Vedat ÖNAL

Bir İmam Hatiplinin Beşeri İdeolojileri de Aşan Bir Davası Vardır

Vedat ÖNAL

Geçtiğimiz ay yazmış olduğum. “Bir imam hatiplinin Kemalist olması beklenir mi?” yazısına bir okuyucumdan bir itiraz veya itiraz de demeyeyim bir katkı gelmiş. Önce bu katkıyı aynen verip ardından konuyu biraz daha açarak, okuyucumun endişelendiği hususa ve sorduğu birkaç soruya da elimden geldiğinde cevap vermek istiyorum. Bu hassasiyetinden dolayı değerli okuyucumuza da teşekkür ediyorum. Elbette herkesin görüşü kendisini bağlar, kimse kimseyi sevmek veya nefret etmek zorunda değildir. Okuyucumuzun görüş yazısını buraya almak istiyorum fakat sadece ona özel değil bu tür itirazların yapıldığını bildiğim için yazımı genel yazmak istedim. Bu yüzden de birçok konuya değinmeden bu konunun yeterince anlaşılmayacağına inanıyorum. Okuyucumuzun yazısı şöyle:

“Hocam Selamun Aleyküm. Yazınızı okuduktan sonra nacizane görüş bildirmek istedim. Sürç-ü Lisan edersem hakkınızı helal edin. Sadece bir görüş telakkisi için yazıyorum size affınıza sığınarak. Bir imam hatipli kemalist olması beklenir mi? Neden beklenmesin? İyi veya kötü Atatürk şu anda bu yazıyı yazmanızı ve bizimde bu yazıyı okumamızı sağlamamış mıdır? 

Seversiniz sevmezsiniz ayrı bir konu kimse Atatürk'ü sevmek zorunda değil. O da sıradan bir fani olarak geldi geçti dünyadan. Eksikleri hataları olmuştur. Bahsettiğiniz şapka kanunu gibi dönemin şartı gereği çıkarmış olduğu kanunlarda mevcuttur. 
Yalnız benim tehlikeli olarak gördüğüm bir konu var burada. Benim derdim Atatürk'ü neden seviyorsunuz veya sevmiyorsunuz değil. Dünya görüşünüzle alakalı bir yorum da yapmak haddime değil. İstediğinizi özgürce düşünebilirsiniz. Herhangi bir şeyi ispatlamaya da çalışmıyorum. Ancak bu tarz yazılar kutuplaşmaya sebebiyet vermez mi? Atatürk'ü seven gençlerin dinden soğumasına sebep olmaz mısınız? Bu vebali taşıyabilir misiniz? Son olarak bir konuda fikrinizi merak ediyorum. Son yıllarda gençlerde artan sapkın inanışların (ateizm, deizm gibi) sebebi sizce nedir? Selam ve dua ile, Allah'a emanet olun.”

Başlıkta da belirttiğim gibi, bir imam hatiplinin beşeri ideolojileri aşan, onların geçici ideallerinden çok daha önemli ve çok daha büyük ilahi davası vardır. Bu yüzden her şeyi her kavramı yerli yerine oturtmadan hiçbir yere varamayız. Yıllarca Kemalist çevreler tam da bu karartmayı bu üstünü örtme işlerini, kavramların içini boşaltıp istedikleri gibi eğip bükme işini yaptılar. Beşeri kavramlarla sürekli oynadılar. 
Okuyucumuzun yazdığı gibi Mustafa Kemal benim bu yazıyı yazmamı sağlamışlar mıdır. Bu soru güzel bir soru üzerinde biraz düşünelim. Sanırım 50’liler, 60’lar, 70’ler, 80’ler, 90’lar ve hatta 2000’lerde yaşananları ya okumadılar ya da bilmek istemiyor yoksa bilip de görmezden mi geliniyor bilemiyorum. Yanlış anlaşılmasın bu görüşü birinin şahsıyla alakası yok tüm bu süreçleri görmezden gelen bir kesim var çok iyi bildiğim için yazıyorum. Türkiye hep böyle özgür, güllük gülistanlık mıydı böyle mi düşünüyorsunuz. Buna evet diyebilecek bir babayiğit çıkar mı acaba gerçekten.
Peki o konuyu bir kenara bırakıp,  asıl Kemalizm kavramına gelecek olursam.

