SONRA SÜNNETE SALDIRDILAR (2)
İbrahim Uyar
Kaynak Olarak Sünnet
İslam Dininin Kuran-ı Kerimden sonraki en önemli kaynağı sünnettir. Sünnet kavramı Peygamberimiz (SAV)’in Söz (Kavli Sünnet, Hadis-i Şerif), Davranış (Fiili Sünnet) ve Tasvipleri (Takriri Sünnet)’ni içermektedir . Hadis ve Sünnetlerin toplandığı kitaplar ihtiva ettiği bilgilerin peygamberimize aidiyeti esas alınarak, yani sıhhat derecesine göre incelenip seçilmiş, en güvenilir altı hadis kitabı Kütüb-ü Sitte ismi ile meşhur olmuştur. Kütüb-ü Sitte içinde de güvenilirlik sıralamasında Sahih-i Buhari ve Sahih-i Müslüm ön plana çıkmıştır.
Mevzuu Hadisler Konusu ve Sünnete Saldırı
Hadislerde ve Sünnette Peygamberimizin sağlığından günümüze bir güven sorunu olduğunu herkes kabul etmektedir. Peygamberimiz (SAV) de bu endişeyi yaşamıştır. Bir Hadis-i Şerifinde “Her kim söylemediğim şeyleri bana isnad ederse, Cehennemdeki yerini hazırlasın.” (Buhari, İlim,38.) buyurarak güven sorununun önüne geçmeye çalışmıştır. Peygamberimiz tarafından yalanlanacağı düşüncesi ve sahabenin peygamber adına yalan söylemenin din adına yalan söylemek olacağı konusundaki hassasiyeti hadis uyduranlara fırsat vermemiş ama daha sonra ortaya çıkan siyasi kargaşa dönemleri ile birlikte engellemekte güçlük yaşanmıştır.
Siyasi kargaşa ve fitnenin yaşandığı İslam’ın ilk yıllarında, tarafı bulundukları siyasi ekolün önünü açmak ve Müslümanları bir birine düşürmek amacıyla uydurma hadis konusunu İslam Dünyasının başına bela eden anlayış; günümüzde Dinimizin ikinci kaynağı olan Hadis ve Sünnetin sahih olanlarından pek çoğunu, uydurma hadisler içinde değerlendirerek yeni bir bela ve kaosun oluşmasına sebep olmaktadırlar. Hadis ve Sünnet külliyatında mevzu hadislerin mevcudiyetini, bizzat Hadis İlmide ifade etmektedir. Ama buna dayanarak Hadis ve Sünnetin tamamına ya da çoğunluğuna güvenilmeyeceği sonucuna ulaşarak, İslam’ın ikinci kaynağını yıpratmak, Dinimize yapılabilecek en büyük kötülüktür.
Hadis Külliyatının uydurma hadislerle dolu olduğunu savunan anlayışa sahip kişilerle bu konu konuşulurken kendilerinin dini, uydurma hadislerden temizlemeye çalıştıklarını ifade ediyorlar. Ama Altmış Üç yıl Peygamberimizin dizi dibinde yaşamış Ehl-i Beyt ve Sahabenin naklettiklerinin hepsini birden şüpheye maruz bırakmak; hadislere dayanılarak açıklanan ayetlerin ve çıkarılan hükümlerin yani dinimizin tahrif edildiği anlayışına sebep olmaktadır.
Önceki yazımızda zikrettiğimiz, mezheplerin reddi konusundaki tahrif planın, daha önemli ve ikinci aşaması Hadisleri yıpratma ve reddetme planıdır. Sahih hadislerin sayısının yirmiye kadar indirilmesi, Hadislere olan güvenin yok olmasına sebep olmaktadır. Gerisinin tamamen yok sayılması, ayetlerin kendisine indirildiği peygamberimizin Kuranın anlaşılması üzerindeki etkinliğini kaldıracak, yerini Batınilik anlayışına benzer bir şekilde, insanların aklından geçen yorum ve düşünceler alacaktır. Peygamberimizin uygulamaları ile şekillenen bazı ibadetlerin, anlam değiştirmesine ve hükmünün yok edilmesine neden olacaktır. Namaz peygamberimizin kıldığı gibi kılınmayacak, hac peygamberimizin yaptığı şekilde yapılmayacaktır. Diğer ibadetler ve muamelat ya hükmünü kaybedecek yada uydurma hadislerin yerini herkesin, kendine göre icra ettiği uydurma ibadetler ve yozlaşmış ahlak alacaktır….
Çözüm Ne Olmalı?
Hadis İlmi dâhil olmak üzere, uydurma hadislerin varlığı kabul ediliyor ve bunlardan sahih kaynakların arındırılması gerektiğini tüm Müslümanlar arzu ediyor. O halde samimi olanlarla, amacı İslam’a saldırı olanların bir birinden ayrılması ve fitne güruhunun engellene bilmesi için şu çalışmalar yapılmalı, bunlar yapılmadan da Sahih olduğu zikredilen kaynaklarda belirtilen hadislerin uydurma olduğuna dair görüş beyan edilmemelidir;
- Hadis Metodolojisi (Usul-ü Hadis) İlmine göre Ehl-i Hadis ve Ehl-Rey’in hadislerde sahih olma şartları esas alınarak öncelikle, Kütüb-ü Sitte (Altı Sahih Hadis Kitabı), iddia sahipleri tarafından taranmalı.
- Adalet, Zabt, Rivayet, Kuran’a aykırılık, başka bir hadis veya sünnetle çelişmesi, akla, bilime ve tarihi gerçeklere aykırı olup olmadığı… gibi sıhhat şartları yönünden inceledikten sonra, uydurma olmakla nitelendirilen hadislerin bu şartlara aykırı bulunan yönleri, bilimsel bir üslupla kitap haline getirilmeli.
- Uydurma hadis le ilgili iddia sahiplerinin kendilerinin de bulunduğu Uluslar Arası oluşturulacak yetkili bir kurulda (Hadis Şûrası’da olabilir) müzakere edildikten sonra oluşacak umumi görüş doğrultusunda bilimsel bir yayın olarak sunulması. Hiç olmazsa Diyanet işleri Başkanlığının koordinasyonunda yapılmalı.
- Kurulda benimsenmesi halinde hadisin uydurma olduğu yayımlanarak İslam Dünyasının İlgisine sunulmalı.
- Metodolojideki sahih olma şartları yetersiz görülüyorsa, yine bu usul takip edilerek yeni sahih olma şartları belirlenmeli.
Bir sonraki yazımız asıl hedefin Kuran olduğu konusunda olacaktır. Selam ve dua ile….