Ali AKGÜN

'Her Gece Ay Damlar Kudüs'e'

Ali AKGÜN

Birçok peygambere beşiklik eden Filistin toprakları, günümüzde özellikle Arap dünyasındaki problemlerin odak noktasını teşkil etmektedir. Tarihte önemli bir yeri olan Kudüs Hz. Peygamber (sav)’in İsra ve Miraç mucizelerinin gerçekleştiği yerdir. Kudüs’ün fethi, Hz. Ömer döneminde tamamlanmıştır. 

Bugün İslam coğrafyasındaki gerçek, ideallerden ne kadar da uzaktır. Emirlerimiz Allah’ın emrettiği düzeni gerçekleştirmek için kendilerine verilen emaneti taşımaya ehil değildir. Kudüs ve Mescidi Aksa işgal altındadır. Batı Şeria ve Gazze kuşatılmıştır. İsrail devleti, Müslümanları kendi ülkelerinde emniyet içinde yaşatmamak için her şeyi yapmaktadır.       

Yahudilerin durumunu Kur’an şöyle ifade eder:

  ‘Kitapta İsrail oğullarına şu hükmü verdik: ‘Siz o ülkede iki kez bozgunculuk yapacaksınız ve açık zorbalıklar edeceksiniz. Birincisinin zamanı gelince, üzerinize güçlü kuvvetli kullarımızı gönderdik. Onlar evlerin aralarına girip araştırdılar. Bu yerine getirilmesi gereken bir vaat idi. Sonra size eski gücünüzü tekrar verdik. Servet ve oğullarla sizi destekledik ve sayınızı çoğalttık. Eğer iyilik ederseniz, kendiniz için iyilik edersiniz. Kötülük ederseniz o da kendinizedir. Artık diğer bozgunculuğunuzun vadesi gelince (yine öyle kullar göndeririz) ki yüzlerinizi kötü duruma soksunlar (kederden suratlarınızın asılmasına sebep olsunlar) ve daha önce girdikleri gibi yine Mescide (Kudüs’e) girsinler ve ele geçirdiklerini mahvetsinler. (Bundan sonra) Olur ki Rabbiniz size merhamet eder, fakat siz bozgunculuğa dönerseniz biz de sizi cezalandırmaya döneriz…’ (17/5-8

Yahudilerin ilk sapkınlıkları sırasında M. Ö. 587’de Babilliler tarafından Kudüs ve Hz. Süleyman’ın mabedi yerle bir edildi. Yahudiler çevre ülkelere dağıtıldılar. Bu İsrail oğullarına, bozgunculuk yapmaları nedeniyle verilen ilk ceza idi. Pers kralı Kyros, Babil’i aldıktan sonra Yahudilerin yurtlarına dönmelerine izin verdi.  Mabet tekrar inşa edildi. M. S. 70 yılında Kudüs şehri bu defa Roma ordusu tarafından kuşatıldı; kuşatma Kudüs’ün yağmalanması ve ikinci kez mabedin yıkılması ile neticelendi. Yahudiler kılıçtan geçirildi; kalanlar da dünyanın dört bir yanına dağıldılar. Bu da Yahudilerin sapkınlıkları nedeniyle, Kur’an-ı Kerim’de geleceği haber verilen ikinci cezaydı. Bundan sonra Filistin’de 1948’e kadar bir Yahudi hakimiyeti söz konusu olmamıştır. Ayet-i kerimede Yahudilere yapılan sabit ve açık bir uyarı vardır: ‘Siz bozgunculuğa dönerseniz biz de sizi cezalandırmaya döneriz.’ Allah Teala’nın bu sözünün elbette günümüzde de bir karşılığı olmalıdır. Çünkü Yahudilerin bozgunculukları ve zorbalıkları katmerli bir şekilde devam etmektedir. 

Ebu Ubeyde Bin Cerrah komutası altındaki İslam ordusu Kudüs’ü kuşattı. Kudüs halkı bizzat Halife’ye teslim olmak istedi. Hicri 16 Miladi 637 yılında Hz. Ömer gelip şehri teslim aldı ve Kudüs Müslümanların hakimiyetine geçti. Hz. Ömer Kudüs’ü fethettikten sonra oradaki Hıristiyanlar için bir ‘eman’ (ahidname) yazdı:

‘Bismillahirrahmanirrahim,

‘Allah’ın kulu, müminlerin emiri Ömer’in İlya halkı için verdiği eman şu şekildedir:

‘Onların kiliseleri ve kiliselerin müştemilatı işgal edilip mesken yapılmayacak, yıkılmayacak, arazisinden alınmayacak ve haçlarına dokunulmayacak. Hiç kimsenin malı alınmayacak; hiç kimse dinini değiştirmeye zorlanmayacak ve onlardan hiç kimseye zarar verilmeyecektir. Yahudiler, Kudüs halkıyla beraber kalmayacaklar. Buna karşılık diğer ülkelerde olduğu gibi Kudüs halkı da cizye verecektir. Buna ilaveten Bizanslıları ve hırsızları şehirden dışarıya çıkarsınlar. Bunlardan her kim şehri terk edecek olursa, gideceği yere varıncaya kadar güvence altındadır. Fakat buna rağmen Bizanslılardan kalmak isteyen olursa, onlar da şehir halkı gibi cizye verecekler. Aynı şekilde Kudüs halkından da kim Bizanslılarla gitmek isterse, keza onlar da gidecekleri yere varıncaya kadar hem kendileri hem malları hem de dinleri güvence altındadır. Savaştan önce Kudüs’e gelmiş olan yabancılar da aynı haklara sahip olup, ister güvence altında ülkelerine dönerler, isterlerse de Kudüs halkıyla aynı şartlar altında ikamet etmeye devam edebilirler…’

M.S. 70 yılındaki ikinci yıkım ve sürgün hadisesinden bu yana, 1917’de İngilizlerin Kudüs’ü işgal etmelerine kadar, Yahudilerin Filistin’de var olabilmeleri ancak Müslümanlar sayesinde imkan dahilinde olmuştur. Hz. Ömer’in Kudüs’ü fethetmesinden sonra bölgeye Yahudilerin yerleşmelerine izin verildiği görülmektedir. 1099’da haçlıların bölgeyi işgal etmesi, Yahudilerin tekrar bu toprakları terk etmesine yol açmıştır. 1187’de Selahaddin Eyyubi’nin Haçlıları yenerek Filistin’de yeniden Müslümanların hakimiyetini tesis etmesiyle Yahudiler Filistin’de kalabilmişlerdir. Memlukler döneminde biraz sıkıntılı bir dönem yaşasalar da 1517’de Osmanlı İmparatorluğu’nun bölgeyi egemenliği altına almasıyla, Yahudiler Filistin’e tekrar göç etmişlerdir. 

Yahudi düşmanlığı Roma ve Bizans’ta yoğun bir şekilde gözlemlenmiştir. Avrupa’da sürekli Yahudi karşıtı bir tavrın varlığı söz konusudur. Yahudiler 1290’da Fransa’dan, 1392’de İngiltere’den, 1492’de İspanya’dan ve 1497’de Portekiz’den göçe zorlanmışlardır. Başka yerlerde barındırılmayan Yahudilere topraklarını açan Osmanlı imparatorluğu, onların Filistin’e de yerleşmelerine izin vermiştir. Ancak Yahudilerin Filistin’deki Müslüman nüfusa oranı hep düşük kalmıştır.
 

Yazarın Diğer Yazıları