Atatürkçülük veya Kemalizmin ilkelerini ortaya koyan Moriz Kohen’dir. İsmi değiştirilmiş olsa da bu şahıs Munis Tekinalp isimli bir Yahudi’dir. Bu Yahudi şahsiyet materyalist, pozitivist, seküler ve laik bir düşünce yapısını Atatürkçülük Kemalizm diye bu ülkenin devlet sistemine bürokrasisine yerleştirdi. Çok basit bir örnektir ama en önemli can alıcı örneklerden biridir. Ankara’da Özal 1987’de Kocatepe Camii’ni yaptırana kadar doğru dürüst cami yoktu. Tarihi Hacı Bayram Veli türbesi ve camii de mezbelelikti. 90’lı yıllarda gidenler bilir. Arada kalmış, ipsiz, sapsızların kol gezdiği bir yerdi. Melih Göçek oraları adam edip camiiyi ve türbeyi ortaya çıkardı. 

Çankaya, açılımını okuyun ve bir düşünün. Ya ne alaka var demeyin bir alaka var diye düşünüp okuyun lütfen. Çan-kaya ne anlıyorsunuz yorum yapmıyorum. Falih Rıfkı’nın “Kabe arabın olsun Çankaya bize yeter” söylemi ile birlikte bir düşünün bakalım ve Kazım Karabekir’ın hatıralarında geçen, ve Çankaya’da bir tartışma esnasında son olarak tartışmaya son noktayı koymak için Mustafa Kemal’in “Evet, Arap oğlunun yavelerini bu millet okuyup anlasın diye Kur’an’ı Türkçe’ye çevirttiriyorum” sözlerinde geçen edeb ediyorum ağzıma almaya ama “Arap oğlu dediği” kim acaba. Efendiler efendisinin şefaatini umuyoruz, bu lafların yüzlercesi yazılmış, çizilmiş ve söylenmiş daha onlarcasını sayabilirim ama lütfen biraz da okuyucularımız araştırsın. Evet bu sözleri kabul etmek mümkün mü. Tepki göstermezsek yarın mahşer gününde Efendimizin karşısına nasıl çıkacağız sizce. Evet bütün bu söylemleri, eylemleri reddediyorum. Nasıl kabul edebilirim. Bu sözler fiiliyata geçmiş, uygulanmış. Ezan Türkçe okunmuş, 1950’ye kadar Hacca gitmek yasaklanmış. Bana kimse ya işte o zaman döviz yoktu o yüzden izin verilmedi gibi bir komik gerekçe sunmasın gerçekten kargaların bile güleceği bu gerekçeye inanan bir beyinle işim olmaz kusura bakmasın.

Peki bütün bunlar için Ya Rasulullah bazı çocuklar vardı da dinden soğumasınlar diye bunlara tepki gösteremedik mi diyeceğiz. Her şeyi yerli yerine oturtalım, herkes neyin ne olduğunu bilsin ona göre kararını versin. Ateist mi olur, Kemalist mi olur tabii ki kendi karar versin. Belki de bu beşeri izm’lerin gayri insaniliklerini görür “Muhammedi Şeriata” yürekten sarılır kim bilir. Gençler okumasın, bilmesin birtakım beşeri ideolojilerin peşinden gitsin ama İslam’a da ucundan kıyısından yapışsınlar. Bu olacak iş mi, bu anlayışa evet demem ve bunları söyleyince gençlerin İslam’dan soğumalarına sebep olacağımı kabul etmem, düşünmem mümkün mü. 

