Prof. Dr. Ünal Çamdalı

Üst Akıl, Üstün Akıl mı?

Prof. Dr. Ünal Çamdalı

Her kurum, kuruluş hatta tüm yapılar; belli kural ve kaideler zemininde ve bir sistem çerçevesinde oluşturulur veya kurulur. Düzen ve hiyerarşi içerisinde, faaliyette bulunur. Aksi takdirde yapı ve düzen oluşamaz veya kurulamaz. Kurulsa da çalışamaz. 

Sistemler, termodinamikte olduğu gibi bazen açık bazen de kapalıdır.

Termodinamikte; çevresi ile madde (eşya) alışverişinde bulunanlar açık, bulunmayanlar ise kapalı sistemler olarak tanımlanır. 

Sosyal ve ekonomik dünyadaki yapıların, açık ve kapalılık durumları ise biraz farklıdır. Faaliyetleri çerçevesinde dışarıya açık olanlara açık, olmayanlara da kapalı yapılar denilebilir. Hâlbuki yaşayan tüm sistemler, termodinamik olarak açıktır veya açık olmak zorundadır. Sosyal ve ekonomik dünyadaki tanım, termodinamikteki tanımdan bu noktada farklılık göstermektedir. Zira buradaki açıklık ve kapalılık kavramı, daha çok faaliyetler bağlamındadır. 

Bir yapının veya düzenin oluşması için iki şeye ihtiyaç vardır: Birincisi güç yani enerji, diğeri ise akıldır (veya bilgidir). İkisinin bir araya gelmesi gerekmektedir. Bu yazıda deneyimlere dayalı olarak güçten ziyade yapılarda gelişen, (üst) akıldan bahsedilmeye çalışılacaktır. 

Uzun iş yaşamı deneyimimden gözlemlediğim kadarıyla özellikle yönetimin ağırlığının şiddetli hissedildiği yapılarda, üst akıl kavramı oldukça önemlidir. Zira yönetimce alınan kararlar, yapı içerisinde etkili olmaktadır. Faaliyetleri yönetimle, diğer ifadeyle akılla sağlanmaktadır. Dolayısıyla yukarıda alınan kararlar ve belirlenen eylem (faaliyet) planları, alt birimlerin faaliyetlerini ciddi şekilde etkilemektedir. Bu bağlamda bir yapının ve düzenin sahiplerinin veya yönetiminde etkili olanların görüşü üst aklı, kimilerine göre de üstün aklı yansıtmaktadır. Üst akıl üstün akıl mıdır, değil midir? Belirlenmeye çalışılacaktır. Birçok insana göre üst aklın, üstün akıl olduğu ile ilgili algı gerçektir. Ancak, yaşam tecrübemiz bize bunun her zaman böyle olmadığını göstermiştir. 

Yıllar önce çalıştığım kurumda, üst düzey yöneticinin, şahsımı da ilgilendiren personelle ilgili şimdi hatırlayamadığım bir konudaki, yanlış kararını düzelttirmek için kurumun hukuk müşavirine gitmiştim. Hukuk müşavirinin bana: “Yöneticimiz böyle bir karar almış, bunu bu şekilde kabul edelim (!)” demesine çok şaşırmıştım! Müşavirin bunu kötü niyetli olarak söylediğini sanmıyorum. Mevcut algının etkisiyle üst yöneticiye: “bunu yanlış yaptınız, düzeltelim!” demenin, usul açısından uygun olmadığı kanaatiyle söylediğini düşünüyorum. (Belki de yöneticiye kararı aldıranların, zor duruma düşmemesi için de böyle söylemiş olabilir. Bunu şimdi kestirmek zor.) Kurumlarda benzer davranışların yaygın olduğunu gözlemlemiştim. Galiba bundan dolayı yukarıda da ifade edildiği gibi insanlar üst aklın, üstün akıl olduğu sanısına kapılmaktadır. Bu durum biraz da gücün cazibesinden kaynaklanmaktadır. Bunu bilen üst düzey yönetim de zaman zaman söz konusu sanıdan, yararlanmaktadır.

Üst aklın her zaman üstün akıl olmayacağı gerçektir. Yaşamın doğal akşından bunu anlamak zaten mümkün. Aksi olsaydı hiçbir kurum ve kuruluş yıkılmazdı veya yok olmazdı. 

Belli yapıların üst düzey yönetiminde bulunan kimselerin, bulundukları konuma uygun aklı ve buna uygun icraatları olabilir. Bir yapının tepesindekiler, oranın en yetenekli ve iş bitiricileri de olabilir. Rekabete ve gelişime açık olan yapılarda (kurumlarda), böyle bir oluşum mümkündür. Ancak yaşamda, arzu ve istemler maalesef her zaman gerçekleşememektedir. Özellikle bizim gibi ülkelerde üst aklın, her zaman üstün akıl olması öyle pek de kolay değildir. Zira kültürel ve diğer özellikler; liyakati değil daha çok sadakati ön plana çıkarmaktadır. Yakınlık, siyasi ve diğer görüş benzerliği, aynı yapı içerisinde bulunmaya dayalı kayırmacılık, akrabalık, hemşericilik ve diğer benzerlikler; niteliğe değil niceliğe, kaliteye değil sayısal üstünlüğe önem veren anlayışın egemen olmasına neden olmaktadır. Dolayısıyla oluşan ancak üstün olamayan üst akıl da üst derecede yani büyük hatalar yapabilmektedir. Gücünü ve etkinliğini saf akıldan, bilimden, adaletten, merhametten ve diğer hasletlerden almayan akıl elbette adaletten, merhametten, gelişimden, paylaşımdan uzak olacaktır. Tüm hamleleri kendi pozisyonunu ve yapısını korumak üzerine olacaktır. Kararları ve eylemleri bunu hissettirecektir. Benzer örnekler sürekli görülecek ve görülmeye de devam edecektir. 

Tarih ve yaşam tecrübesi göstermiştir ki adalete, bilime, merhamete, paylaşıma ve inanca önem vermeyen akıllar; üst akıl olsalar da asla üstün olamayacaktır. Ne kadar kurnaz olurlarsa olsunlar, son tahlilde entropi üretecek, kaos yaratacaklardır. Bununla birlikte faydalı değil faydasız, hayırlı değil hayırsız olacaklardır…
 

Yorumlar 4
KBA 01 Şubat 2023 20:48

Kimlik krizini çözmeden, ne kendileri ne de çevreleri için yararlı olabilecekler...

Okur 29 Ocak 2023 17:03

‘Üst aklın her zaman üstün akıl olmayacağı gerçektir. ‘ Günümüzde de her türlü alanda çok sık rastladığımız için ne doğru bir tanımlama. Yazınız için de teşekkürler ....

okuyucu 27 Ocak 2023 11:16

Akıl akıl olsaydı ismi gönül olurdu Gönül gönlü bulsaydı bozkırlar gül olurdu..

Yazarın Diğer Yazıları