Vedat ÖNAL

YERYÜZÜNÜN LANETLİLERİ DURMUYOR

Vedat ÖNAL

Geçtiğimiz günlerde Kuzey Irak’tan acı haberler geldi. 12 askerimiz çıkan çatışmalarda şehit oldu. Hafta sonu Filistin için Kayseri’de yürüyüş vardı. Kayseri tek yürek olarak Siyonist, katil sürüsü, örgütlü kötülük İsrail’i lanetlemek için bir araya geldi. Tabii yürüyüş sırasında şehitlerimiz de unutulmadı. Kuzey Irak’ta bir başka örgütlü kötülük olan PKK eşkıyalarının hain pususunda şehit olan 12 askerimizin acısı da yürekten hissedildi. Teröre lanet, emperyalist Amerika’ya ve İsrail’e lanetler yağdı. Kayseri için açıkçası yeterli görmedim bu organizasyonu fakat herşeye rağmen katılıp destek verdik. Bundan sonraki yazılarda niçin eksik gördüğümü de yazacağım İnşallah. Aynı zamanda 23 Aralık Dünya Şehit Çocuklar Günü olarak kutlanmaya başlanacak bundan sonra. Şehit Rim’in anısını ve tüm şehit çocukların anısını yaşatmak için. 

MAZLUM BİR DEDE HALİD NABHAN VE ŞEHİT TORUNU RİM’İN YIKTIĞI YANLIŞ ALGILAR VE YERYÜZÜNE İLAHİ MÜDAHALE

Allah'ın takdirine bir bakın. Bir zamanlar el-kaide, işid, daeş gibi kendi kurdukları terör yapıları yoluyla ötekileştirmeye, yok saymaya ve terörist göstermeye çalıştıkları bir sima bugün dünyanın gündemine bambaşka bir şekilde geldi. Hem de nasıl geldi, şehit olmuş küçük torununa kucağına almış yanağından öperken çekilen videoları ve görüntüleri ile yeryüzünün vicdanı oldu. Örgütlü kötülük İsrail’in nasıl bebek ve çocukları hedef aldığını dünyanın en gelişmiş silahlarının bebeklere ve çocuklara yönelerek nasıl zavallı hale geldiklerini de anlattı. 

İnsanları dış görünüşlerine göre değerlendiren, batının değerlerini içselleştirmiş Türkiye ve Mısır gibi İslam ülkelerinde, insanların şüpheyle baktığı, adeta batılıların bu bilerek yaptıkları yalan ve yanlış algı oyunlarını çoktan kabul etmiş insanlar için bir şoktu bu. Nasıl olabilirdi, sakallı ve sarıklı bir adam nasıl iyi birisi olabilirdi. Elinde silah olmadan, kafa kesmeden nasıl vicdan ve merhamet sahibi birisi olabilirdi. Kafaları batının haber ağları ile iğdiş edilmiş zavallı insan yığınları için gerek bizde gerek batıda bu şok yarattı. 

Biranda on yıllardır yaptıkları algı oyunlarını yerle bir eden bir görüntü ortaya çıktı. Peki bu nasıl oldu hiç kafa yormayacak mıyız? 

Küçücük bir şehit beden nasıl olur da, büyük büyük medyaların ortaya koyduğu algıları yıkabilirdi. İşte tam da burada inananlar için hiçbir zaman gözden kaçırılmayacak bir gerçek ortaya çıktı. Olaya bizzat Cenab-ı Hak müdahil oldu. Bütün dünyanın istisnasız yürüttüğü algı operasyonlarına ilahi bir operasyon yerle bir etti. 

Tıpkı tarih boyunca olduğu gibi, tıpkı bütün peygamberlerin yaşadıkları dönemin zalimlerinin karşısında dimdik durdukları gibi. 

Elbet bir daha peygamber gelmeyecek. Efendimiz aleyhisselamın gidişi ile peygamberler tarihi sayfası kapandı. Ama peygamberlerin yeri boş mu sanıyoruz.

Elbette boş değil. Maalesef son 100 yılın Müslüman potansiyeli bu boşluğu, peygamberlerin bıraktığı boşluğu dolduramadı. İşte tam da bugünlerde bu boşluğu mazlum Gazze halkı dolduruyor. 

100 yıldır dünyanın başına bela olan örgütlü kötülük yapıları başında da İsrail’in geldiği örgütlü kötülük yapılarını yıkmak için bir dede ve bir torun yetti. 