Peki on yıllardır. Seküler, pozitivizmi, laikliği militanca uygulayanlara niye tek laf edilmez. Evet bir deizm, ateizm furyası var ama kimse kusura bakmasın imam hatipler arasında çok çok az. 20 milyondan fazla orta öğretim öğrencisinden imam hatipli olmayan, dini eğitimin “d” sini almayanlar arasında asıl var. Tarihin asıl yapıcıları olan Peygamberleri değil, taş devri, cilalı taş devri, maden devri gibi saçmalıkları öğrenen, tarihin materyalist yönünü öğrenen gençler arasında var. 
Birde öyle Milli Mücadeleyi Kemalistlerin söylemine kapılarak bir kişinin sanki tek başına falan kazandığı zehabına kapılmayalım. Sakarya Savaşında komuta kademesi arasında Mustafa Kemal kağıt üzerinde vardı. Kendisi yoktu çünkü attan düşüp kaburgalarını kırmıştı. Orduya sonuna kadar, Fevzi Çakmak komuta etti ve hatta son aşamalarında savaşın sonuna doğru, Mustafa Kemal’in geri çekilme emri karargaha ulaştığında Fevzi Çakmak Paşa şok oldu ve emri uygulamayarak savaşın kazanılmasının en büyük mimarı oldu. Bunlar gibi daha onlarca örnek ve benzeri şey anlatabilirim. Aslında bildiklerimizin ne kadar hatalı olduğunu anlatan. Daha doğrusu hiç anlatılmayan yönler. Ayrıca Milli Mücadele batı cephesinden ibaret değildir. Erzurum, Maraş, Antep, Doğu cephesinde kim savaştı. Buralarda zafer nasıl kazanıldı. Doğru dürüst bilen var mı. Varsa yoksa batı cephesinin anlatılmayan yönlerdi dışındaki hurafeleri var. Benim kızdığım nokta çoğu farklı ve hatta uydurma olan bilgilerin bizlere adeta çocukluğumuzdan beri ezberlettirilmesidir. Aynı bilgiler 20 yıl boyunca kafalara boca ediliyor. Bundan sağlıklı bir tarih anlayışı çıkar mı? Basit bir soru. Çıkmadığı zaten yetişen nesillerden belli. Kıbrıs örneğinden belli. Kemalist ve Atatürkçü ideoloji ile yetişen nesiller bugün Rumlarla aynı düşünüyor. 
19 Mayıs hurafeleri var birde. Bandırma vapuru hurafesi. Hurda bir vapurla yola çıkmışmış, gemi zar zor yol alıyormuşmuş. Yahu bir gün önce padişahtan 40 bin altın alıp yanına 40 kişilik kurmay ekibiyle tam teçhizatlı gidilen bir yolu nasıl böylesine bir şekle çevirirsiniz. 

Mustafa Kemal’in daha sonraki dönemlerde dönüm noktası olan olaylar ve İngilizlerle olan münasebetler Auber Herbert denen aslında İngiliz ama Türk Lawrence ile olan ilişkilerin boyutları hala tam olarak aydınlatılmadı. Erzurum kongresi ve Sivas kongresinin hiç anlatılmayan görüşmelerine de hiç girmiyorum. Bunları lütfen araştırın ve okuyun. Tek taraflı resmi ideolojinin tarih kitapları özellikle Sinan Meydan denen Sözcü yazarı tarihçinin yazdıklarını bir geçin bir kalemde. Hangi bir eksiği, yanlışı yazayım.

Gelelim tekrar deizm ve ateizm meselesine. Gençlerin bir Müslüman kimliği var mı ki ateist veya deist olmalarının bir önemi olsun. Ben İmam Hatip lisesinde öğretmenim o yüzden bizim öğrencilerimiz Allah, kitap, peygamber biraz da olsun öğreniyorlar. O da yarım yamalak. Sen bir derste peygamberin getirdiği tebliğden bahsediyorsun öbür derste Felsefe hocası lgbt’lilerinde hakları olduğunu, ateizmin de bir düşünce sistemi olduğunu, insanın bir hayvan türü olduğunu, Darwin’in ortaya attığı insan maymundan türemiştir, tek hücreli hayvanlardan evrimleşerek önce maymun olmuş sonra insan olmuştur evet tam da bunlar ders kitaplarında anlatılıyor. İmam Hatip Lisesi dışında bir okuldan mezun olduysan bilirsin Din Kültürü dersi insanların dini inançlarını sağlam temeller üzerine oturtmak noktasında ne katkı sağılıyor. Eskiden çocukların üzerinde ailelerin etkisi vardı, ayrıca disiplin vardı anne babadan gördüklerini yapıyorlardı. Şimdi artık o etki de kalmadığı için ve gençlerin itikad anlamında iman anlamında hiçbir altyapıları olmadığı için o düşüncelere kaymaları , deist olmaları, ateist olmaları elbette daha kolay olacaktır. 

