Emrah Akkaş

Çırpınıp ta İçinde Kaybolduğum Şehir

Emrah Akkaş

Coğrafya insanın kaderidir, demiş ya şair. Pekte haksız sayılmaz aslında. İnsanı tarih boyunca birçok şeye benzete biliriz. Kimi suya, kimi toprağa benzetmiştir. Kadim tarihler boyunca bu benzetmeler süregelmiştir. İşte Kayseri şehri de böyledir. Birçok medeniyetin bağrında filizlendiği bu topraklar neler görmüş, neler yaşamış, nelere tanıklık etmiştir.  Bir yanı sarsılmaz Erciyes Dağı, bir yanı uçsuz bucaksız ovaları ile kaplı şehr-i Kayseri.

Derdimiz seni anlatmak değil. Hiçbir anlatı yaşamın yerini tutamaz elbette. İnsan yaşadıklarının bir ürünüdür. Günümüz dünyasında ne çok şey yaşadık, yaşıyoruz ve yaşamaktayız. Bu hız, bu baş döndüren teknoloji çağında! Şimdi gelelim coğrafya ile cebelleşen kaderimize. Nereye baksak, neye dokunsak tuz buz olup dağılıveriyor. Hiç bize özgü bir nesnemiz, kavramımız olmayacak mı?
Derken, bulu verdik kendimizi “Marka Şehir Kayseri” sloganı ile. Fenada sayılmaz yani. Başlı başına bir marka olan şehrin takımı, ligin en altında sürünüyor. Bir çare bulacaktır,  büyüklerimiz buna. Amma ya tükenen “Erciyes” ne olacak? Tüpçüsünden, büfecisine, şirketinden, manavına her nereye baksak bir Erciyes var. Dağın karı bile yanamadı bu tükenişe kendi kendini imha etti de yapay karla örtük eteklerini. Gerisine Allah kerim diyelim.

Bir müze kaç künefe eder? Bu soruya verecek cevap bulamıyorum. Artık, müze severler mi, sanat tarihçileri mi, arkeologlar mı cevap verir yoksa; dünya künefeciler birliğimi siz düşünün onu da?
İnsanın kaderi olan coğrafya değişmez, değişmiyor da. Ya insan kendi değişmez mi, değiştiremez mi kendini? Dünyanın neresine gidersek gidelim. Bütün nehirler denize dökülür. Çağın nehri olan insanı neden bilgi denizine dökmüyoruz. Bir düşünsek belki başarırız!
 

Yazarın Diğer Yazıları