İbrahim Uyar

AHLAK MERKEZLİ EĞİTİM PROGRAMLARI OLUŞTURULMALI

İbrahim Uyar

Toplum olarak eğitime önem veriyoruz. Bütün aileler, çocuklarının en iyi okullarda okumasını, en güzel üniversitelerde tahsil görmesini can-ı gönülden ister. Bu isteğine kavuşmak için de çok büyük gayretler gösterir. Kelimenin tam anlamı ile “Ceketini satar, ama çocuğuna tahsil imkânı sağlar.” Daha ötesi var, camiden çıkan herhangi bir Hacı Amca’ya “Bir genç var! İmkânsızlıkları dolayısıyla eğitimine devam edemiyor, bir şeyler yapar mısın?” deseniz, fazlasını bile yaptığına şahit olursunuz.
Ama bizim eğim sevdamızın bir ayağı hep boşta kalıyor. Daha çok diplomaya endeksli bir eğitim anlayışına sahibiz. Din eğitimi ve mesleki eğitim dâhil, eğitim anlayışımız diploma sahibi olup olmama ile ilişkilendirilir. Maalesef devlet kademesinde istihdamın ve görevde yükselmenin temel şartı da çoğu zaman sadece diplomadır. Kişilik ve sahip olunan değerlerin pek önemi yoktur.
 Eğitimi nasıl şekillendirmemiz gerekir?..
 Bu sorunun cevabı onlarca bilim dalının konusudur. Ama hepsinin ortak noktasında “Ahlâk” kavramı vardır. Eğitimde öncelik ahlâka verilmelidir. Çünkü insanı insan yapan temel unsur “Ahlâk” tır.  Ahlâk yoksa bireyde yok!  Birey yoksa aile yok! Aile yoksa toplum ve millet yok! Millet yoksa insanlık yok! Yani yaşanabilir bir dünya ve sürdürülebilir bir huzur için bireyden başlayarak tüm insanlığa ahlâkın temel ilkelerini kazandırmak zorundayız. Huzur istiyorsak eğitim anlayışımızın temelinde “Ahlâk” olmalı.
Bunu başarmak zorundayız. Bu konuda sonuca ulaşmak için mevcut eğitim anlayışına format atıp,  yeni bir felsefe oluşturulmalı. Tamir etmek için sürülen yeni versiyonlar, ahlaki yetersizliği daha çok körüklüyor.  Her geçen gün daha da kötüye gittiğini görmek zor olmasa gerek. Bu söylediklerimiz, sadece bizim ülkemiz için değil! Tüm dünyada gidişat bu!.. İnsanlığın bu noktaya gelmesinde Küreselleşmenin rolü çok büyük. Ama göz göre göre de insanlığın heba edilmesine göz yumulamaz!..
Konu, “Her dönemde bu tür şikâyetler olmuş, Aristo’da aynı şikâyetlerde bulunmuş” denilerek geçiştirilemez. Bu anlayış, sorunları kamufle etmektir. Sorumsuz ve ahlâksız insanların sayısı onların dönemindeki sayılarda sabit kaldıysa üzerinde durmayalım! Ama kim öyle olduğunu söyleye bilir ki? Bunu söylemek için başta çağımızın vebası olan küreselleşmeyi ve kötülüğün yayılmasında etkisi küçümsenemeyen iletişim araçlarının gücünü yok saymak gerekir. Tabiatı gereği, kötülük ve ahlaksızlığın çığ misali yuvarlandıkça büyümekte olduğu aşikâr…
Bizim birinci önceliğimiz, Ülkemiz, Milletimiz! Başarı elde etmek o kadarda zor değil! Şu üç şey titizlikle yapıldığı zaman, gözle görülür bir başarı elde edilecektir: Birincisi; eğitim programlarımızın tamamı “Ahlâk” merkezli olmalı. İkincisi; çocukluktan başlayarak ailede, okulda, sosyal hayatta, iş hayatında yani hayatın tüm aşamalarında ahlâkî davranışlar mükâfatlandırılmalı. Üçüncüsü de; yine hayatın tüm aşamalarında ahlâkî yetersizliklere asla, ama asla prim verilmemeli.
Sorunların günümüzde büyüyerek çığ haline gelmesi, birazda ahlâkî yetersizliklere göz yumup, teşvik edilir tutumlar sergilenmesi ile ilgilidir. Bu durum ahlâkî davranışları ilke edinenlerin ezilmesine, ahlâksızların pirim yapmasına neden olmaktadır.  Bunu fark eden genç nesillerde ahlâk ilkelerini, bir ayak bağı olarak görmekte, istikballerini sağlayabilmek için prim yaptığını düşündükleri yanlışlıklara başvurmaktadırlar. “Pisliğe bulaşırsam sonum ne olur?” endişesi taşımadıkları gibi, ahlâksızlık olarak nitelendirilen bazı davranışlar zamanla, meşruiyet kazanmakta ve “Bunda ne var ki?”  sonucuna gelinmektedir.
Bence sorunların can alıcı noktası burasıdır.
“Sizden, hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa erenler onlardır.” (Ali İmran S./104)
Selam ve dua ile…

 

Yorumlar 4
İbrahim UYAR 24 Mayıs 2020 17:35

Allah razı olsun. selamlar.

Hasan Gül. 18 Mayıs 2020 15:15

MaşAllah.

Yazarın Diğer Yazıları