Ayrıca 1946 yılında Türk Eğitim sisteminin Fulbright denilen Amerikan Enstitüsüne bırakılmış olması ve bunun hala devam ediyor olmasına girmiyorum bile. Bugün Türkiye Cumhuriyeti eğitim sistemi, materyalist, seküler ve pozitivist şahsiyetler yetiştirme üzerine kurgulanmış bir sistemdir. Bunu da ben söylemiyorum. 4-6 yaş çocuklarının Diyanetin Kuran kurslarına gönderilmesi noktasında Kemalist çevrelerin nasıl tepkili olduğunu basından takip etmişsindir. Bakın Kıbrıs’ta daha yeni imam hatip açıldı. Fakat çoktan tren kaçtı. Kıbrıs, kumar, içki ve fuhuş batağına saplandı ve gençleri değil imam hatip açmak ezan sesine bile tahammül edemiyorlar. Bu insanlar ateist olmuş deist olmuş ne önemi var. Sokaklarda Kuran okumayı bilmeyen hadi onu geçtim namaz kılmayı kendi üzerine bir görev olarak da görmeyen yüz binler demiyorum. Milyonlar var. Bunlar deist olsalar ne hükmü var ateist olsalar ne hükmü var. Madem Türkiye’deki Müslümanlar yanlış yaptılar. Kıbrıs’ta bu kadar vatan karşıtı nasıl türedi hiç düşünmüyor musunuz. Hangi sistemden yetişti. Şeriat öğretilerek mi yetiştiler yoksa zaten deist ve ateist olarak mı yetiştirildiler.

100 yıldır hadi diyorsun ya konjöktür gereği şapka kanunu çıktı. Öylemi acaba, öyleyse niçin Yahudi şapkası seçildi acaba. Konya’da birkaç gün içinde 5200 alim şahsiyet idam edildi. Konya ve Rize topa tutuldu. Şapka giymeyi reddettikleri için Konya cezalandırıldı. Bütün bunları okuyorum eleştiriyorum ve eleştiririm ama kimsenin şahsı ile ilgili olumsuz bir şey, bir hakaret etmem de söylemem de. Ama düşünceleri ortadayken, ortaya Haydar Baş’ın ifadesiyle o hafızdı diye absürd bir şey koymanın da alemi yok. Mustafa Kemal, Metaryalist, seküler, pozitivist bir adamdı bunu da hiç gizlemedi. Ama daha sonra onun adına karar verenler o konuşmalarını, Efendimize olan sözleri gibi hepsini gizlediler. Sakladılar. Nutuktan birçok bölümü çıkardılar. 

Son bir örnekle bitiriyorum. Mustafa Kemal’in karısı Latife hanımın hatıraları 2025 yılına kadar yasaklı. 1971 yılında karar veren mahkeme hakimi bu hatıralar ortaya çıkarsa cumhuriyet tarihi yeniden yazılmak zorunda bu yüzden ben bu hatıraların 2025 yılından önce açılmaması kararını veriyorum diyor. 2025’e az kaldı bakalım daha neler neler göreceğiz. 

Bir Atatürkçü, Kemalisti ne inandığı itikadından ne de düşüncesinden kolay kolay vazgeçiremezsiniz. Yaşayarak gördüm bunları. Biz daha aman yumuşak olalım, bunları dile getirmeyelim. Aman incitmeyelim derdindeyiz. Üstelik bu üslubun kat be kat fazlasını biz gördüğümüz halde. 2001 yılında Devlet Güvenlik mahkemesinde başörtüsü davasında yargılanırken yaşadım bu adamların ne olduklarını. Bu yüzden kimseye kendimizi cici göstermek zorunda değiliz. Müslüman bir şahsiyeti insan olarak bile görmeme eğilimini iliklerime kadar hissettim bu insanlarda.

