Mehmet AYMAN

Yanlış Kullandığımız Kelime ve Deyimler

Mehmet AYMAN

Birçoğumuz konuşurken veya yazarken istemeyerek te olsa hatalar yaparız. Bu hataların sebeplerinin üç maddede toplamak mümkündür 

Yaygın kullanımda/tedavülde dolaşan bir yanlışın (eskiler bu türlü yanlışa “galat-ı meşhur” derlerdi) çoğu kimse tarafından öyle kullanıldığı için doğru zannedilmesi, 

1-Nam-ı diğer;(Doğru)

Nam-ı değer;(Yanlış)

Örneğin; “Nam-ı değer” değil ,“Nam-ı diğer” (Diğer adı, diğer ünvanı) 
“Diğer Bir Deyişle”, “Öteki Adı” Anlamındaki Söz Öbeğinin Doğru Yazımı “Nam-ı Değer” Değil “Namı diğer” Şeklindedir. Kişinin kendi adından başka toplumda yaygınlaşmış bir adı veya ünvanı varsa aynı adda olan diğerlerinden ayırmak için kullandığımız diğer adı (örneğin; iki Yunus Emre’den birisinin derviş Yunus veya bizim Yunus, diğerinin şair Yunus olarak bilinmesi gibi onunla tanınması/tanıtılması gibi)
 

2-Kerli Ferli ;(Doğru)
 kelli felli ; (Yanlış)

 Birçok kişi tarafından "kelli felli" şeklinde kullanılan ikilemenin doğru yazılışı 
“Kelli felli” değil, “Kerli ferli” olacak.

Kerli Ferli ikilemi dilimize Arapçadan geçmiştir. Ker kelimesi saldırmak, fer sözcüğü ise kaçmak anlamına gelir. Bu sözde fer, geri dönmek anlamında kullanılmıştır. Düşmanına dönüp dönüp saldıran, güçlü ve cesur insanlara kerli ferli denir. 
Hz. Ömer'den sonra halife olan Hz. Ali'ye savaşlarda gösterdiği cesaretten ötürü Haydar-ı Kerrar (düşmana dönüp dönüp, korkusuzca saldıran yiğit) denmiştir.

Halifelik dönemini anlatan birçok kitapta bu söz ''Haydari Kerrar Gayr-ı Ferrar" şeklinde geçer. Kerli ve ferli sözcükleri, kerrar ve ferrar kelimelerinin köküdür.  Bu söz ile aynı anlama gelen deyimler: 

 1- Gözü pek  2- Gözü kara 3- Yüreği pek 

Örnek Cümleler 

1- Onun gibi kerli ferli bir adamın üç kuruşa tamah etmesi hepimizi şaşırttı.  (Doğru)

2- Sen bakma onun böyle hırpani göründüğü, o eskiden kelli felli bir adamdı.  (Yanlış) (Toplumun cehaleti)

2- Diğeri de kullandığımız kelime ve kavramın ne anlama geldiğini tam olarak bilmediğimiz ama kendimizi biliyor zannederek yeterince araştırma ve doğrusunu öğrenme gereği duymadan kullanmamız. (Bizim cehaletimiz)

3-Yaptığımız hatalardan birisi de yazılışı bakımından birbirine çok benzeyen ve bu sebeple de tedavülde çoğu zaman yanlış kullanımı veya yorumu yaygınlaşan kelime ve kavramları birbirine karıştırdığımız için yanlış olanı doğru zannederek kullanmamızdır.(Bizim ihmalimiz)

Firaset/Feraset 

Arapça frs kökünden gelen firāsat göz veya kavrayışta) keskin olma" sözcüğünden alıntıdır. Arapça sözcük Aramice/Süryanice prāşā "ayırt etme" sözcüğünden türetimiş alıntıdır. 

Tarihte En Eski Kaynakta kelime firaset olarak geçmektedir. firaset : [ kemāl- kıyāsetile, bürhān-ı firāsetile ] F (1451) Bu kaynak kayıtlara geçmiş ve bu kelimenin kullanıldığı yazılı ilk kaynaktır. Kullanımı daha öncesinde sözlü olarak veya günlük hayatta yaygın olabilir.

FİRÂSET NE DEMEK ; İnsanların, diğer varlık ve olayların iç yüzünü keşfetme, gelecek hakkında doğru tahminlerde bulunma melekesi anlamında bir terim ve bu konuyu ele alan ilim dalı.

Sözlükte “keşfetme, sezme, ileri görüşlülük” gibi mânalara gelen firâset kelimesi dar anlamda, bir kimsenin dış görünüşüne bakarak onun ahlâk ve karakteri hakkında tahminde bulunmayı ifade eder (Râgıb el-İsfahânî, s. 186). Daha geniş anlamda ise akıl ve duyu organlarıyla bilinemeyen, ancak sezgi gücüyle ulaşılan bütün bilgi alanlarını kapsar.

Firâset”Arapçada, “ata binmek, bir şeyi çiğnemek, bir şeyi iyice incelemek, ince görüş sahibi, hassas olmak” mânâlarındaki Fe-Ra-Se” kökünün bir türevidir. Firâset/Ferâset” “araştırılan, incelenen bir meselede isabet kaydetme, bir işte acele etmeme, ihtiyatlı davranma, bir işi iyice düşünüp taşınma, ileriyi önceden görme, sezme, öngörü gibi anlamlara gelmektedir.  

Firâset, Türkçe sözlüklerde, “keşfetme, sezme, ileri görüşlülük, anlayışlılık, çabuk seziş”şeklinde tanımlanmaktadır. Seyyid Şerîf Curcânî, “Firâset” kelimesinin, sözlükte tesebbüt’ yani ‘bir işte acele etmemek, ihtiyatlı davranmak, müşavere etmek’ ve nazar’ yani “bir işi iyiden iyiye düşünüp taşınmak’ anlamlarına geldiğini belirttikten sonra ıstılahtaki tanımını şöyle yapmaktadır: “Kesin bilginin, keşif yoluyla elde edilmesi, gaybın görülmesidir. Dar anlamda, “bir kimsenin dış görünüşüne bakarak onun ahlâk ve karakteri hakkında tahminde bulunmayı ifade eder. Daha geniş anlamda ise akıl ve duyu organlarıyla bilinemeyen, ancak sezgi gücüyle ulaşılan bütün bilgi alanlarını kapsar.” (TDV islam ans FİRÂSET  md)
 

Yazarın Diğer Yazıları