Bu da şunu gösterdi ki, bu yapılar uyduruk söylem ve algı operasyonları ile adeta insanlığın aklıyla alay ediyorlarmış. Bunu mazlum bir dede ve torunu yaptı. Bunun üzerine bir tefekkür edelim. 

Evet Allahu Teala, yaratıp en güzel şekilde donattığı kainatı boş mu bırakacak sandık. Bir avuç zalim, putperest, satanist, siyonist zalimin eline bırakacak mı sandık. 

Uhut savaşı sonunda Hz. Ömer’in dediği gibi, “Bizim ölülerimiz cennette, sizin ölüleriniz ise cehennemi boyladı” sözünün tarih boyunca geçerli olduğunu unuttuğumuz için Gazze’deki Müslümanların direnişine anlam veremiyoruz. Çünkü beyinlerimiz Müslümanca işlemiyor, ne kadar dini eğitim de alsak, algılarımızı, düşüncelerimizi aldığımız seküler, pozitivist ve laik eğitim belirliyor maalesef. Bu yüzden de meselelere madde ötesi bir bakışla bakamıyoruz. Her şeyin maddi bir açıklaması olması gerekmiyor. Maddi ilimler yanında manevi ilimlerin de olduğunu unuttuğumuz için bugün ilahiyat fakültelerinde bile bu ilimler okutulmadığı için bu olaylar bizim zihnimizde tam olarak anlaşılamıyor. 

Ama vicdanına bir şekilde sahip çıkan bütün insanlığın gözünde bugün Gazze bambaşka bir yere oturdu Elhamdulillah. Artık insanlar önlerine konan o seküler ve materyalist, laik kafalardan çıkan bakış açılarını kırdılar. Ve bunun Müslümanı, hristiyanı, yahudisi de kalmadı. Topyekün insanlığın yanında olanlar ve insanlık dışı İsrailin yanında olanlar. Tüm dünya bir karpuzun ikiye ayrılması gibi tam ortasından ikiye ayrıldı. Yani kısacası rahmani olanın, peygamberi olanın yanında olanlarla, şeytani olanın yanında duranlar. 

Ve bunu Şehit Rim gibi küçük küçük bedenler yaptı. Dedesi konuşmasında şükrediyordu en azından benim torunumu tek parça olarak görebildim. Evet ne acı bir durum değil mi, çocuklarının ve torunlarının bedenlerini tek parça olarak bulamayan hatta hiç cesetlerini bile bulamayan binlerce insan var Filistin’de ve Gazze’de. 

Gazzelilerin sahip çıktığı şey de sadece kuru bir toprak kavgası değil bunu da iyi ayırt edelim. YLani sadece vatanlarını savunmuyor bu insanlar. Hamas’ın açıklamasıyla bu harekatın adı “Aksa Tufanı”. Yani asıl amaç ve hedef Mescid-i Aksa’nın korunmasına gelip dayanıyor. Artık iyice ortaya çıkan örgütlü kötülük İsrail’in Mescid-i Aksa’yı bir şekilde ortadan kaldırıp yerine kendilerince kutsal sayılan Süleyman Mabedini inşa etme planının işlediğini bilen ümmetin cihat öncüsü İzzettin el-Kassam Tugayları dünya gündeminde çıkan ve artık örgütlü kötülük İsrail’in yavaş yavaş ortadan kaldırmaya başladığı Mescid-i Aksa ve çevresine yeniden tüm dünyanın ve Müslümanların dikkatini çekmeyi başardı. 

Bunun bedeli elbette on binlerce Filistinlinin kanıyla ödendi. Fakat ayetlerin açık seçik ifadesiyle şehitlere ölüler demeyin onlar diridirler ama siz kendini diri zannedenler anlayamazsınız. Ne büyük bir şerefe nail olduklarını siz nereden bileceksiniz. Ölümü gündeminden çıkaran ve adeta ölmeyecek gibi yaşayanlar için şehitliği ölüm elbette zor geliyor. 

Eskiden şehirlerin merkezinde olan mezarlıkları şehir merkezlerinden uzaklaştırıp ölümden kaçmayı çok istedi insanoğlu özellikle de batılı modern insan. Ama dünyada da kalsan, Mars’a da gitsen, gezegenlere yolculuk yapmayı da başarsan değişen bir şey yok. Azrail gelip nerede olursan ol bulacak. İşte mesele bu kadar basit. 

