İhsan ÖZKAN

8 Mart Dünya Kadınları İstismar Günü

İhsan ÖZKAN

8 Mart 1857 tarihinde New York’ta 40 bin dokuma işçisi çalışma koşullarını protesto etmek için Triangle Gömlek Fabrikasında grev başlatmış daha sonra polis baskınına maruz kalmışlardır. Polisler zorla işçileri fabrikaya kilitlemiş, fabrika içinde çıkan yangın sonucunda 129 kişi hayatını kaybetmiştir. Ölenlerinin çoğunun kadınların oluşturduğu cenaze törenine on bin kişiden fazla katılım olmuş ve protesto gösterileri düzenlenmiştir. Dünya kadınlar gününü icat eden zihniyet bu tarihi kadınlar gününün ortaya çıkmasının ilk kıvılcımı olarak kabul eder.

26-27 Ağustos 1910’da Uluslararası Kadın Konferansı katılımcılarından Alman Sosyal Demokrat partisi üyesi Clara Zetkin’in teklifiyle 8 Mart tarihinin her yıl Kadınlar Günü olarak kutlanmasını teklif etmiş ve kabul edilmiştir. Bütün batı dünyası bu tarihten itibaren 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü şimdiye kadar düzenli olarak kutlamıştır.

Kapitalizm eğer bir konuyla ilgileniyorsa onu mutlaka sömürü aracı haline getirir. Ya da bir kavramı alır, içini boşaltır, ‘tanımı güçlü yapar’ mottosuyla kendi çıkarına göre bir tanım yapar ve bunu pazarlar. Mesela aşk kavramı. Kapitalizm bu kavramı alır. Bu kavramı asıl manasından uzaklaştırarak tüketim nesnesi haline getirir. Haz duygularını harekete geçirerek hiçbir sınır ve değer tanımadan her türlü sömürmeye başlar. Sevgililerin nasıl tüketim çılgınlığı döngüsüne katılacaklarının rehberliğini yapar. Aşık olduğun kadından bıkkınlık geldiyse aşktan vazgeçmek yok. Hemen kadını değiştir, yapman gereken tüketim çılgınlığına tekrar dön. Sıkılınca tekrar değiştir. Hata sende değil. Sadece doğru kişiyi bulamadın. Aşktan daha doğrusu hazdan ve alışverişten vazgeçmek yok.

Hâlbuki insanı insan yapan kendisine sınır koymasıdır. Çünkü insan sınırsız bir varlık değildir. Eğer sınırsızca davranmaya kalkarsa kendi dengesini bozar, mutluluğa ve huzura kavuşamaz. Kapitalizm ise ‘Anı Yaşa’, ‘Sınırlarını Aş’, ‘Kimsenin Seni Kısıtlamasına İzin Verme’ gibi sloganlarla insanı Tanrılaştırmaya ve dengesini bozup alış veriş döngüsüne sokmaya çalışıyor.

Batı toplumları fabrikada daha çok köle ihtiyacını karşılamak için  8 Mart Dünya Kadınlar Gününü icat etti. Daha doğrusu çalışma koşullarıyla ilgili yavaş yavaş bilinçlenmeye başlayan ve bu durumu eleştirenlere karşı düzenlenmiş hileli bir oyun. Sizin de haklarınız var, sizin de çalışma özgürlüğünüz var diyerek hem kadınlara haklarını veriyormuş gibi yaptı hem de köle ihtiyacını giderdi. Kadınlar da erkekler gibi tabi ki eğer isterse çalışmalı ve hayatın her alanında fıtratına uygun biçimde yer almalı.    

Kapitalizmde, ihtiyaç olmayan bir ürünün bilinçdışından bilinçaltına sokup o ürünün hayat boyu bağımlılık derecesinde tüketilmesini sağlamak fikri ilk defa Halka İlişkilerin babası olarak tarif edilen Sigmund Frued’un da yeğeni Edward Bernays’tır. Bernays’ın en bilindik çalışması 1920’lerde kadınları sigara içmesine ikna etmesidir. O dönemde kadınların sigara içmesi hoş karşılanmamaktadır. Bernays kadınların sigara içmesini teşvik etmek için ‘özgürlük Meşalesi’ adlı yürüyüşe katılmalarını ikna ederek sokaklarda tomarla para dağıtır. Sigara satışlarını 1-2 yıl içinde görülmedik bir şekilde artırmıştır. Sizce Bernaysın derdi gerçekten kadınların özgürlüğümü.

Günümüzde maalesef kadınların bir kısmı Kapitalizme olan bağlılığımız sayesinde sömürü aracı haline getirildiler. Aşk duygumuzu yüceltmek için dizilerde ve sosyal medyada neredeyse çiğnenmedik ahlak kuralı kalmadı. 2004 yılında Erciyes Üniversitesinde İşletme Fakültesinde işletmeciler için güzel bir kurs açılmıştı. O yıllarda başörtülü bir şekilde üniversiteye girmek bile yasaktı. Kendisi de başörtülü olmayan bayan hocamız daracık giyinmiş bir kız öğrenciye şöyle dedi: Yaşam tarzına müdahale etmek istemem ama öğrencim olarak sana değer verdiğim için söylüyorum,  bu şekilde giyinmen kendini erkeklerin kölesi gibi muamele görmene vesile olur. Sana bakan bir erkeğin zihninde seninle ilgili duyguları kafanda bir canlandır istersen dedi ve hepimiz şok olduk. Öğrenci hemen dersten çıktı. Artık gelmez diyorduk ama bir gün sonra kursa katıldı ve derslere katıldı. Eve gidince bu konu üzerinde düşündüğünü ve hocamıza hak verdiğini söyledi. Bugüne kadar hiç sizin dediğiniz pencereden bakmamıştım dedi.

Katıldığım bir konferansta Avrupa’dan gelen bayan akademisyen kendi ülkelerinde, Türkiye’deki kadar açık giyinme tarzının olmadığını söyledi.  Hayatım boyunca özgüveni olan, işinde ve ilminde ilerlemiş hiçbir kadının inancı olsun olmasın hatlarını belli edecek kıyafetler giydiğini görmedim. Bir de ne zaman bu konularla ilgili konuşsak hayatta hiçbir ideal ve hedefi olmayan, kendi çıkarından başka bir şey düşünmeyen kişilerden ‘ Hayırdır hocam, Kadınların kıyafetlerini mi takip ediyorsun’ gibi lakırdılar duyuyoruz. Allah kimsenin beyin fonksiyonlarına zeval vermesin diyorum.

İnsanı sevgisinden ve rahmetinden yaratan Yüce Allah şüphesiz kadınlara en çok değer veren varlıktır. Kuranın indiği dönemde toplumların kadınları insan bile görmediği halde mirastan pay vermiş, çeşitli vesilelerle toplumun içine karışmasını sağlamıştır. Ayrıca Kuran, kadın yönetici Belkıs’tan bahsederek toplumun içinde kadınlarında olması gerektiğini göstermiştir. Yüce Allah kadınların mahrem yerlerinin örtünmesini isteyerek değerli bir hazine gibi korunmasını sağlamıştır.

Bizim düsturumuz şudur: İnsanlar tarağın dişleri gibi eşittir. Üstünlük ancak Takva ( Sorumluluk bilinci) dadır. Kimin daha Takvalı olduğunu da ancak Allah bilir.          

 

Yorumlar 2
Ertan Ünlü 14 Mart 2024 05:14

Belkıs ne güzel ornekti Reis

Ahmet Serdar 08 Mart 2024 20:25

ağzınıza sağlık hocam

Yazarın Diğer Yazıları