Hani deniyor ya İslam’dan soğurlar diye. Sen hiç zenginlerin hallerine bakıp o kötü ve müsrif ve fakirleri kaale almayan hallerine kızıp paradan nefret eden birisini gördün mü. İşte kimse iman konusunda böyle düşünmüyor. İman kime nasip olur bunu bilemeyiz. Bizim görevimiz gerçeklerin üstünü örtüp kapatmak değil bilakis insanların gerçekleri görmesi için üstünü açmaktır. Haaa herkes görebilir mi. Ebu Lehebe iman nasip oldu mu. Tebbet suresi nazil olduktan sonra 15 yıl yaşadı. Ama nasip olmadı. Bakın sadece bu yüzden bir papaz Müslüman oluyor. Bu sure yüzünden bir adam diyor. Peygamberi yalanlamak için bile sahteden de olsa Müslüman olurdu ama bu ayet öyle bir mucize ki adam 15 yıl Müslüman olmadan ölüp gitti diye Kuranın mucizesini görüp Müslüman oluyor. Bırak kendi memleketinde gerçekleri göremeyen insanlara zorla gerçekleri gizleyerek, cici gözükeceğiz diye İslam’ın hiçbir şeyinden taviz veremeyiz. 

Kafirun suresinin niye indiğini ve neleri kapsadığını araştırmayı tavsiye ediyorum. Lekum dinikum veliyedin. 

Bu ayetlere göre hangi düşünce sistemi olursa olsun, İslam dışındaki tüm beşeri düşünce sistemleri de bir dindir. Bir Müslüman hepsini reddetmek zorundadır. Ben Atatürkçüyüm dediğimiz zaman bu kavramın neyi kapsayıp neyi içine aldığını bilmemiz gerekiyor. Bana ne ben Atatürkçüyüm ama hem de Müslümanım diyemeyiz. Bu iş öyle basit değil. Yukarda Atatürkçülüğün kim tarafından ilkelerinin ortaya konduğunu ortaya koydum. Aksini düşünmek mümkün değil çünkü adamlar açık açık yazıyor, çiziyor kim tarafından ideoloji haline getirildiğini. Bu konularda araştırma yapmak istemeden ezbere, birilerinden duyduğu gibi inanmak isteyen varsa yapacak bir şey yok. 

Beşeri sistemleri ortaya atan, kavramsallaştıran düşünürler bu düşünce yapılarını ne üzerine bina ettiklerini açık açık yazıyorlar. Yüz yıldır batı uygarlığının peşine takılarak tam 100 yıl kaybettik. Batıdan insani değer başta olmak üzere hiçbir şeyi almamıza gerek yok. Teknik buluşlar kimsenin babasının malı değil. Batılılar yüzyıllar boyunca bizden aldılar ve kendilerine malettiler. Şimdi de biz batıdan alıp kendi teknik altyapımızı kurarız nitekim de kuruyoruz. İha’lar siha’lar ve diğer aletler bunun bir örneği. Kaldı ki medeniyet alet egemenliği değildir. Bu aletler bugün biri tarafından yapılır yarın bir başkası tarafından önemli olan insani medeniyete sahip olabilmektir. Biz 100 yıldır Muasır medeniyetler seviyesine ulaşacağız diye batının kuyruğu haline geldik ve çok zaman kaybettik. Bizim büyük düşünme melekelerimizi yok ettiler. Gençlerimiz bir imparatorluk torunu olduklarını unuttular asıl büyük yıkım budur. Bir İngiliz için o güneş batmayan imparatorluğu hala ayaktadır. Öyle görür ve öyle inanır bundan zerre kadar tereddüt etmez.

Mesele uzun anlatacağım çok şeyler var ama fazla da uzatmak istemiyorum. Peki Atatürkçülüğün ve Kemalizmin bütün bunlarla ne alakası var dersen. Türkiye Cumhuriyeti devletinin üzerine kurulduğu kurucu değer dedikleri şeyler işte bu düşünce sisteminin temelleri. Hangi temel derseniz materyalist, seküler değerler. Bir Müslüman için faizin adeta helal haline geldiği. Mahallelerde tekel bayilerinin mantar gibi bittiği ve en önemlisi de ahlak ve hayanın bu kadar yozlaştığı bir ortamda yaşamak kadar zulüm olabilir mi. Bunları konuşmak vebalse evet bu vebali ben alıyorum ve birileri birşeylerden soğuyacaksa da buyursun soğusun. Her türlü bilgiye kolayca erişilebilecek bir çağda yaşıyoruz. Nasıl batıl düşüncelerin, sapkın akımların fikirlerinden dolayı bu fikirlerin savunucuları bir şeyden soğumuyorsa, imanım var diyenlerde gerçeği araştırıp öğrenme yolunu tercih etsinler.

