Osman GERÇEK

Kayserili Gazze Şehidi: Furkan Doğan

Osman GERÇEK

Kayseri’den Gazze’ye insani yardım götüren 11 gönüllüden biri Furkan Doğan.

İlk kez İHH gönüllülerini yolcu etmek için Cami Kebir Batı kapısında yapılan uğurlamada gördüm Furkan’ı.

Programda, ‘Hayr’ola’ diyerek muhabbet ettiğim, Erciyes Üniversitesi İşletme’den değerli hocam Ahmet Doğan’ın oğlu olduğunu da, uğurlamak için orada bulunduğunu da o zaman öğrendim..

Sevdikleri ve yakınlarıyla vedalaşan gönüllülerin arasından kalabalığı yararak Ahmet Hocamla konuşurken yanımıza yaklaşan, açık buğday tenli, geniş alınlı, henüz onsekizini yeni bitirmiş, geçgin sakallı, masum ve mütebessim genci eliyle işaret ederek Hocam, titrek sesiyle  ‘işte Furkan’ diye takdim etti bana, ilk defa gördüğüm gül goncasını.

Hüzünlü  ve bir o kadar buruk sevinç içindeki ak sakallı yaşlı dedesi ile vedalaşırken, Ahmet Hocam’dan öğrendim, Furkan’ın Amerikan doğumlu Amerikan vatandaşı olduğunu ve bu yolculuğa Amerikan pasaportu ile katıldığını.

Araca binmeden önce kucaklaştığım Furkan’ı yine kendisi ile beraber bu yolculuğa çıktığı arkadaşı Ali Yunusoğlu ile tanıştırarak, ‘Furkan Ahmet Doğan Hocamın oğlu, tanışın Furkan’la. Sahip çık ona’ diye tembihlemiştim Ali’ye vedalaşırken.

Kayseri’den dualarla uğurladığımız yardım gönüllüleri Antalya’ya ulaşıp, Mavi Marmara ile hareket ettiklerinde Gazze’ye doğru, Furkan ve diğer gönüllülerin hep o vedalaşma karesi kaldı zihnimde.

Birkaç gün sonra İlim Yayma Cemiyeti Kayseri Şubesi’nin Genel Kurul toplantısında yan yana oturduğumuz Ahmet Doğan Hocam’a sordum, görüşüp görüşmediklerini.

Gemiye bindiklerinde telefonla görüştüklerini, internet üzerinden sürekli haberleştiklerini, İHH sitesinden gemi ile ilgili sürekli canlı yayın yapıldığından bahsettikten sonra Furkan’ın Hisarcıklıoğlu Fen Lisesi son sınıfta okuduğunu, LGS dışındaki yabancı uyruklu öğrencilerin girdiği sınavdan iyi bir sonuç beklediklerini ve Tıp’ı düşündüğünü söyledi, Ahmet Hocam.

‘İnşallah hayırlısı ile gelsin’, yabancı uyruklu öğrencilerin girdiği IQ testi sınavına gireceğini, Erciyes Tıp olursa iyi olacağı temennisi ile dualaştık Hocamla.

Ondan sonraki gün TVnet ekranlarından gece yarısından sonra filoya karşı başlayan İsrail takip ve tacizine ve sabahın fecr’inde denizden ve havadan helikopterlerle açtıkları ateşle beraber, İsrailli teröristlerinin gemiye baskınına, ağır silahlarla rastgele ateş açışlarına hayret ve taaccüple tanıklık ettik, ekranlardan.

‘O sabah’ın karanlığında, üzerimize boşaldı kurşunlar, acılar yalnızlıklar. Manga manga geldiler. Ellerinde kan, gözlerinde zulüm vardı, ama ürkekti ayak sesleri. Çocuk cocuk düşürdüler, gövde gövde düşürdüler. Kutlu zaferlerin arifesinde suçlarını bilmeden öldürüldüler. Ama hesabı sorulacak, elleriyle dizlerini çürüten anaların hesabı sorulacak!’

Bu zulüm karşısında sessiz kalmayan insanlığın vicdanı eylem ve protestolarıyla sokağa taştığında, Gazze yolcularının neredeyse tamamına yakını Tel aviv hava alanındaki uçaklarında, Türkiye’ye gitmek için uçağın kalkış vaktini bekliyorlardı, biz akşamüzeri Cumhuriyet Meydanındayken.

Ahmet Doğan Hocam’da İstanbul’a gelecek gönüllüler arasında bulunan bir tanesini karşılamak üzere uçağına binmeden önce protesto için meydandaydı. Selamlaştıktan sonra, inşallah hayırlısı, birazdan karşılamaya gideceğini söyledi. Bir dakikalık görüşme yapmak üzere, telefonla aradı mı Furkan, diğer gönüllüler gibi diye sordum.  Heyecanlı, umutlu ama titrek sesiyle arayamadığını söyledi. Cız eden yüreğimi hissettirmemek için konuyu değiştirdim hemen.

Yine sabahın karanlığında aldı müjdeli cevabını  Hocam, bir tanesini bağrına basmak, koklamak  üzere gittiği Atatürk Havaalanında beklerken: Furkan Şehid olmuştu,  Furkan ölümsüzler kervanına katılmıştı, Furkan ebedi aleminde konuk olmuştu, Resulü Kibriya’nın evine, Hz. Hamza’nın, Hasan’ın, Hüseyin’in, Cafer’in yanına.

Furkan, onuru ve merhameti tercih etmişti, yozlaşan bunca değerlere rağmen. Gazze’li çocuklara merhem olabilecek bir yardım ve merhamet eli olmayı tercih etmişti. Az veya çok, er veya geç herkes için gelecek olan son’un en güzeline talip olmuştu, Furkan. Dünya insanlığının vicdanı olmuş, dünya Müslümanlarının duaların baş tacı, ümmetin onur kaynağı olmuştu, Furkan. Böyle bir son’suzluğu kim istemez!  Furkan’a gıbta etmemek ne mümkün. Yeter ki böyle gelsin: Gül yüzlü güzel ölüm seni bin kez ölürüm.

Gazze’nin, Filistin’in, Mübarek Mescid-i Aksa’nın özgürlüğü için canın feda edenlere, etmek için sırasını bekleyenlere ne denir: ‘Gökten ecdat inerek öpse, o pak alnı değer! Ne kadar kutlusun ki kanın kurtarıyor tevhid’i, Bedr’in aslanları ancak bu kadar şanlı idi.’

‘Müminlerdendir o erler ki Allah’a verdikleri ahde sadakat gösterdiler. Kimi adağını ödedi (canını verdi), kimi de beklemektedir…’ (Ahzab Suresi 23)

1 Haziran 2010

Yazarın Diğer Yazıları