Hoş geldin, on bir ayın Sultanı!

Ülkemizin yaşadığı büyük deprem felaketinden sonra bu yıl Ramazan ayına buruk girdik. 

Ramazan ayı, Kur’an’ın inmeye başladığı, orucun farz kılındığı, teravih namazının bu ayda kılındığı, zekat, fitre, fidye gibi malî ibadetlerin ifâ edildiği ve bu sebeple Allah tarafından değerinin ve kıymetinin çok olduğu hicrî takvimin aylarından birisidir. 

Oruç; imsak vakti ile iftar vakti arasında yeme, içme ve cinsî münasebetten uzak kalınarak eda edilen, İslam’ın temel ibadetlerinden farz bir ibadettir.

“Ey iman edenler, Oruç sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılınmıştır; böylelikle sizler takvaya eresiniz.” (Bakara, 183)

Bu ayeti kerimeden üç ilke çıkarabiliriz:
1- Orucun hükmü: “kütibe aleyküm” kelimesi ile farz oluşu,
2- Orucun tarihi: “min kabliküm”  kelimesi ile daha önceki ümmetlere de farz kılındığı,
3-Orucun hikmeti: “lealleküm tettekun“ kelimesi ile takvaya ermek, günahlardan / kötülüklerden korunmak amaçlanmıştır.

Orucun emredildiği ayetlerde, Allah’ın orucu farz kılınmasının temel gerekçesini ‘takva’ olarak belirtmiştir. Yani orucun gayesi sağlık-sıhhat değil, Allah’ın rızasını kazanmaktır. 

Peygamberimiz (sas) şöyle buyurmuştur: “Oruçlunun ağız kokusu Allah’ın katında misk kokusundan daha hoştur.”(Buhari, Savm, 9.)

Bir başka hadiste ise oruçlu birinin çirkin sözden ve tartışmadan kaçınması gerektiği, kendisine kötü söz söylendiğinde ise sadece “Ben oruçluyum” demesi tavsiye edilir:

“Oruç kalkandır. Oruçlu çekişmez ve kimseyle de dövüşmez. Birisi kendisine sataşır veya küfrederse iki kere ‘ben oruçluyum’ desin”. 
“Kalkanın sizi savaşta düşmandan koruması gibi oruç da sizi ateşten korur.”

Biz Müslümanlar sağlığımızı korumak için oruç tutmuyoruz; ancak oruç tutarken de bize emanet olan beden ve ruh sağlığımızı korumak için gerekli tedbirleri almak ve uygulamakla yükümlüyüz.

Oruç, Yaradan ile kul arasındaki sırlı ibadettir. İbadet şehrinin kapısı cennetin Reyyan kapısıdır ki, oruçla açılır. Çünkü oruçta riya / gösteriş yoktur. Hakk’ın rızası vardır. O rıza ki, Allah’ın rahmetini getirir.

Ramazan ayı; maddi-manevi, fizik-metafizik, bireysel-toplumsal her bakımdan yenilenmenin yaşandığı iklim mevsimidir.

“Ramazan ayı, insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olan Kur’an’ın indirildiği aydır. Öyleyse sizden Ramazan ayını idrak edenler oruç tutsun.” (Bakara, 85)

Peygamber Efendimiz (sav)’in ifadesi ile “evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu cehennemden kurtuluş” olan bu ay, bir Mümin’in ömrü boyunca yaşayacağı olgunlaşma aşamalarının göstergesidir.

 Varoluş ve diriliş ayı ramazan, tefekkür / tezekkür zamanıdır. Arınma, temizlenme ve pişme Ramazan ayında gerçekleşir. 

Nefsi terbiye eden ve ahlakı güzelleştirerek bedeni arıtan oruç; infakı ve karşılıksız vermekle malı ve serveti temizleyen fitre ve zekât, Ramazan’ın gülleridir. İlahi âlemin kokusu ve Hakk’ın nefesi, bu kokuyu ruhlarımıza üfler.

“Oruç, iyi ile kötüyü ayırt eden bir mihenk taşıdır. Göklerin ötesinden gelen manevi bir besindir. Hz. Meryem’e inen bir mâide / gök sofrasıdır. 

Ramazan ayının iki güzel ibadeti, teravih ve itikaftır. Koruyucu zırh olan teravih, bedeni terbiye eder, gurur ve kibri başlardan alır, Allah’a kulluğa ve secdeye yöneltir.

Orucun ve oruçlunun şerefesi teravihte, cemaatle zenginleşen kulluk ruhu, namazla arınmanın zirvesini ve tecrübesini yaşar.

 İtikaf; söz, yemek, içmek ve uykunun denge kazanıp, hazzın ve nefsin azgın güçlerini yenmesidir. Kulluğun zirve noktasıdır, nebevî yükseliştir.

Gönül ve ruh; açlığın, susuzluğun etkisiyle iradenin hâkimiyetine girer. Bu aşamada ihtiras ve şehvetin kudretinden söz edilmez. 

Mutlak iradeye (Yaradan) teslim olmuş kalp ve beyin, her türlü şeytanî ayartmaların oyunundan kurtulur; derin bir murakabe düzeyine ulaşır.

İftar sofraları paylaştıkça çoğalır, bereketlenir. 
 Hz. İbrahim’in gönül  sofralarına dönüşür.
 Hz. Musa’yla Tih Çölü’nde yer sofralarını hatırlatır. 
Hz. Nuh’un gemisindeki aşure lezzeti, iftarla tadılır. 
Hz. Yusuf’un hapishanesindeki sofralarını hatırlatır iftar. 

Hurma, tuz ve su, iftarın güzelleridir. İftar onlarla, nebevî seslenişe muhatap olur. Hurmanın tadı, Hz. Peygamberi ve O’nun hikmetli sohbetlerini hatırlatır bize.

Ramazan’da oruçla birlikte manevi arınmanın şuuruna eren Müslümanlar, bu ayda Kur’an’ı okuma ve anlama gayretlerini artırırlar. 

Camilerimizde mukabeleler okunur. Rabbinin mesajlarını anlamak isteyenler Kur’an’ın anlamını okur ve ledünnî ilme sahip olmak isteyenler tefsirini okurlar. 

İnsan, oruç ile nimeti vereni tanıyıp O’nun ikramlarını hatırlayarak yasak olan şeylerden uzaklaşır ve nefsiyle mücadele eder.

Rabbim bizlere bu görevi ifa ederek, sadece mide orucu değil; dil orucu, göz orucu, kulak orucu, el ve ayak orucu, kalp orucu tutarak, tüm hayatımızı Ramazanlaştıracağımız bir zaman dilimi yaşamayı naip etsin.

"Her kim inanarak ve karşılığını sadece Allah'tan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa, onun geçmiş günahları bağışlanır."  (Hadisi Şerif)

Rabbim, bizleri Peygamberimizin bu müjdesine mazhar olan kullarından eylesin inşallah.