İbrahim Uyar

DİLİPAK 'IN YAZISINA KADIN KOLLARININ TEPKİSİ VE FİTNE ATEŞİ

İbrahim Uyar

Biz Müslümanlar fitne ateşine çok kolay düşeriz. Bu bizim en büyük zaaflarımızdan biridir. Fitne ateşi ile yanarız, yakılırız; kendimizi, toplumumuzu yok ederiz, sonra da suçluyu bulur “dinsizin oyunu, imansızın planı” der, suçu hiç üzerimize almayız.

İslam tarihi, fitne ateşinin yakıp yok ettiği sahnelerle doludur. Peygamberimiz ’in  (SAV.) vefatından sonra yürekleri yakan fitne hareketleri baş göstermiş,  Halifeler öldürülmüş, İslam ordusu bir birleri ile savaşıp kan dökmüştür.   Peygamberimizin sağlığında bile, fitne ateşi tutuşturulmaya çalışılmış ama İlahi Vahiy ve Peygamberimize sadakat, bu ateşin büyümesini engellemiştir.
İslam’ın ilk yıllarında Müslümanları bir birine düşüren fitne ateşi, günümüz Müslümanları arasında da bütün şiddeti ile yanmaya devam etmektedir. Şunu tüm dünya biliyor ki; eğer Müslümanlar fitnenin ateşinde yanmaya bu kadar meraklı olmasalar, biraz daha ferasetli olmayı başarsalardı; bu gün dünyada en güçlü toplum İslam toplumu, en çok yaşanılan din İslam Dini olurdu…
Son zamanlarda ülkemizde farklı kesimler içinde, özellikle de AK PATİ içinde “İstanbul Sözleşmesi” konusunda, seviyeli bir tartışma süregelmekteydi. Bu tartışma tam da İstanbul sözleşmesine karşı olanların sonuç almalarına; en azından iddialarında haklılık paylarının büyük olduğunun  kabul edilmesi aşamasına gelinmişti ki, Mütedeyyin kesimin çok değer verdiği bir yazar Abdurrahman Dilipak’ın konu ile ilgili bir yazısı yayınlandı….

Yazının geneli konuya ışık tutan, aydınlatıcı mahiyette olsa da; içeriğinde “Müslümanım” diyen insanların yerli yersiz kullanmamaya özen gösterdiği bir kelimenin, yanlış anlamalara meydan verecek şekilde kullanılmış olması, AK PARTİ Kadın Kollarının  -sanki fırsat kolluyormuş gibi- Mahkeme kapılarına koşmalarına neden oldu. Yazı üzerine Dilipak’ın  “Beni yanlış anlıyorsunuz… Benim söylemek istemediğim şeyle beni, itham etmeyin… Siz bari yapmayın…” mahiyetinde açıklamalar yapmış olması durumu değiştirmedi.

Böylece fitne kıvılcımı ateşlendi… Konu kurcalandıkça da; fitne ateşinin yangını büyüyüp, her iki tarafa da büyük zararlar verdi, vermeye devam ediyor… 
Birincisi; işin içine 81 ilde dava açılması olayı girince, konu küllenmeye başlasa bile tüm Türkiye sathında tekrar tekrar alevlenecek, zira dava süreci yıllar alacak.
İkincisi; İstanbul Sözleşmesi, “AK PARTİ Kadın Kolları ve Dilipak’ın yazısı” konumuna indirgenmiş olarak konuşulup tartışılacak.
Üçüncüsü; Konuşmalar tartışma ve münakaşa halini aldıkça, kutuplaşma artacak ve konu;  “Bu durumda  AK PARTİ ‘ye, oy verilir mi?.. Verilmez mi?..” mevzuuna dönüşecek.
Dördüncüsü; AK PARTİ ’ye şimdiye kadar gönülden oy verenlerden önemli bir kesim (İstanbul sözleşmesine karşı çıkanlar ve Dilipak okurları) Parti’nin yaptığı güzel şeyleri görmezlikten gelip, eksik aramaya başlayacak. Böylece birilerinin ekmeğine kaymaklı bir yağ sürülmüş olunacak.
Beşincisi, İstanbul sözleşmesine karşı çıkanlar, “sevse de, sevmese de” DİLİPAK tarafına itilmiş olacak. Kamplaşmalar meydana gelecek.  Hele hele davaların sonucunda az veya çok bir cezalandırma söz konusu olursa, kamplaşmaların boyutu daha da büyüyecek.
Altıncısı; AK PARTİ ’li olup,  İstanbul Sözleşmesini benimseyenlerden bir kısmı, Abdurrahman Dilipak’ın karakterinde, yazılarında ve hatta okur kitlesinde zafiyet aramaya başlayacak. 
Bir birimize düşmek, bu değilse nedir?
Tamda “Akdeniz !…”  Derken;
Tamda “Libya!…” Derken;
Tamda “Amerika… İsrail…  Avrupa’nın ayak oyunları!…” Derken;
Tamda “İstanbul, Ankara kaybedildi. AK PARTİ önemli şekilde oy kaybediyor… Bölünmeyelim, ayrılmayalım, birlik olalım, sinerji oluşturalım!..” Derken……….
Bu anlamsız tartışmanın, bu çığırından çıkmış suçlamaların, yıllarca sürecek 81 ildeki mahkemenin kime ne faydası var?
AK PARTİYE mi?
Abdurrahman Dilipak’a ve okurlarına mı?
Türkiye’ye mi?
Müslümanlara mı?
Yoksa ………..?
Nasrettin Hoca’nın hikâyesindeki gibi iki tarafa da “Sende haklısın” gülücüğü dağıtmak mümkün mü?  Değil!  Bilakis iki tarafın da kendine çeki-düzen vermesi gerektiğini hatırlatmak herkesin görevi!...  Taraflar lütfen fitnenin ateşine odun taşımasın… Dikkat edelim!  Önce fitne ateşini bir söndürelim. Fitneyi yok etmek için bir şey yapamıyorsak susalım… Tövbe edelim…
 Fitne; haklı- haksız aramaz!…
Fitne; karadelik gibi içine düşenleri, çevresindekilerle beraber yutar, yok eder!…
“ Birtakım fitnelerin yağmur selleri gibi evlerinizin arasından aktığını görüyorum.” (Buhari, Fiten/4)
“ Rabbimiz bizi inkâr edenler için bir fitne konusu yapma. Bizi bağışla. Ey Rabbimiz! Şüphesiz galip olan, hüküm ve hikmet sahibi olan Sensin.” (Mümtehine S./5)
“… Fitne adam öldürmekten daha kötü bir suçtur!.. Güçleri yeterse, sizi dininizden döndürmedikçe sizinle savaştan vaz geçmez onlar…” (Bakara S./217)
Selam ve dua ile…
 

Yorumlar 2
İbrahim UYAR 21 Ağustos 2020 11:28

değerli̇ ahmet pancar hocam i̇lgi̇ni̇ze teşekkür ederi̇m. Allah razi olsun. sağlik ve afi̇yetler di̇li̇yorum. aleyküm selam ve rahmetullah.

Ahmet Pancar 18 Ağustos 2020 11:19

Yüreğinize sağlık hocam; Selamunaleykum...

Yazarın Diğer Yazıları