İsmail ARSLAN

En önce anlamak

İsmail ARSLAN

Ey Kayseri İl Sağlık Müdürü!
İlimiz, Sağlık Bakanının deyişi ile, Korana artışı gözlemlenen illerden imiş, kimseler, kaç kişi iseler, tüm temas çevreleri ile topu topu 2- 3 000 kişiyi geçmeyecek bu virüs şüphelilerini alın karantinaya, şehire giriş çıkışlarda tarama yapın ve tüm şehri diken üstünde yaşama mahkum etmeyin.
Filyasyonsa filyasyon, izolasyon ise izolasyan, ama bitirin bu panik söylemlerini artık.
--
En önce anlamak
Öncelikle Türk'ün, dilini küçümsemesini kınıyorum.
Farsça ve Arapça'yı Selçuklu ve Osmanlı'nın kültürüne dini bir norm algısıyla yerleştirip, Türkçe'ye bozkır barbar dili muamelesi yapanların vahim hatasının ceremesini çekmekten de azap duyuyorum.
Dile kelime girişi çıkışı son derece doğaldır; ama bu doğallık bizde ibadet aşkıyla olmuş. Arapça kelime kullanınca ne hikmetse kişi kendini daha çok müslüman hissediyor olmuş. Halbuki Ebu Cehil'den daha güzel Arapça konuşabileceğini sanmıyorum en takva Türk'ün!
Bu eziklik ve aşağılanmışlığın bedelini özellikle son yüzyılda çok çektik. Duru, gelişmeye uygun, harika bir dilimiz var ve atıl kalmışlığımız, uygun türetilmiş kelimelerin bile bizde sırıtmasına neden oluyor. Çalab'ı duyunca ya da Tanrı'yı yüz buruşturan Türk evladı, Hüda'yı duasına yerleştirmiş! Hüda Farsça mı, olsun! Daha bir ilahi duruyor maşallah denilmiş.
Konuyu biraz kaydıracağım, pardon!
Yarın İran işgale kalksa kurşun sıkmayacak, hatta kendi safındakini devirecek o kadar çok kişi var ki...
Arap ve Farisi'nin örfünü dinleştirip İslam'ın evrenselliğini iddia ediyoruz.
Peygamberimizin Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi ve sellem evet Arap'tı; ama o, 'üstünlük takvadadır' dedi ve takva için de adres gösterdi.
Peygamber aleyhisselam'ı sevmek, kuru bir kalıp ile onun gibi giyinmek, onun gibi yemek içmek ile ifade edilip, özde iman sakala, cübbeye sarığa indirgendiğinde Yaşar Nuri bunu diline dolayınca 'yuh!' diyenlere acı acı tebessüm ederim; başka değil...
'Takva buradadır' diye kalbini işaret eden, sanırım giydiği entarinin cebini kastetmemişti.
Ya da 'oldu efendim, bütün dünya çöl iklimli Arabistan yemek, giyim ve cemiyet kültürünü benimsesin. bunun adı İslam inancı olsun...' Bu mu iş?
Kızılderili sarık takınca ciddi müslüman mı olmuş olacak?
Kepi mezuniyetinde havaya fırlatanın adam olmuşluğu gibi!
Yok yok şöyle olsun: İnsanların imanından önce kılığına bakılsın. İman ölçerimiz de kılığımız olsun!
Gömlek cebinde misvak taşıyan kızılderili en dindar müslüman olsun!
Söze 'binaenaleyh' ile başlayan en sıkı mütedeyyin, 'başarılar' yerine 'muvaffakiyetler' dileyen en sadık mümin olsun.
Yine de hamd olsun ya Rasulu Muhterem aleyhisselam, Antartika'dan va'z etseydi dinini! Yağlanmayanı gavur ilan ederdik herhalde! 
Ya da kızılderili bir kabile'den cihana yayılsaydı İslam, tamtam çalmak, duman tüttürmek, gece ateş etrafında dans etmek ile  bilinecektik belki de İslamlık sıfatımızla!?
Ben kızılderili lisanını dilime hakim kılınca Allah'ın hoşnutluğunu kazanmış müslüman mı olacaktım?
Aleyhisselam'ın yaşamını örnek almak...
Bu nasıl oluyor?
Aleyhisselam yalan söylemezdi mesela. Bu yaşamından örnek alacağımız bir husus olarak algılıyorum. Kırmazdı, zarifti, merhametliydi, dinini yaşamada cesurdu, abitti, zakirdi, affedici, örtücü, şefkatli, tevazu sahibi v.s...
Bunlar işte dinin ortak paydaları...
Yeme içmede ölçüler de mesela hep asılda nezafet ve nezaket odaklıdır. Az yemek, ölçülü yemek, yemek öncesi, sonrası temizlik v.s.. Bunlar sünnet olan... 
Yani maksatlar irdelenmeli...
Din terminolojisinde mekasıda/gerekçe, amaçlara hakim olmak bir çok mevzuyu çözmeye bir vesiledir.
Diş bakımı sünnettir. Oburluk yapmamak sünnettir. Temiz ve bol giyinmek sünnettir gibi...
Faraza Amerika'dan Kızılderili, sahabe olmuş ve dini yaymaya da Amerika'ya gitmiş olsaydı aleyhisselam devrinde, yanında misvak ağacı mı götürmeliydi ağız temizliği adına gibi...
Örneklemeler çoğaltılır, amaç bu açılı...
Aslında işin içinde enteresan işler var:
 
İmam Azam rahimehullah'ın mezhebi ve Maturidi itikadı zaman içinde nasıl Eşarileşmiş ve Şafiileşmiş bilmem hiç araştıranınız oldu mu?
İçerilerde öyle derin meseleler var ki, İslam terminolojilerinin/ıstılahlarının sosyolojik etüdlerini yapmamak/yapamamak gibi bir moda gelişmiş kendi kendine.
Halbuki din en büyük sosyal gerçeklerdendir ve dinin sosyolojik degerlendirmeleri oldukça ihmal edilmiştir.
Başa dönelim:
Türkçe kısır bir dil değildir. Gelişmeye en uygun dillerdendir. Eklenti olgusu dilimizde başka hiçbir dilde olmadığı kadar kuvvetlidir.
'...yalılaştırabildiklerimizden misiniz' gibi bir eklenti kuvveti başka hiçbir dilde bulunmazken, dilimizi kısır bir muamma haline getirmede özel bir kültür asimilasyonuna muhatap olmuş olmamız kendi elimizle üstelik apayrı bir inceleme alanı...
Kalplere işaret eden dini ortaya koyandır. Hakkında ismen Ayet ve Hadis olmayan hiçbir bilinen insan ne Cennetten uzak ne de Cehenneme Cennetten daha yakındır.
Hesapları Allah Teala kesecektir. Bu konuda sözü şimdilik uzatmayı düşünmüyorum. 
Dili serbest bırakmak gerektiğine inanıyorum. Dil kendi yolunu bir biçimde bulacaktır. Müdahaleler aslında dili yozlaştırmıyor, dil kullanıcısını perişan ediyor, mantalitesini sakatlıyor, kimyasını bozuyor düşünselliğinin.
İslamdaki sîret ve sûret dengesini kurmak, ne ne amaçla neden nasıl sorularında doğru soruyu doğru cevap için kullanmak zor bir hadise.
Yığın yığın ölüyoruz artık. Son yüzyılda şu ana kadar yaşayan insanların toplamı kadar insanı toprağın altına yolculadık. Bir mana arayışı belki gereksizdir; ama ben kendi kendime konuşuyorum ya, bir problem yok...
 

 

Yazarın Diğer Yazıları