İşte Gazzeli çocuklar dünyada ebedi kalacaklarını sanan insanlığın yüzüne vurulan bir tokattı adeta. Kıssada anlatıldığı gibi Nuh aleyhisselam 950 yıl yaşamıştı. Kavmi uzun yaşayan insanlardan oluşuyordu. İki kişi konuşurken 550 yaşında birisi ev yaparken 450 yaşında olan diğeri ona sesleniyor. Daha ne kadar daha yaşayacağını düşünüyorsun da bir de ev yapmaya kalkıyorsun diyor. Diğerinin cevabı ise oldukça manidar ve bizi de ilgilendiriyor. Sen ne diyorsun öyle zamanlar gelecek ki 70-80 yıl yaşayanlar ev yapmakta adeta birbirleriyle yarışacaklar diye cevap veriyor. 

İşte bu tarihten bir yaprak olarak anlatılan bu kıssa bize çok şey anlatıyor. Bugün en imkansızlık içinde yaşayan insanlarımızın bile evlerinde birkaç gün değil birkaç ay yetecek yiyecek içecek ve malzeme, ev eşyasının her çeşidi bulunuyor. Ve bir put icat ettik kendimize İHTİYAÇ. 

Bu ihtiyaç putu, her şeyi bize gerekli ve olmazsa olmaz gösteriyor. Böyle yetişen çocuklarımız için de amaç; hayatın anlamını kavramak değil. Daha iyi, daha konforlu, daha zengin vs.. vs… nasıl yaşarımın peşine düşmek oluyor.
İşte Rim ve dedesinin o gürüntüleri ve on binlerce masum filistinlinin bedenleri Cenab-ı Hakkın ayetleri haline geldi. Bir daha Cebrail aleyhisselam vahiy getirmeyecek fakat bu Cebrailin dünyadan elini çektiği anlamına gelir mi bir düşünelim. O’nun izni olmadan bir yaprağın bile kımıldamadığı bir kainatta O’nun sünnetullahı dışında bir şey olabilir mi? Sadece mühlet veriyor tıpkı kime verdiği gibi Firavun’a verdiği gibi, Nemrut’a verdiği gibi sonra Nemrut’a olduğu gibi bir topal ve kör sinek o koskoca, şaşalı saltanatı üstelik kafası tokmakla ezilerek ibretlik bir şekilde bitiriyor. Nemrut’un zulmüne uğrayan, Firavun’un zulmüne uğrayanlar yeryüzünde bize göre kaybettiler. Ama kaybetmek ve kazanmanın ne olduğuna Firavun gibi bakarsak evet onları yaşatan da öldüren de Firavun benim diyordu.

Onunda sonu, akıbeti berbat oldu sonuçta. Ve kıyamete kadar secde halindeki hali ibret olsun diye bugün müzede sergileniyor. Merak eden British Museum’da bulunan secde halindeki firavun cesedini görebilir. İngiltere’de British Museum'da sergilenen, Kızıldeniz'in kıyısında, o hadisenin geçtiği yerin civarında bulunan ve Firavun'un yaşadığı zamana tekabül eden çürümemiş, üstelik mumyalanmamış insan cesedi Firavun'a aittir. Firavun, Allah'ın emrine diklenen asi insan tiplemesinin akıbeti konusunda bir ayettir. Ve Allah o ayeti dünya üzerindeki emparyal ve zulme dayalı her faaliyette parmağı bulunan küfrün merkezi İngiltere'nin bağrına dikmiştir. Sudan'da, Yemen'de, İran'da, Irak'ta, Türkiye’de bir müzede sergilense bu kadar çok dikkat çekmezdi. Dünya üzerinde en fazla insanın görmesi muhtemel ve belki bugün Dünya üzerinde bütün zulümlerin planlandığı merkez olan bu yere Allah bu ayeti, bir sancak gibi bir bayrak gibi dikmiştir. 

EZ CÜMLE BUGÜN YAŞANANLAR VE BUNDAN SONRA YAŞANACAKLARDA ÇOK DAHA FARKLI ŞEYLERİ BEKLEYELİM. ÇOK ŞEYE HAZIRLIKLI OLALIM ÇÜNKÜ CENAB-I HAK ARTIK DÜNYA ÜZERİNDEKİ ÖRGÜTLÜ KÖTÜLÜĞÜ KENDİ ELİYLE BİTİRMEK İÇİN HAREKETE GEÇTİ. KİMİN TARAFINDA OLDUĞUMUZU İYİ SEÇELİM. ÇOCUKLARIMIZA DA İYİ VE MERHAMETLİLERİN TARAFINDA OLMAYI AŞILAYALIM YOKSA AKIBETİMİZ BERBAT OLACAK. Vesselam…

Yazarın Diğer Yazıları