Ali ÖZKANLI

YENİ EĞİTİM VE ÖĞRETİM YILINA GİRERKEN... 2

Ali ÖZKANLI

Öğretmen, mesleğinin sevdalısı, en güzel örnek, çiçeklerini iyiye, güzele yönelten insan değil midir? Bu meslek aşk mesleği, gönüllere girme mesleği değil midir? Öğretmen, yaşadığı çevreyi sevgi bahçesi görerek, açmayı bekleyen tomurcuklara el atıp yol onlara gösteren bir insan değil midir? Öğretmen, tatlı diliyle, güler yüzüyle, dokunuşu, konuşması, gözlerin içine bakmasıyla, ruhları okşamasıyla, dinlemesiyle, öğrencilerine isimleriyle hitap etmesiyle çok özel ve güzel bir insan değil midir?

Öğretmenlik bilincini okuduğumuz okullar değil, görev yaptığımız okullar veriyor. Okullar ve öğrenciler aynı zamanda bizim öğretmenlerimiz oluyor. Bu bilince ulaşabilmenin yolu öğrencileri sevmek ve ilgilenmekten geçmektedir.

Öğretmen, yüzleri solmuş, gözlerinin ışığı sönmüş, suya hasret çiçeklere derman olabilendir. Onlara sevgiyle bakan, ilgiyle yaklaşan, dinleyen ve umut sunan bir gönül eri olmalıdır. Öğretmen, yaralara merhem, yüreklere sevgi, beyinlere bilgi, yaklaşarak ilgi, kalplere mutluluk akıtan sevgi pınarı olmalıdır. Öğretmen, güler yüzle sınıfını selamlayan, derslerini sevdiren, derse karşı merak uyandıran, öğrenciyi bir rakip olarak görmeyen, onların açığını, hatasını aramayan, onu küçük düşürmeyen, azarlamayan biri olmalıdır. Öğretmen hapishane gardiyanı gibi davranamaz. Notunu mermi, not defterini silah gibi kullanamaz.

Sevgi hamuru ile yaratılan çocuklarımızın bizlere düşman olması mümkün değildir. Bir çiçek bahçıvanına ne kadar zarar verirse, bir öğrenci de öğretmenine o kadar zarar verebilir. “Hocam, bunun istisnası yok mu?” diyenlere elbette olabilir, diyeceğim. O yaban çiçeklerini bahçıvan nasıl ehil hale getiriyorsa, bir öğretmen bahçıvan kadar da mı olamaz diye sormak istiyorum. Öğretmenin görevinin kutsallığı da buradan gelmektedir. Öğretmen zor işlerin adamı olmalıdır. Mangal gibi yüreği, çelik gibi bileği olmalı, ancak gerektiğinde de bir pamuk kadar yumuşak olmalıdır. Yüreğinde sevgi olan öğretmenlerin de öğrencilerine düşmanlığı bir bahçıvanın bahçesindeki çiçeklerine olan düşmanlığı kadar olabilir. “Bunun da istisnası yok mu?” diyenlere elbette ki vardır, diyeceğim. Bir çuval pirincin içinden birkaç tane taş, bir kasa elmanın içinde de birkaç tane çürük elma çıkabilir. Allah nefsimize ve şeytana uydurmasın.

“Sevgisizlikten daha çok iletişimsizlikten dolayı birbirini anlayamayan insanlarla karşılaşıyoruz. Birbirini anlamayan taraflar… Karşısındakini seven ancak, karşısındakince sevilmediğini düşünen taraflar… Karanlıkta birbirini kucaklamak istedikleri halde karanlık yüzünden karşısındakinin kollarının açık olduğunu göremeyen, hatta onun varlığını fark etmeyen taraflar.”

Yazarın Diğer Yazıları