'Yeni Türkiye'ye 'buruk' merhaba!

  Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi tarihi halk oylamasıyla kabul edildi. Ancak beklentilerin altında gelen yüzde 51.4'lük oy oranı 'evet' kanadında sevinci 'buruk' hale getirdi. Üç büyükşehir başta olmak üzere AK Parti'nin birinci olduğu bazı illerin de 'hayır' demesi bu 'meşru' galibiyete yeterince sevinilmesini önledi.

            Kayseri’de 1 Kasım 2015 Genel Seçimlerinde tek başına yüzde 65.6 oy alan AK Parti ve yüzde 18.4’ü bulan MHP’ye yani iki partinin toplam yüzde 84’ü bulan oyuna karşılık elde edilen yüzde 67.76 “başarı” olarak görülmedi. Kayseri, ülke çapında da en başarılı 10 il arasına giremeyerek sıralamada ancak 19. olabildi.
Benim tahminim
            Her seçim ve halk oylaması öncesi dostları arasında tahmin yapan arkadaşıma 10 Mart’ta yolladığım mesajda “yüzde 52” demiş; gazetede ve arkadaş çevremde yapılan sohbetlerde de yüzde 54-55’in altını “başarısızlık” olarak nitelendirmiştim.
            Evet, bu gerçekten buruk bir galibiyet, utangaç bir zafer. Bu denli yoğun kampanyaya, ”hayır” cephesinin sesini fazla duyuramamasına rağmen niye “gümbür gümbür” bir oyla referandumdan “evet” çıkmadığını mutlaka sorgulamak gerekiyor.
            Sonuca etki eden en önemli faktör Güneydoğu ve Doğu Anadolu’da Hüdapar desteğiyle gelen muhafazakar Kürt oylarıdır. Bu bakımdan AK Parti ve MHP kurmayları Hüdapar yöneticilerine ne kadar teşekkür etse azdır.
            Bu oylamada MHP’den beklentilerin altında oy geldiği doğrudur. Bunun sebebini sorgulamak öncelikle MHP yönetimine düşer.
Bahçeli bile “var” derken…
            Gelelim AK Parti’ye… Ben de bu partiden en az yüzde 5 fire verildiği kanaatini taşıyorum. Bu sonuç bazı teşkilatlara “neşter” vurulması ve FETÖ’cü siyasilere artık dokunulması gereğini bir kez daha ortaya koydu. MHP lideri Devlet Bahçeli bile “partimde FETÖ’cü milletvekilleri var” derken AK Parti bu cesareti gösteremedi. İşte şimdi bu çetenin siyasi ayağına -nereye uzanırsa uzansın- dokunma vaktidir.
            Diğer bir konu FETÖ ile mücadelede yaşanan bazı haksızlıklardır. Bu sıkıntıları anlatan ve 29 Mart’ta yayınlanan “FETÖ mazlumları ve 16 Nisan” başlıklı köşe yazımda “15 Temmuz ihanet sürecini -çok şükür- birlik, beraberlik içinde atlattık ama yargı/emniyet ve ihraç sürecinde yeterince araştırma yapılıp adil davranılmadığı için mağdurlar, mazlumlar ve onların ailelerinden müteşekkil büyük bir ‘küskün’ kitlenin oluşmasını da engelleyemedik.
Yüreği yanan bu kesimin mağduriyetleri en kısa zamanda giderilemezse 16 Nisan referandumuna olumsuz bir şekilde yansıyacağını, en azından ‘evet’ yüzdesini beklenenin altına düşüreceğini tahmin ediyorum.” demiştim. Nitekim oran gerçekten de tahminlerin altında çıktı.
“Eyalet” bombası
Bunun yanısıra 16 Nisan’a bir hafta kala Sözcü Gazetesi’nin abartılı masabaşı haberiyle zekice ortaya atılan “eyalet” tartışması hükümetin kucağına bırakılan pimi çekilmiş bomba gibiydi. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de canlı yayında suçlamalarda bulununca zaten kararsız olan birçok ülkücünün kafası daha da karıştı.
Buna Bandırma’da komutanların CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu törenle karşılaması, ekonomideki sıkıntılar, birçok vatandaşın bu referandumu israf olarak görmesi, AK Parti’nin önemli isimlerinden Abdullah Gül ve Ahmet Davutoğlu’nun bu süreçte sessiz kalmaları eklenince “Evet” oyları beklentilerin altında kaldı.
            Her şeye rağmen biraz “buruk” da olsa ülke olarak ‘Yeni Türkiye’ye “merhaba!” dedik. Şimdi beklenen, milletin kararına ve ortaya çıkan meşru sonuca her kesimin saygı göstermesidir. Ancak önümüzdeki dönem zorlu geçeceğe benziyor. Siyasi liderlerden ricamız gerilimi artık düşürmeleri ve kutuplaşmaları önleyecek, milletimizin kardeşliğini pekiştirecek tedbirleri bir an önce almalarıdır.
 

Bakmadan Geçme