Ali AKGÜN

Devrim, Hamas Ve Medeniyet- III

Ali AKGÜN

Tevhidi düşünüşün metodolojisinin en karakteristik özelliği gerçekliğin tekliği ilkesine sahip oluşudur. Dış dünya var oluşunu yaratıcısı ve gerçekliğin nihai sebebi olan Allah’a borçludur. İslam buna bir de ümmetçilik ilkesini katar. Bu ilke hiçbir değeri ve hiçbir buyruğu kişisel, yalnızca bireye ait olarak görmez. Allah’ın buyrukları ya da ahlaki emirleri esas itibariyle ümmetin sosyal düzenine yönelik emirlerdir ve orada yürürlüktedirler. 

Kutub İslam nizamının benzersizliğini ve hayata geçmesi gerektiğini belirtirken şöyle söylemektedir: ‘Bizim insanlığın tanımadığı ve üretmesinin de mümkün olmadığı yepyeni ve mükemmel bir değere sahip olduğumuz konusunda kuşku yoktur. Ancak bu yeni ve mükemmel değerin -daha evvel de vurguladığımız gibi- mutlaka pratik hayatta fiilen tatbik edilmesi, bir toplumun bunu yaşaması zorunludur. Bu ise Müslümanların eskiden beri yaşadığı yerlerde yeniden diriliş hareketinin başlatılmasını gerekli kılar. Uzak veya yakın bir zamanda insanlığın liderliğini ele geçirmek, işte bu yeniden dirilişin peşinden gelecektir.’

Günümüzde İslam aleminin durumunun iyi olmadığı bilinmektedir. Bu konuyla ilgili birçok faktör sayılabilir. Belki en önemli nedenlerden biri ümmetin iktidarı kaybetmesidir. ‘Din temel ve esastır, iktidar ise onun koruyucusudur.’ Bu itibarla sosyal bir otorite olan devlet vazgeçilmez bir araçtır. İslam devleti yeryüzünde hakkı ve adaleti gerçekleştirmek ve batılı ortadan kaldırmak sorumluluğunu üstlenecek bir toplum oluşturmak için mutlaka gereklidir.

İslami bir idarenin ortaya çıkması için birkaç yol ifade edilebilir. 2012’de Mısır’da ve 2013’de Tunus’ta olduğu gibi seslerini yükseltip, demokratik sistem içinde, seçimlerle iktidarı kazanmayı düşünebilir Müslümanlar. İran’da 1979 yılında olduğu şekilde kanlı bir halk ayaklanmasından sonra gerçekleştirilen devrim yoluyla da iktidarın elde geçirilmesi söz konusu olabilir. Farklı yöntemler dile getirilebilir. İlk iki durumda sonuç itibariyle bir başarısızlık meydana gelmiştir. İki ülkede de ordu darbe yapmıştır. Mısırda Müslüman Kardeşlere yönelik bir katliam gerçekleştirilmiş ve halkın seçtiği Cumhurbaşkanı Mursi zindanda ölüme sürüklenmiştir. Tunus’ta da İslami hareketin seçimlerdeki başarısı yok sayılmış ve Gannuşi hapsedilmiştir. İran devriminin oluş şartları konusunda ise aklı meşgul eden kuşkular söz konusudur. O halde Müslümanlar hakimiyeti nasıl elde edeceklerdir?
 

Yazarın Diğer Yazıları