Ali AKGÜN

DEVRİM, HAMAS VE MEDENİYET -II

Ali AKGÜN


            Kur’an bize şöyle söylüyor:

 ‘Sizden inanıp iyi işler yapanlara Allah şöyle vaat etti: ‘Onlardan öncekileri nasıl hükümran kıldıysa onları da yeryüzünde hükümran kılacak ve mutlaka onlara kendileri için razı olduğu dinlerini kuvvetle tatbik kudreti verecek ve mutlaka onları korkularının arkasından emniyete kavuşturacak.’ (24/55)

‘Bir kavim kendini değiştirmedikçe Allah o kavmin durumunu değiştirmez.’ (13/11)

 ‘Eğer yüz çevirecek olursanız, Allah sizin yerinize başka bir kavim getirir de onlar sizin gibi olmazlar.’ (47/38)

‘Yoksa siz sizden önce geçenlerin durumu başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlara öyle yoksulluk ve sıkıntı dokunmuştu, öyle sarsılmışlardı ki, nihayet peygamber ve onunla birlikte inananlar; ‘Allah’ın yardımı ne zaman?’ diyecek olmuşlardı. İyi bilin ki Allah’ın yardımı yakındır.’ (2/214)

‘Bu, Allah’ın gerçek müminleri ortaya çıkarması ve sizden şehitler edinmesi içindir.’ (3/40)

‘Size ne oluyor ki Allah yolunda ve çaresizlik içinde bırakılan: ‘Ey büyük Rabbimiz bizi şu halkı zalim olan memleketten çıkar, bize katından bir koruyucu gönder, bize katından bir yardımcı ver!’ diyen zayıf erkek, kadın ve çocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz?’ (4/75)

İslam’da ahlaki bir davetle, ibadetlerle ilgili bir yan olduğu gibi, devlet idaresi, hukuk, iktisat ve devletlerarası ilişkilerle ilgili bir taraf da vardır. En önemli husus da elbette İslam bir toplumda tatbik edilmelidir. Çünkü insanlar hayata yansıdığını, uygulandığını görmedikçe sadece fikir düzeyinde kalmış bir inanca önem vermezler. Bugün İslami prensipleri benimsemiş, toplumun bütün katmanlarında ve hayatın tüm alanlarında; siyasi, hukuki, ekonomik ve ilmi konularda İslami düşünüşün esaslarını gerçekleştirmiş bir İslam devleti olmadığı için İslam ümmetinin varlığı hissedilmemektedir. 

İslam düşüncesi belirli bir zaman ve mekanla kayıtlı olmadığı gibi, gelişmenin düzeyi ve aşamalarından herhangi biriyle de sınırlı değildir. ‘Onun gayesi sunmuş olduğu yeni nizamı zaman içinde kesintisiz bir hareketle geliştirmektir.’

Müslümanlar dünya ve bilgiyle ilişkiler konusunda tevhidi düşünme yeteneğini yeniden kazanmalıdırlar. Bu alimlere düşen bir görevdir. Özellikle 19. Yüzyıldan bu yana temel kaynaklarımıza bakışta kaybettiklerimizi bulma arayışı, İslam’ın değer ve prensiplerine tekrar dönüşümüz için bir başlangıç sağlayabilir.

Yazarın Diğer Yazıları