Mehmet AYMAN

İyi ki varsınız

Mehmet AYMAN

Bana kalsa hiç yazmak istemezdim. Ama işin sorumluluk yanı var. O yüzden yazmam gerekli, elzem hatta ahlaki bir görev.

Geçtiğimiz Pazar günü öğle saatlerinde hafif ateş, öksürük ve baş ağrısıyla birlikte biraz halsizlik şikâyeti başladı. Üşütmüşümdür, biraz da yoruldum dinlenince geçer diye düşünüyordum. Bu arada iki gözümün ışığı sevgili torunum da biraz rahatsızdı. Durumunu sormak için oğlum Furkan’ı aradım. Hastanede olduklarını test yaptırmak için beklediklerini söyledi. Sen nasılsın baba diye o da benim durumumu sordu. Ben de anlattım. Bir sıra da benim için alacağını söyledi. Gerek yok iyileşirim dedimse de ısrar edince bir şey demedim. Saat akşamın beşini biraz geçerken Furkan sıranın  yaklaştığını haber verince  gittim. Sıramız geldi. Onca kalabalığa rağmen kargaşa ve yığılmaya fırsat vermeden beş, on dakikada testlerimiz yapıldı eve döndük. Saat akşamın altısını biraz geçiyordu.
Yaklaşık bir iki saat sonra da cep telefonlarımıza test sonuçlarının pozitif olduğu hakkındaki sonuç mesajı geldi. Aynı mesajda sağlık Bakanlığının MHRS uygulamasından da bilgilendirileceğimiz söyleniyordu.

Kendi durumumu takip için uygulamayı açtım. Hemen güncellenmiş. Ayrıca bakanlıkça aranıp durumum hakkında bilgi alacaklarını söylüyordu.

Pazartesi yani bugün sabah saat 11.30 da Sağlık bakanlığı hattından arandım. Durumumu sordular anlattım. Tavsiyelerde bulunup, geçmiş olsun dileklerini ilettiler. Çok duygulandım. 

Kurallara uyuyorum. Evdeyim, birkaç telefonla işlerimi erteledim. Öğleden sonra yine bir telefon. Rehberimde olmayan bir numara. Sağlık ocağından arıyorlar. Son derece şefkatli ve nazik bir tavırla. Bir isteğim, şikâyetim olup olmadığını soruyorlar. Utanmasam ağlayacağım. İyiyim diyorum. Allah’a çok şükür iyiyim. Hemşire hanım tavsiyelerde bulunuyor. Bir isteğim olup olmadığını soruyor. Teşekkür ediyorum. Sonra oturup bu yazıyı yazıyorum. Bunu bir görev telakki ederek yazıyorum. Bu günleri gösterdiği için Rabbime bir şükür, devletimize de bir teşekkür nişanesi olarak.

Yaşım neredeyse 60 oldu. Yarım asrı geçkin bir zamandır da şehirde yaşıyorum. Gerek kendim gerek ailem ve yakınlarım için kaç defa hastanelere gittiğimi hatırlamıyorum bile. Ama özellikle yaklaşık son on yılda Türkiye’de sağlık sektörünün geldiği noktayı görüpte, inkar etmek ancak nankörlük olur diye düşünmekten kendimi alamıyorum. Bin bir zahmetle alınan muayene sıralarını, sıra beklerken düştüğümüz acınası durumları düşündükçe içim acıyor. Doktorun huzurunda döktüğümüz ecel terlerini de hiç unutmadım, unutamadım tabii. Sonra o eczane senin bu eczane benim diye sokan sokak gezip ilaç aramalarımızı. Bulamayınca karaborsaya, ahlaksız tacirlere mecbur oluşumuzu hatırlamak bile istemiyorum.

Ya şimdi; sağlık durumumuzu öğrenmek için bizi günde iki defa arayan bir sağlık çalışanı kadrosu. Bakanlığından tutun da en alt biriminde çalışanına kadar hepsine minnet borcumuz olduğunu düşünüyorum. İyi ki varsınız.
 

Yazarın Diğer Yazıları