Bekir AKBULUT

28 Şubat döneminde eğitim

Bekir AKBULUT

Ülkemizin tarihine, post modern darbe diye kaydedilen, 28 Şubat dönemi en fazla eğitimi vurmuştur. Milletimizin üzerinde özellikle de eğitim üzerinde tamiri uzun yıllar alacak derin izler bırakmıştır. İmam Hatiplerin kapatılması hevesi altında, tüm mesleki eğitim darbe almıştır. Sanayi, tarım, turizm, eğitim ve daha birçok alanda, ara eleman sıkıntısı çekilmiştir. Milli ve manevi değerlerine düşkün bir kesim dışlanmıştır. Eğitim camiasının büyük bir kısmı da, uygulamalardan ağır zararlar görmüştür. Bazı durumlarda, telafisi olmayacak sonuçlar ortaya çıkmıştır. Nihayetin de milletimizin yirmi yılı çalınmış ve o tarihlerde öğrenci olan bir nesil heba edilmiştir, harcanmıştır.
Yıl 1997, ay Şubat. Şubat soğuğunu unutturacak, soğuk ve kötü günler yaşanıyordu. O tarihlerde Çok Programlı lise ve İHL de öğretmen, yönetici ve veli olarak bulunanlardan biriydim. Kelimelere sığmayacak gariplikte günler yaşamıştık. Ne olduğunu almaya pek fırsat bulamadan, çok kötü günlerin içinde bulduk kendimizi. Siyasetin dışında olmasına rağmen, sanki siyaset kurumu gibi ,okullar, idareciler, öğretmenler, öğrenciler cezalandırılmaya başlandı. Üniversitelerden başlayan haksız uygulamalar, 28 Şubatı müteakip, liselere ve ilköğretime kadar yayıldı. Özellikle, Üniversite ve İHL de okuyanlara bu vatan sizin değil, siz burada yaşayamaz, okuyamazsınız deniliyordu. Görevinden atılan öğretim görevlileri, idareciler; eğitiminden atılan öğrenciler, öğretmenler, sürgünden sürgüne dolaşan idareci görevliler, kapatılan okullar birbirini izledi. Üniversitede okuyan başörtülü ve sakallı öğrenciler okullara alınmadı. İkna odalarında, inançlarından vazgeçmeleri baskısı yapıldı. Bir çoğu okulunu bıraktı. Birçok memur, işçi, asker, polis eşleri kapalı olduğu için işten atıldı. Başörtülü olduğu için, resmi kurumlara alınmayanlar, oğlunun düğününe katılamayan, asker ve polis anaları, babaları, kapalı eşini, askeri lojmana, arabasının bagajında taşıyanlar, hastanelere alınmayan başörtülüler…  Daha binlerce mazlum insan oluşturan, kanunsuz uygulamalar. Okul birincilerine, başları kapalı diye diplomaları verilmedi. Liselerde, özelliklede İHL de öğretmenler fişlendi, haklarında soruşturmalar açıldı. İHL’lerde, meslek dersleri öğretmenlerinden başlayarak inançlı, tesettürlü binlerce öğretmen görevden atıldı. Ne yapacaklarını bilmiyorlardı. Kendi memleketlerinde garip, öz yurdunda yaşayamaz hale getirildiler. Diğer yandan aynı dönemde lise tahsilini yapan öğrencilerde büyük sıkıntılar içinde kaldı. Dönemin psikolojik baskısı ve uygulamaları, bir neslin tüm hayatını olumsuz etkiledi. Hayalleri yıkıldı, tahsilleri yarım kaldı. Meslek liseleri hızla boşaldı. Binlerce bina ve teçhizat çürümeye terkedildi. Üniversite sınavına kat sayı garabetiyle girmek istemeyenler, meslek liselerini unuttu. Halkın emekleri ve maddi katkılarıyla yapılan, binlerce İHL binası ve müştemilatları kamu kurum ve kuruluşları arasında paylaştırılıp heba edildi. Böylelikle, o dönemden kalan derslik problemi,  aratarak büyüdü. Morali bozulan millet ve eğitim camiası, 20 yılda ancak toparlanmaya başladı. İHL’de kız öğrenciler başlarını açmaya zorlandı. Meslek derslerinde dahi problemler yaşanıyordu. Aileler, çocuklarını İHL den alıp başka okullara götürme telaşına kapıldılar. Türkiye’nin en büyük liselerini içinde barındıran, dağ gibi eğitim kurumları, bilim ve  irfan yuvaları, birkaç ayda virane duruma sokuldu. Farkında değillerdi ama binlerce öğrencinin hayallerini yıkıyor, geleceğe güvenlerini yok ediyorlardı. O zamanki şartlarda, çok başarılı olan İHL, toplumun denge unsuru olan bu okullar, ahlak ve maneviyat terazisini koruyan eğitimleri bir anda sıfırlandı. O ana kadar emniyet kayıtlarında ferdi olaylar dışında tek bir kötü kaydı olmayan o nesil, laik olduğunu söyleyen cahillerin yüzünden ortada bırakıldı, dışlandı. Laiklik düşmanı ilan edildi ve harcandılar. Toplumda denge bozuldu ve hala toparlanamıyor. Alkol, uyuşturucu, hırsızlık vb. bir çok konu 28 Şubat uygulamalarından sonra hızlı bir artışa geçmiştir. Bu gün hala etkilerini eğitim camiasında görmek mümkündür. O zaman oluşan kırgınlık ve küskünlük hala tazeliğini korumaktadır. 28 Şubat bin yıl sürecek dediler ama sadece birkaç yılda çöktü gitti. Sadece gönüllerimizde izleri kaldı.
O günlerin mimarlarının adalete hesap vermesi, mahkemeleri devam ederken 28 Şubatı yaşayanların ortak görüşüdür ki; geciken adalet, adalet değildir. Dönemde, televizyon ekranları, gazete manşetlerini boy boy dolduranların, ağız dolusu millete hakaret edenlerin, ülkenin başbakanına küfredenlerin, ikna odalarını icat edenlerin, güya laiklik bekçiliği yapan avanelerin, bu gün emekliliklerinin tadını çıkarıyor olması adalet değildir.
Vefatının, yedinci seneyi devriyesi olan, 28 Şubatın en büyük mağduru, Rahmetli Prof. Necmettin Erbakan hocamızı rahmet ve mihnetle anıyoruz. Makamı cennet, kabri pürnur olsun. Cenabı Mevlam, Rahmetiyle muamele eylesin. Millet ve ümmet ondan razı oldu. Allah da razı olsun. Unutmayacağız. Unutulmayacaktır. Afrin’de ve memleketin her yerinde terörle mücadele eden asker ve polisimizi Allah korusun, muzaffer eylesin. Amin Vesselam.
                                              
 
 

Yazarın Diğer Yazıları