Vedat ÖNAL

YEŞİL ENERJİ ÖYLE Mİ? GÜNEŞ ENERJİSİNİN HİÇ ANLATILMAYAN GERÇEKLERİ

Vedat ÖNAL

Bakalım daha neler ortaya dökülecek batılıların ve teknik aşığı pembe yalancıların dilinden. Tabii birde para hırsıyla önünü sonunu düşünmeden yapılan işler var. Yeşil enerji diye güzel güzel, ballandıra ballandıra anlatılan güneş enerjisinin birkaç on yıl sonra dünyayı mahveden bir kirletme aracı haline geleceği konusunda maalesef hiçbir fikrimiz yok. Yanlış anlaşılmasın güneş değil zararlı olan onu kullanmak için doğal olan terkedilirse neler olacağından bahsediyorum.

Yıllardır yeşil enerji diye yutturulan şeylerin aslında gelecek nesiller için ne tür tehlikeler içerdiğini yeni yeni öğrenmeye başladık. 

Her tarafa koca koca tarlalar halinde kurulan güneş enerjisi santralleri kısa adıyla GES diye bilinen enerji çeşidinin gelecek nesilleri nasıl tehdit ettiğini öğrenmeye başladık. 

Birincisi bu enerji santralleri kurulurken kullanılan güneş enerjisi panellerinin denizlerden alınan kumlarla yapıldığı ve bu milyonlarca tonluk kumların denizlerde ve okyanuslarda büyük bir yıkıma sebep olduğunu öğrenmeye başladık. 

İkincisi ise bu güneş enerjisi santrallerinde kullanılan panellerin bir ömrü olduğu ve yirmi otuz yıl sonra atıl duruma geldiklerinde çevreye vereceği zararın çok büyük olacağı yeni yeni ortaya çıkıyor. Bu panellerin zehirli madde içerdiği en az nükleer santraller kadar zehirli atık ortaya çıkaracağı ortaya çıkıyor. 


Hani yeşil enerjiydi bu meret. Bu yeşil enerji teraneleri ile uğraşılacak yerde, dünya üzerinde konfor sunan bir sürü lüzumsuz hizmet ve alan var bunlardan artık vazgeçilse de daha az enerji ihtiyacı olsa daha iyi değil mi. 

ÇÖZÜM VAR VE ÇOK BASİT FAKAT ANLAYANA SİVRİSİNEK SAZ….

Lüks dairelerden, ultra lüks dairelere, şimdilerde ise rezidans denen ve ardından akıllı eve dönen evlerden, villa merakından vazgeçilip sıradan insanların rahatlıkla ihtiyaçlarını karşılayabileceği standart binlerce yıldır insanların başlarını soktuğu geleneksel evlere dönüş yapsak ne kaybederiz. Lüksün, tüketimin önünü kesemediğimiz sürece hiçbir enerji çeşidi bu dünyaya yetmez.

Nereye kadar bu tüketim çılgınlığı devam edecek. İstediğiniz kadar enerji üretin bu tüketim ve konfor çılgınlığı olduğu müddetçe enerji falan yetmez. Millet olarak ve dünya insanlığı olarak lüzumsuz konfor arayışı içinde olan insanlara artık bir dur demenin zamanı gelmedi mi. 

Sürekli dünya ekonomisine gelişme, kalkınma, büyüme pompalandığı sürece bu enerji ihtiyacı bitmeyecek ve bize yeşil enerji diye yutturulan şeylerin zokasının belasını daha sonra torunlarımız çekecek unutmayalım. Faizle zenginleşen kodamanlara değil güneş enerjisi santrallerini, popolarına güneşten kablo getirip bağlasan gene yetmeyecek ve doymayacaklardır. Bu açgözlülük nereye kadar. Gözünüzü toprak doyursun demek lazım bu insanlara.

Yani ne güneş enerji santralleri, ne rüzgar enerjisi öyle uzaktan anlatıldığı gibi yeşil falan değil. Bütün o ekipmanın ömrü var. Yarın o ekipmanları attığınız zaman nereye atacaksınız. 

Çözüm tek ve kesin. Çılgınlar gibi üretmeye ve tüketmeye bir son vermeliyiz. Ama tüm dünya olarak son vermeliyiz. Bir tarafta tuzu kuru zengin tayfa kendini bu işlerden ayrı tutarsa bu iş olmaz. 

Batıda olduğu gibi yeşil enerji, iklim değişikliği mavalları okuyup, özel jetlerle fırıl fırıl oraya buraya giden iklim sahtekarları olduğu sürece bu iş olmaz. Batılı sahtekar beyaz adam, Afrika’nın gelişmemesi lazım, Afrika’dan yeraltı kaynaklarını ucuza almamız lazım yoksa bugün ki konforumuzu koruyamayız diyorlar bir de utanmadan sıkılmadan bunları dillendiriyorlar. Şimdi bu adamlar “İklim Antlaşması” diye dünyayı kazıklama peşindeler ve biz de bu zokayı yiyoruz ve iklim yasası çıkarma peşine düşüyoruz. Çok yazık çok.

Bu adamların iklim konusunda, yeşil enerjiyi istediklerine kim inanır. Hayatları yalan dolan, alavere dalavere olan insanlar hangi dünyayı kurtaracak. Kesin kendi zenginliklerini, konforlu hayatlarını kurtarma derdindeler. Samimiyetsiz, yalancı sahtekarlar. Zaten son 500 yıl boyunca dünyaya atmadıkları kazık kaldı mı ki şimdi farklı olsun. Aynen bizde de, batının herşeyine teşne tipler bu cafcaflı sözlere anında kanıyor ya da öyle görmek istiyor. Sonra yalanlar ortaya çıkınca da karşısındaki mazlum insanları suçluyorlar.  Ve maalesef bu tavırları hiç değişmiyor. Adeta Firavun’un ve Ebu Cehil’in tarihteki rolünün hiç değişmediği gibi. Para ve zenginlik için çevirmeyecekleri fırıldak yok maalesef. Vesselam.

Yazarın Diğer Yazıları