Erdoğan ESEN

Çağın güven bunalımı

Erdoğan ESEN

Çağ öyle bir çağ ki artık inşalara güven sorunu yaşamaya başladık. Yaşadığımız bu güven bunalımının neticesinde, insanlarla aramızdaki diyalog, yaklaşım, düşüncelerimiz ve tavırlarımız hal ve hareketlerimiz etkilenir oldu. Hele ki araya menfaat ilişkileri girdiğinde durum daha da vahimleşebiliyor ve bir çıkar söz konusu olduğunda gerçek düşünceler perdeleniyor ve ‘olması gerektiği’ gibi davranış sergileniyor.

Bu güven probleminin oluşumda birçok etken vardır muhakkak. Kötülüğün artması ve insanların güvenlik endişeleri, yaşanan olaylar ve kültürel değerlerdeki yozlaşmalar, iletişim biçimlerinin değişmesi, çalışma hayatında yaşadığımız durumlar ve sistemsel dönüşümler, insanı da içine çekiyor ve kaçınılmaz bir şekilde değiştiriyor.

Böyle bir atmosferde doğan büyüyen çocuklarımız da çağın gerekliliklerine ve fikir dünyasına göre büyüyüp yetişiyorlar. Bir şey odaklı hayata yönleniyorlar ama o bir şeyin içinin nasıl doldurulduğu, sonuca da yansıyor.

Mesela çözüm odaklı yaklaşım sergileyen ve insanlarla da ilişki ve iletişim biçimini buna göre düzenleyenler, karşılaşacakları problemlerin altında başka birilerinin hata ve etkilerini düşünmeden önce kendisine bakarak yola çıkıyor ve art niyetli düşünmeden nasıl çözülür ve sebepler nelerdir bakışıyla durumlara yaklaşabiliyor. Böylece insanlarla kurduğu ilişki, muhabbet, sevgi ve saygı hali bu bağlamda gelişip devam ediyor.

Çıkar odaklı olanlar da var. Hangi işe ya da insani ilişkiye girecek olursa acaba karşımdakinden ne koparabilirim, bana ne düşer, nasıl davranırsam nasıl kazançlı çıkarımın kaygısıyla hayatta kendine yer edinebiliyor. Tabii bu insan tipinin oluşmasında çok etkenler var. Kimi mecburiyetler ve işleyişler kaçınılmaz bir şekilde böyle bir tutum ve davranışın oluşmasına yol açabiliyor. Hükme varmadan nedenlerine bakarak değerlendirmek gerekir.

Güven odaklı ve başarı odaklı insanlar da var mesela. Her ne olursa olsun insana güvenen, önyargılarını törpüleyebilmiş, art niyet beslemeden güvenip yola çıkanlar da vardır. İnsanı sever, değer verir, yanlışları düzeltmeye çalışır gücü nispetince… Ancak güvenleri sarsıldıkça da başka başka nedenlerle, hayattan elini eteğini çekercesine soğur insanlardan ve dünyadan. Böylece her yaklaşım sergilemek istediğinde güven sorunu doğar ve zihinlerdeki mesafeler artar, fiziksek mesafelerin de oluşmasına yol açar. Başarı odaklı olanlar, hangi ortam/alan olursa olsun o şeyin üstesinden gelmek için emek harcar. Ancak başarı dışında başka bir değer koymadan yol almaya devam ederse de, değerleri erozyona uğrayabilir, yine güveni sarsılır ve hayata başka bir pencereden bakmaya başlar. O pencerenin de görüş mesafesi daralır, pencere kırık dökük bir hal almaya başladıkça, başarı dışında bir alternatif düşünemez.

Kötülükler de etkiliyor demiştik. Cinayetler, hırsızlıklar, istismarlar, huzur kaçıran eylemler ve durumlar da insanlara arasına adeta nifak ekmektedir. Çekimserliklerin artışı, mümkün olduğunca bir mesafe mertebesinde ilişkiler kurmak, yanlış anlaşılmaya mahal verir diye bir takım sevgi saygı ve muhabbet dolu yaklaşımlar sergilemekten imtina edilmeye başlanır. Çünkü bir davranışı karşısında farklı yaftalarla karşılaşabilir, sonu vahim bitecek bir durumlar silsilesinin içinde kendini bulabilir vs. Yani bir şekilde yine güvenini yitirir. Umudunu da…

İşin özü, çağımızda güven dediğimiz olguyu yitirmeye başladık ve belki de yitirdik de arda kalanı diri tutmak için direniyor çaba sarf ediyoruz. Güven bunalımını aşmanın çarelerini bulmaktır işimiz. Güven duygusu tesis edilmedikçe istediğimiz kadar güvenlikli bir ortamda yaşayalım, her şeyin altından başka bir şey var psikolojini atlatmak zor olacaktır. Güvensizlik çağından tez zamanda kurtulmak ve güven çağına ermek dileğiyle.
 

Yazarın Diğer Yazıları