Suudi Arabistan’da 5 yıl yaşadım. Ürdün, Filistin, Lübnan ve diğer Arap ülkelerinden ve Pakistan ve Afganistan, Malezya, Endonezya’lı Müslümanlarla tanıştım. Bizim ülkemiz kadar zihinleri iğdiş edilmiş, sömürge olmadıkları halde zihinleri sömürgeleştirilmiş başka bir millet göremedim. Giyim kuşamları, dilleri ve inançları bu ülkelerin sömürge geçmişi olmasına rağmen çok fazla zarar görmemiş. Ama bizim tahrip olmayan değerimiz hemen hemen kalmadı. Buna rağmen Türk milleti küllerinden yeniden doğuyor. Çok olumsuzluk var dediğin deist ve ateistler hatta lgbt sapkınları ellerini kollarını sallaya sallaya geziyorlar. Fakat karanlığın en yoğun olduğu zaman dilimi aydınlığa en yakın olunan zamandır. Şu an o zamanları yaşıyoruz. 

KİMSESİZ BİR DAVA FİLİSTİN VE GAZZE

Son olarak, Filistin’e, Gazze’ye ve Mescid-i Aksa’ya da değinmek istiyorum.  Bu yazıyı daha önce kaleme almış olduğum için geçtiğimiz ay Filistin’de yaşanan insanlık dışı zulme de değinmek gerekiyor. Aslında konumuzla da bağlantılı bir durumu var bu yaşanan vahşetin. Batılılar, Siyonist düşünceye hizmet etmek için 20. Yüzyılda dünyayı seküler ve laiklik üzerine bina ettiler. Ulus devletlerin hepsini de kurarken, ulus devletlerin tamamına laikliği dayattılar. Geri kalanlarına da, diktatörler, darbeci askerler ve buna benzer milletleriyle hiç alakası olmayan tipleri yerleştirdiler. Ama hakim ideoloji sadece laiklikti. Fakat bugün gelinen nokta da Mescid-i Aksa davası gösterdi ki, bize ve dünyanın geri kalanına laikliği dayatanlar dünya sistemini Siyonizm ideolojisi üzerine yani Yahudi dini ritüelleri üzerine inşa etmişler. Filistin’in, Gazze’nin, yanında dünyanın bütün vicdanlı insanları, milletleri dururken, Siyonizm dinine kendilerini adayan dünyanın seçkinlerinin tamamı İsrail zulmünün yanında yer aldılar. Hamas terörist diyenlerin tamamının siyonizmin bir şekilde hizmetine girmiş yapılar olduğunu artık daha net anlıyoruz. 

Son olarak okuyucularıma naçizane tavsiyem. Bu şeytani beşeri ideolojilerin ve siyonizmin tuzaklarına karşı uyanık olup, kendi imanımıza, itikadımıza sahip çıkalım, inanç değerlerimizi etrafımıza da mümkün olduğunca yayalım ki bu her şeyden önemli diye düşünüyorum. Hesap gününde Cenab-ı Hak şunu niye sevdin bunu niye sevmedin, İslam’ı niye hoş göstermedin, diye sormayacak. Son nefeste imanla mı geldin, imansız mı geldin diye sorulacak.  Kimseye hakaret etmeden, tarihi gerçekleri yazmak, çizmek kimseye bir zarar vermez. Güneşe gözünü kapatan ancak kendisine karanlık yapar. Okurlarımızdan yazıyı biraz uzattığımız için özür diliyorum fakat yeterli açıklama olmadan meselelerin doğru anlaşılması mümkün olmuyor. Vesselam…

Yazarın Diğer Yazıları