Fatma Alkan

'Tam Mutluluk'

Fatma Alkan

Yazın en güzel zamanlarında biraz mutluluk üzerinden konuşalım isterim. Mutluluk tam olarak var mıdır yeryüzünde ya da bu konuyu düşünecek ne kadar zamanımız oldu? Soran olursa hepimiz mutluyuz öyle değil mi? Sevinçlerimiz gözlerimizden okunmasa da ağız alışkanlığı işte mutluyuz, iyiyiz… Hepimizin bu sorulara verecek az çok bir cevabı var. Mutluluğun tam olarak var olduğu konusuna gelecek olursak eğer. Yaşam dediğimiz bu çizgide her şeyi az çok hepimiz görüyoruz öyle değil mi? Üzülmeler, sevinçler, hayal kırıklıkları, umut etmeler neler görüyoruz neler buna yaşamak diyoruz. Birinde bir arkadaşımla konuştuğum da “tam mutluluk” yoktur demişti. Hiçbir şey tam değil ki şu düzende, acıları bile yarım yaşıyoruz, acını yaşarken bile hayatta kalmak için yaptığın onca şey var. Mutlulukta öyle işte, ne zaman mutlu olsan yarım bırakacak bir şeyler oluyor yahut yarım kalmasa bile bir acın, bir yaran yapışıyor da yakana yarım kalıyor her şey. Hep bir şeyleri eksik yaşamaktan bahsediyordu aslında. Bir şeylerin hep yarım olması üzerine konuşuluyordu orada, tahayyül ederken aslında var olan memnuniyetsizlikten bahsediyordu. Şartların kabul görmemesinden yahut hep ama hep daha fazlasını istemekten kısaca bitmeyecek memnuniyetsizlikten bahsediliyordu. Öyle değil mi cidden sonu gelmeyen istekler, sonu olmayan arzular, olmayan ama hep aklımızda kalan daha iyi şartlar… Biz memnun olmayanlarız, memnun olmak için kabul etmek gerekir, sindirmek gerekir, inanmak gerekir…

Bu “tam mutluluk” kisvesinden bahsediyoruz ya şimdi bizde bu eksiklikler mevcutken “tam mutluluk” adına belki de bir şey yapamayacağız hatta belki de yeryüzünden gelmiş geçmiş kimse “tam mutlu” olmuş diyemeyeceğiz. Hayatın bizi hep ama hep bir yerlerde yarım bıraktığından, bir kısmımızın hep ama hep üşüdüğünden dem vuracağız. Kaç kişidir ki bu dünyadan kendini tamamlayıp gitmiştir. Yokluğundan da varlığında da şikayet ettiğimiz o kadar şey varken bizler tam olarak nasıl mutlu olduk diyebiliriz. Anlık değil midir bunca yaşanmışlık, anı yaşarsın, o an mutlusundur sonra kafandaki derin mutsuzluklarına gömülü verirsin. Kendinle, şartlarınla, olanlarla mücadelen hiç ama hiç bitmez öyle değil mi? Derin bir nefes alıp gülmelere başladığında peşinden gelecekler bellidir aslında. Kimisi yediği bayat ekmekten şikayet eder, kimisi de taktığından, takıştırdığından… Aslında bizler hep bir şeyler buluruz şikayet edecek. Gidene küseriz gitti diye, gelene kızarız geldi diye. Bu kadar nankör bir düzen midir bu bilmem ama yaşadıkların, gördüklerin bu gösterir sana. Kimse ahvalinden memnun değildir aslında ve bir o kadar da yorgundur yaşadıklarından. Yorgun olursun, kavga edersin, kızarsın hepsini yaparsın ama mutluluk adına çok şey kaçırırsın işte…

Bu noktada hayata olan sevgin belki de devreye girer. Ne kadar seversen hayatı o kadar mutlu olursun. Her şey sevgi ile alakalı belki de sevmeyi bilmek gerek, bir insana karşı duyulan sevgi kadar daraltmıyorum bu çemberi hayata, yaşama karşı olan sevgiden bahsediyorum. Sevgiden yana tamsan şayet tamamlanmak için düştüysen bu yola her şeyi sevebiliyorsan eğer “tam mutluluk” adına ilerleyebiliyorsundur demek. Sevgileri sığdıracak bir yüreğin varsa eğer ne gelene kızarsın, ne gidene küsersin, ne olana ne de olmayana darılırsın. Az yahut çok olması anlamını yitirir senin için sevmeyi bilirsen, sevecek yüreğin varsa şayet, arzularının önüne bir adım da olsa geçebiliyorsan eğer o zaman tam seversin işte… İnsan arzu eder ama bu arzu hep olmayana yahut daha çoğunadır daha iyi bir yaşamadır bunun sonu yoktur aslında bunu anladığımız ve kabul ettiğimizde sevmeyi de öğreniriz belki de. Herkesin mutluluk içinde, mutsuzluk içinde haklı gerekçeleri vardır. Hepimizin savunmaları hazırdır, yarım bırakıp giderken bile haklıyızdır, başımız diktir. Daha iyisine gitmek için çıktığın yolda bile haklısındır ama bu sana mutluluğu getirmez bunu da bilirsin, ilerlediğin yolu sevmiyorsun sen sıkıntı burada başlıyor elbette. Yürüdüğün yolu sevdiğinde, baktığında içine, kendine her şeyi sevecek gücü bulursan kendinde “tam mutluluk” adına konuşabilir seninle…

Her şey sevgiden geçiyorsa bu dünyada sevmeye başla, yürüdüğün yolu, kendini, eşini, dostunu sev yediğin bayat ekmek bile olsa sev. Sevgi ile terbiye et kendini… O zaman düşün her şeyi baştan. Sevgisizlikle daraltma dünyanı, sevdikçe genişleyecek her şey, en başta da yüreğin elbette…
 

Yorumlar 1
Meryem 27 Ağustos 2019 16:01

Onca haber okuduktan sonra moralimin bozulduğu anda yazınızla karşılaştım. Hüznüm yazınızla kısa süreli mutluluğa dönüştü. Neden kısa süreli? Çünkü hayat,tam mutluluğu yaşayacak ve bekleyecek kadar uzun değil. Teşekkür ederim.

Yazarın Diğer Yazıları