Selamünaleyküm, muhterem arkadaşlar müsait oldukça inşaallah haftada bir gün Kayseri Gündem’de sizlerle beraber olmaya çalışacağım.
Yazılarıma Kayseri’ye yönelik eleştirilerle başlayacağım için beni bağışlayın, inşaallah eleştiriyle başlasak da sonunu hayırla noktalarız.
Kayseri Türkiye’nin en muhafazakâr şehirlerinden biri olarak bilinir. Hadi diyelim sıralamada birinciliği Konya’ya verseler bile, ikinciliği hiç bir şehre kaptırmazlar.
Ben de bu durumu göz önünde tutarak ilk eleştirimi yapacağım;
Siyonist terör devletinin kırk iki günden bu yana sürdürdüğü hunharca katliamlara karşı Kayseri’nin gösterdiği tepkiye bakıyoruz ve bundan dolayı “Kayseri bu kadarcık mı? Kayseri bu olmamalı” diyoruz. Bize sorarsanız bu kadar gün içinde Kayseri’ye yakışan bir eylem bir etkinlik gösterilememiştir.
Aslında sadece şu son Gazze katliamında değil daha önceki Kur’an’a yapılan saldırılarda ve Peygamber Aleyhisselama yapılan hakaretlerde de Kayseri hiç bir zaman kendisinden bekleneni yapamamış, şehrin ayağa kalkması beklenirken Hunat veya meydan camiinin önünde yirmi beş otuz kişilik basın bildirileriyle geçiştirilmiştir.
Başka şehirlerdeki hareketliliği bilen birisi olarak bu durumu ben her zaman garipsedim, Kayseri niçin böyledir diye arkadaşlar arasında konuşup tartıştığımız olmuştur.
Vardığımız sonuç; Kayseri insanının genel olarak dünyevi hayatının, refah seviyesinin iyi olduğu, işlerinin tıkırında olduğu, buna zarar gelecek etkinliklerden uzak durmayı tercih ettiği kanaatine vardık, ne kadar isabetlidir bilemem. Biraz da cenneti garantilemiş bir halleri var da bu gibi etkinliklere gerek kalmadığı düşüncesindeler galiba.
Vardığımız bu kanaatlerde isabetli olduğumuzun bir başka delili de, söz konusu etkinliklere katılanların genellikle gariban kesimlerden olmasıdır.
Kayseri mutlaka kendine yakışan bir şekilde meydanlara inmelidir. Kanaat önderleri bunun için kafa yormalıdır.
Unutmayalım ki Türkiye’nin ayağa kalktığı her önemli günde gözler Dindar Kayseri’yi aramaktadır.
Bu duygularla cumanız mübarek olsun!
