Prof. Dr. Ünal Çamdalı

Kocaman Hüseyin

Prof. Dr. Ünal Çamdalı

Yaşam her an sürprizlerle dolu. Kimin ne zaman, nerede, ne olacağı belli değil. Pek aldırış etmese de insan, “bir varsın, bir yoksun” misali ölüme yakın. O başka şeylerin peşinde olsa da ölüm de hep onun peşinde…

Son Günleri

Bir bayram günü arkadaşım İdris, beni aramıştı. Laf arasında “Hüseyin Kocaman ile görüşüyor musun?” diye sordum. O da bana “uzun zamandan beri görüşmüyorum” dedi. Zira ağabeyi koranadan öldüğünden beri telefonları açmıyordu. Ona çok üzülmüş adete yıkılmış ve hayattan uzaklaşmıştı. Kabuğuna çekilmişti. Belki emekli olması da düştüğü duruma destek olmuştu. Tüm bunlara rağmen arkadaşa “yine de istersen bir kez daha ara” dedim. Sonrasında konuşmayı tamamlayarak vedalaştık. Aradan belli bir süre geçince, İdris tekrar beni aradı “Hüseyin’i aradım, telefonu açtı ancak anladığım kadarıyla çok ağır hasta ve hastalığını söylemiyor” dedi. Artık telefonları açtığını duyunca İdris’le konuştuktan sonra ben de hemen kendisini aradım, telefonu açtı. İdris’in tahmin ettiği gibi arkadaşımız ağır hastaydı. Konuşmaya bile mecali yoktu. Sanki çok farklı bir yapıya bürünmüştü. Adeta farklı bir insan olmuştu. Ben de fazla hastalığını sorgulamadan, yapabileceğimiz bir şey olduğunda, çekinmeden arayabileceğini, kendisine her türlü destek olacağımızı söyledim. Zaten fazla konuşamadı. Durumunu yakın arkadaşlara (Erdoğan ve Ali Rıza gibi) haber verdim. Sonrasında iki veya üç defa daha aradım… 

Bir gün arkadaşlardan hastaneye yatırıldığını öğrendim. Ancak hangi hastane olduğunu kimse bilmiyordu. Alaettin arkadaşımızın yoğun çabaları sonucunda, Hacettepe Üniversitesi Hastanesinin yoğun bakım bölümüne, yatırıldığını öğrendik. Erdoğan ile birlikte o bölüme gittik. Ne var ki kendisini göremedik. Zaten bana “beni görseniz de tanıyamazsınız!” demişti. Kız kardeşinin ilgilendiğini öğrendik. Zira evlenmemişti ve yalnızdı. Aradan birkaç gün geçtikten sonra da Alaettin vefat ettiğini bildirdi. Her zamanki gibi kara haber erken gelmişti. 

Tanışmamız 

Hüseyin Kocaman ile bundan yaklaşık 33 yıl önce, aynı kurumda (Türkiye Kalkınma Bankasında) çalışırken tanışmıştım. Benden iki yıl sonra kuruma girmişti ve çalıştığım müdürlükte göreve başlamıştı. Zaman zaman farklı birimler de çalışsak da dostluğumuz devam etti. Kurumda Erdoğan ile yaptığımız bilimsel ve felsefi tartışmaları, hayranlıkla dinlerdi. 

Kişiliği ve Yapısı

Söylediğine göre daha öncesinde iki yıl özel sektör deneyimi olmuş, zorlu bir sektörden gelmişti. Belki de bu yüzden Bankayı çok sevmişti. Sürekli göreve giderdi. O dönemler, Hazine tarafından verilen Kaynak Kullanımı Destekleme Pirimi (KKDP), faaliyetlerini bizim müdürlüğümüz yapıyordu. İşler de çok yoğundu. Tüm ülkedeki A.Ş. statüsündeki, binlerce teşvikli şirketlerin yatırımlarını denetlemek, raporlamak hayli zordu. Ancak Hüseyin gibi arkadaşlar sayesinde, o ağır yükün üstesinden gelinebildi. O, bu işlerin isimsiz kahramanlarından biriydi. Banka ve çalışanları söz konusu işten epey bedeller ödedi. Bunlar: şaibeler, kurumdan atılmalar vd. pek çok şeylerdi...

