada yeteneği olduğu hocası fark ediyor. Çok ince çalıştığını fark ediyor. Sen tezhip kursuna git, diyor. O da İstanbul’a geldiği zaman ailesiyle birlikte taşındığında tezhip kursu arayışına giriyor. O dönemde Fatih Belediyesinde çalışıyorum. Başladık kursa. Hocam ben hiçbir şey bilmiyorum, çöp adam bile çizemem, dedi. Yaprak çizmeye başladı. Bir yaprağı iki kez çizmiyor. Çok mükemmel çizim yapıyor. Dedim: Nereden geliyor bu yetenek? Müthiş bir Allah vergisi yetenek çıktı kız. Bu çok nadir olur. Bizim öğrencilerimiz arasında bir ikisi, taş çatlasın 5 kişidir. O 3,5 yılda bütün programı bitirdi. Normalde herkesin 5-6 senede –o zamanki programım daha kısaydı, az ödevden oluşuyordu- o programı 3,5 yılda en hızlı tamamlayan o talebe oldu.

İcazet verdiniz mi?

Onların da şöyle bir problemi var: Sebat yok. Allah vergisi yetenekli öğrenci 5- tane bende var. İkisini mezun edebildim. Diğerlerini çok fazla mezun etmek istememe rağmen yarım bırakıyorlar.

Neye bağlıyorsunuz hocam bunu?

Yarım bıraktılar. İmtihanları bu yönde herhalde. Bilmiyorum, ben onlardan değilim, bilemem. Ama ne hissediyorlar, nasıl yaklaşıyorlar, sanata bakışları bir noktadan sonra neye dönüşüyor, gerçekten çok zorlanıyorum o öğrencilerle. Bir eseri tamamlatmak, bir çalışmanın üzerinde ‘Hadi bitir, hadi tamamlaman lazım.’ Sürekli böyle şevk vermeniz gerekiyor. Değişik karakterler oluyor bunlar ama müthiş yetenekliler o tartışılmaz bir gerçek. Türkiye’de bunlardan çok az var. Nadir insanlara Allah bu yeteneği bahşetmiş.

6. bölümün sonu
 

Yazarın Diğer Yazıları