Ekrem Nazlı

Anaların feryadına kulak vermek

Ekrem Nazlı

Diyarbakır’da olan bitenden haberiniz vardır sanıyorum. Kürt vatandaşlarımız HDP binası önüne gelerek eylem yapmaya başladılar. Günlerdir de sürüyor. Birken iki oldu, ikiyken beş oldu derken günden güne anneler babalar çocuklarının parti tarafından PKK’ya götürülmek üzere dağa götürüldüğünden dert yanıp başkaldırdılar. Anaların feryadı, partiye olan bakış açısının netleşmesi bakımından önemli bir durum olarak karşımızda duruyor. “Başlarım sizin Kürdistan davanıza” diye başladı itirazlar ve ‘parti’ye kepenk kapattıracak denli ilerledi. Anaların feryatları karşılık buldu, destekler verildi verilmeye de devam ediyor. Dayanışmalar sürüyor analar çocuklarını istiyor.

Kaçak güreşenler vardı. İşte hdp siyasi partidir, örgütten ayrıdır gibilerinden. Kimi partililer de Türkiye’de ‘demokrasi ikonu’ haline getirilmişti. Ağızlarından çıkana bakar olanlar vardı. Aforizamalar savrulmaya başlandı ve bu aforizmalarla, karikatürize edilerek de sevimlileştirilmeye, şirinleştirilmeye çalışıldı bu partililer. Sloganlarla, ekranlara gösterdikleri güler yüzleriyle vatandaşı yönlendirdiler, ‘Türkiye partisi’ iddiası taşıdılar. Ama olamadılar, olamayacaklardı da… Sırtlarını yasladıkları yer teker teker bastırılıp yok edildikçe akıllarına demokrasi, seçilmişlik gelir oldu. Halkların kardeşliği gibi söylemleri, kullandıkları kavram ve kelimelerle saflarını belli ettiler ancak genel siyasetten usanan ve kendini seçeneksiz hisseden vatandaşlarımız için bu iyi geldi, sözüm ona umut oldular.

Güya örgütten ayrılardı ya. Temsil ettikleri vatandaşın hakkını hukukunu savunduklarını iddia ettiler. Ama en çok da onlara zarar verdiler. İnsanların öyle ya da böyle verdikleri oyları, çocuklarını dağ kadrolarına kazandırmak için kullandılar. Belediye imkanlarını örgüt menfaatine kullandılar. Zorda bırakılan vatandaştan oy topladılar toplamaya da, en önce de onlara zarar verdiler, çocuklarına yani geleceğine göz koydular. Sahi şöyle şöyle gelecek inşa edeceğiz söylemindeki gelecek çocukları kaçırmak mıydı? Çocuklar gençler, geleceği yarını temsil edenler, dağlarda mı inşa olunacaktı? Zaten asıl mesele Kürt vatandaşlarımızın bu beladan kurtulması değil miydi? Sosyal, kültürel ve benzeri alanlardaki haklarının kazanımı dışında istihdam, rahat yaşama hakları yok muydu? Temsilci temsil ettiğini kandırıp temsilcilerine sunduğu umudu, geleceği bizzat kendisi yok eder mi? Ediyor işte hem de göz göre göre ediyor.

Geçmişte olan biten yanlışlar, yanlış politikaları sık sık gündeme getirip, terörle mücadeleyi basitleştirmek şahsa bağlı bir değerlendirmeye yol açıyor. Zamanında siz şunları yapmıştınız şimdiki yaptıklarınız da kendiniz için söylemlerine dikkat etmemiz gerekiyor. Özgürlük savaşçıları diyenlerin söylemlerine dikkat etmek gerekiyor. Halkların kardeşliği, özgürlük, demokrasi vs söylemlerine dikkat etmek gerekiyor. Demokrasi çocukların dağa kaçırılmasına, örgüte eleman temin edilmesine olanak sağlayan ve sırtını terör örgütüne dayanan bir partinin varlığını sürdürmesine göz yummak mıdır? Ne yani konuşarak mı çözeceğiz bu aşamada? Neyi konuşacağız? Mesela bana oğlumu getirin diye bağıran ve HDP’ye isyan eden analarla neyi konuşacaksınız? Çok sevdikleri bir kelime var: diyalog. Diyalog kiminle kurulacak? Oğullarını silah zoruyla götüren örgütün şiddetini silahını zorbalığını görmeyen çevreler, bu örgütün üzerine silahla gidince, militanları tek tek etkisiz hale getirince, hendekleri kapatınca pat diye meydana koşup bağırıyorlar: Diyaloooooog, siyaseeeeeeet, demokraaaaasiiiiii… Size gelince adı terör değil mücadele oluyor, terörist değil özgürlük savaşçısı gerilla oluyor ama namlu size dönünde silah tü kaka oluyor başka başka isimler takılıyor öyle mi? Yersen…

Yiyenler de var haklarını teslim edelim! Atatürkçü, Kemalist geçinenlere şaşırıyorum… İçlerinde milletvekili de var, gazetede, dergide sitelerde yazanlar da var. ‘Aydınlar’ yani. Kimin aydını ya da vekili bilmem ama farkındalar mı yoksa değiller de ‘cahil’ olduklarından mı görmezden geliyorlar bilemiyorum. Çok şey değişti bu değişim herkesi etkiledi. Değişimin yönü ve içeriği önemliydi ama bu gözden kaçırıldı. Değişim ok yönleri vatandan, terörle mücadeleden şaştı ve şahıs odaklı kin ve nefretle örtülü, ‘muhalefet’ olmaya döndü. Pusuda yatan muhalefetimsiler ne olursa olsun şahısların kârına sayıp itiraz ettiler ediyorlar da. Söylemler ve niyet demiştik ya, hdp ve temsil ettiği zihniyetin Türkiye’de yapmak istedikleri ortadayken, belliyken, Atatürkçü Kemalist olduklarını söyleyenler ‘değişim’ rüzgarında savrulup yönlerini niyetlerini baştan belli eden ama saklı gizli oynamaya çalışanlarla farkında olsalar da olmasalar da aynı safta buluşuyorlar.

İşin özü anaların feryatlarına kulak vermek lazım. Geleceğin Türkiye’si için, siyasette seçenekler ve politik yaklaşımlar için gerçek değişim için bu feryatlara kulak vermek gerekiyor. Kaş yaparken göz çıkarmadan hareket ederek, terörle mücadelenin önüne ‘demokrasi’ lafıyla geçmemek gerekiyor. Gerçek demokrasi terörün sona erdiği, anaların feryat etmediği bir ortamda mümkündür diye düşünüyorum. Safları sıkı tutalım birliktelik için ama sıkı tuttuğumuz safa kimlerin girdiği çıktığına da dikkat edelim. Seçilmiş olmak her şeye bedel olmuyor.
 

Yorumlar 1

Yazarın Diğer Yazıları