Gördüğüm kadarıyla Bankayı en çok seven iki arkadaştan biriydi. Kıdemli uzmanlığın dışında üst bir makama getirilmedi. En çok buna üzüldü. Ben de ona, zenginsin anlamında “üzülme, sen de bankanın Trump’ısın!” desem de üzüntüsünü hissederdim. Zaten ülkemizin özellikle bürokratik yapısı ve belli makamlara yükselmenin koşulları, belli değil miydi?.. İTÜ, ODTÜ gibi okullardan mezun olsan da gerçek değişir miydi? 

İyi kalpliydi, çalışmaya ve zenginliğe önem verirdi. Ayrıca disiplinli ve düzenliydi. Beni ve Erdoğan’ı çok eleştirirdi. “Önceleri seni ve Erdoğan’ı allame sanmıştım. Sonrasında baktım ki aynı şeyleri tekrarlıyorsunuz” demesinde bile bir başka gerçek gizliydi. Bankadaki ilk yıllarında akademik görüş ve düşünceye daha çok değer verirken yıllar geçtikçe servete ve güce daha çok değer verdiğini hissederdik. Önceleri “senin sevdiğini ben de severim derken, sizin yüzünüzden daha üst mevkilere gelemedim” demişti. “Bir işin en küçüğünü Erdoğan’dan, en olumsuzunu da Ziya’dan öğrenebilirsin!” de demişti. 

Çok okurdu, kendini sürekli geliştirirdi. Kız kardeşi; ağır hastayken bile yatağının ucunda kitaplar olduğunu, söyledi. 

Hep özeli vardı, ilişkileri sınırlıydı ancak harbiydi ve yalnızlığı severdi.  Samimi dostları dışında kimseyle fazla konuşmazdı, emekli maaşını bile gizlerdi. Tüm bunlara rağmen çok anımız oldu. Kurumda en çok eleştirdiği, bir o kadar da sevdiği kişilerden biri de yanılmıyorsam bendim. Hayatta ve kurumda yaşadığım olumsuz olaylara üzüldüğünü gördüm. Bolu’da çalışırken iki veya üç defa ziyaretime gelmişti.
Hastalanmadan önce girdiği psikolojik durumdan çıkmasına, destek olamadık. Çünkü beni ve kurumdaki diğer arkadaşlarını pek dinlemedi. Belki de değerleri değişmişti. Fakat hayatının son günlerinde (olumlu olarak) çok değiştiğini vurgulamak anlamında, “iyileşip ayağa kalkarsam beni tanıyamazsın, başka bir Hüseyin oldum” demişti. Öğüt niteliğinde bazı tecrübelerini de aktarmıştı…

Sonuç

Ölüm Allah’ın emri, her canlı onu tadacak! Bunda şüphe yok. Tüm mesele iyi anılar ve izler bırakmak olsa gerek. Zira kalıcı olan bunlar. Diğer tüm maddi varlık ve makamlar ise geçici. Bu yüzden eşyaya ve makama buna göre değer vermenin daha anlamlı; makam hırsı ile kalp kırmanın, insanları üzmenin ise anlamsız olduğunu, galiba kurumun değişimi herkese bir kez daha göstermiştir… 
Mekânın cennet olsun güzel arkadaşım!.. 
 

Yorumlar 4
Ümit 11 Temmuz 2023 22:11

Maalesef değerler kaybedildikten sonra anlaşılıyor. Önemli olan yaşarken değer bilmek olsa da bu da herkese kısmet olmuyor.

Zafer öztürk 11 Temmuz 2023 21:48

Başımız sağolsun. Dileğim benim de böyle güzelliklerle anılmam. Mekanı cennet olsun

Murat Hoşöz 11 Temmuz 2023 18:48

Allah'ın rahmetiyle olsun.

Necdet Şahinküçük 11 Temmuz 2023 17:53

Hüseyin Kocaman, kendine özgü düşünceleri ve davranışlara sahip bir arkadaşımızdı. Lüzumsuz konu ve kişilerle ilgilenmez, kimse hakkında dedikodu yapmazdı. İşinin gereğini her daim hakkıyla yerine getirir, gecikme ve hatalara sebep olmazdı. Tipik bir Karadenizli olarak tez canlılığı her zaman yaşardı. Çok insanla sıkı ilişkiler kurmaz, ama dost bildiklerine canı gönülden davranırdı. Ömrünün son demlerinde kardeşliğimizin gereğini kendisine gösteremedik, eksikliğimizi inşallah affeder. Çok sevdiğin Karadeniz ormanları içinde inşallah huzur bulur. Mekanın cennet olsun, İyi Dost, İyi Arkadaş, İyi İnsan

Yazarın Diğer Yazıları