Emrah Akkaş

Popüler Kültürün 'Elitleri'

Emrah Akkaş

Bildik, tanıdık asla ve asla yabancısı olmadığımız bir kelimedir kültür. Kültür; İnsanın, toplumların yaşamlarına etki eden, dünyasını aydınlatan birçok yazarın, çizerin, düşünürün farklı tanımlarıyla ifade edilmektedir. “Doğanın yarattıklarına karşı, insanın yarattığı her şey olarak” tanımlayan Karl Marx da bunlardan biridir ve bu tanım, kültür için en kapsamlı tanımlardandır, diyebiliriz aslında. Nasıl ki insan doğar, büyür, yaşar ve ölür ise, kimi kültür veya kültür öğeleri de bu hayat döngüsü içerisinde yaşamaya ve yok olmaya mahkûmdur.  Burada kültür dersi ve kültür sevgisi aşılama gibi bir niyetim ya da yeni bir kültür tanımı yapma, herhangi bir kurum, kuruluş, tarihi şahsiyet, topluluk gibi öğeleri ön plana çıkarma, yerme, onlar ile hemhâl olma durumum söz konusu değil elbette. Ama yaşadığımız toplum içerisinde bizim de naçizane söz söyleme, fikir beyan etme hakkımız olduğu kanısındayım.
Bu bağlamda; toplumların yaşayan gizil bir gücü olan kültür, farklı toplumlarda farklı biçimlerde algılanmakta ve yaşanmaktadır. Lakin dünyanın neresine gidersek gidelim değişmeyen yegâne kültür ögesi “popüler kültür” dür. Burada popüler kültürü; “Belli bir dönem için geçerli olan, hızlı üretilen ve hızlı tüketilen kültürel öğelerin bütünü” olarak tanımlayan Türk Dil Kurumu’nun ifadesine katılmamak da ne mümkündür elbette.
18. yüzyılda İngiltere başta olmak üzere tüm Avrupa’ya yayılan Sanayi Devrimi, hızlı üretime ve hızlı tüketime dayalı bir ekonomik model olan kapitalizmin ilk duyulan ayak sesleridir. Hızlı üretim ve tüketime dayalı ekonomik işlevselliğin her geçen gün arta gelen yapısı insanların, toplumların, yönetimden üretime, üretimden tüketime kadar geniş bir yelpazede etkisini göstermiştir. Popülizm sadece ekonomi işlevlerinde değil, yaşamın her alanında, siyasette, ekonomide, sanatta kendini konumlandırmış, yaşayıp süregelmiştir. Sanayi Devrimi ile hızla değişen dünya, bu tüketim çılgınlığını bir yaşam kültü olarak kabul görmekte ve bugünü yarınlara taşımamakta ısrarcıdır. “Anlık yaşam” olgusu toplumların belleklerine kazınmaya çalışılan en ağır ve en aptalca bir uğraştır.
 Nitekim Türkiye’de bunun örneklerini her alanda görmek bizleri mutsuz etmektedir. Özellikle yetmişli, seksenli yıllar büyük bir değişimin, dönüşümün, etkileşimin siyasi, ekonomik ve kültürel yozlaşmadan kendine düşen payı fazlasıyla almıştır. İşte bu ahvalde; popüler kültüre kendini kaptıran kimi “aydınlarımız”, toplumun özü olan yaşam ögelerini, geleneklerini görmezden, işitmezden gelmiş, kendi dünya bakışını Türkiye toplumuna ve kültürüne dayatmıştır. Neticede Türkiye toplumunun dili, inancı, türküsü, görgüsü, örf ve adetlerini çağdışı görmekte bunlardan uzak durmaktadır. Dönemin sosyo - ekonomik yapısı ve siyasal erklerin, düzen sağlayıcıları aykırı ve çağdışı olarak gördükleri her şeyi yok saymaktadırlar. İşte o yılların popüler kültü olan, ne şişi ne kebabı yakmayan bir arabesk müzik furyası doğmuş. Batan dünyalar bu yapıda kendine düşen payı almıştır. Sadece arabesk müzik değil, edebiyatımız, sanatımız sorgulanmakta hatta önemsiz görülmektedir. Varoşların, köylerin, köylülerin kültürü olamaz! Bu bizlerin düzenlerine, yüksek sosyetelerine aykırıdır düşüncesi bir Neşet Ertaş’ı, bir Mahsuni Şerif’i yok sayarak, onların türkülerini özümsememiştir. Dönemin ruhuna uygun düşen arabesk hayat da filmleriyle, müzikleriyle bunların gerisinde durmamıştır.
Müslüm Gürseslerin yok sayıldığı, görmezden gelindiği, yasaklandığı ortamda kendi popülizmini yaratmıştır popüler kültür. Edebiyatımızın “yok” satanları, müziğimizin “çok” dinlenenleri bir meta olmaktan ileriye gidememiş, kendini aşamamış sürekli bir kısır döngü içerisinde yer almıştır. Günümüze bakıldığında bu olguyu rahatlıkla görebiliyoruz. Daha dünün yok sayılan, görmezden gelinen edebiyatı, müziği, sanatı bugün kendini değişik isimlerle ifade etmekte ve yaşam bulmaktadır.
Popüler kültür yine kendisini göstermiştir aslında. Pir Sultan Abdal, Karaca’oğlan, Âşık Veysel, Mahsuni Şerif türkülerinde rimikslerle, saygı albümleriyle anılmakta ve filmlere konu edilmektedir. Bu durum bizlere gösteriyor ki yüzyılların kültür haznesi olan Anadolu Halk Edebiyatı, Sanatı, dünyaya açılmakta yerellikten evrenselliğe ulaşmaktadır.
Pek tabii görülen bu yaklaşım, bizlere bazı ayrımların popüler kültür dışında olduğu kanısını yansıtmamalıdır. 2018 yılında sinemalarda gösterime giren “Müslüm” filmi bugünün elitleri tarafından dünün hatta yarının bir yaşamsal olgusu gibi görülmektedir. Oysaki ne Müslüm Gürses ne de yukarıda adlarını yâd ettiğimiz ozanlarımız ve kültür haznelerimiz asla ve asla elitlerden beslenmemişler bizatihi kendi içinde doğdukları halkın özünden hayat bulmuşlar, sanatlarını icra etmişlerdir. Kendisi için doğup bizler için ölen Pir Sultan gibi…

Yazarın Diğer Yazıları