Ahmet Taş

DİNMEYEN ACI, ÇERKEZ SÜRGÜNÜ

Ahmet Taş

Tatarlar, Çeçenler ve diğer Kafkas kavimleri gibi Çerkezlerde dünyanın cennet köşelerinden olan Kafkasya'nın tarihine nam salmış kavimlerindendir.
İslam tarihinin ilk yıllarında İslam’la şereflenen Çerkezler, kendileri gibi İslam’la müşerref olan diğer kavimler ile birlikte daima bağımsız ve hür yaşamaya çalışmışlar, özellikle güneye inmek amacıyla Kafkasya'yı işgale başlayan Çarlık Rusya’sına karşı bağımsızlık için destansı mücadeleler vermişlerdir.
Özellikle İmam Şamil'in (Şeyh Şamil) dışarıdan yardım almadan 1830’lardan 1860'ların ortalarına kadar Ruslara karşı verdiği destansı mücadelesi tüm tarihin ve tarihçilerin tanıklık ettiği yiğitlik abidesi bir direniş örneğidir. İmam Şamil savaştan yenik çıkıp İstanbul'a geldiğinde Osmanlı Sultanı tarafından hacca gönderilmiş, hacıların yoğun talebi üzerine Kabe'nin damına çıkarak ümmeti selamlayan bir Kafkas Kartalı olarak tanınmıştır. ( Kabe’nin damında bir Kafkas Kartalı)
Çarlık Rusya’sı Kafkasya'yı tamamen elinde tutabilmenin yegane yolunun vatanları için canlarını seve seve veren Çerkez toplumunu tamamen Kafkasya'nın dışına sürmek olduğuna karar verir ve tarihin en büyük sürgün ve soykırımlarından birini başlatır.
21 Mayıs 1864 günü SOÇİ'den gemilere bindirilen bir buçuk milyon Çerkez, Osmanlı topraklarına gönderilmek üzere yola çıkarlar. Karadeniz'in azgın sularını yara yara Osmanlı kıyılarına yol alan gemiler Trabzon, Samsun ve Sinop limanlarına ulaşır.
Ne yazık ki Osmanlı Hükümeti de bu mazlum insanları karşılamak için yeterli bir hazırlık yapabilmiş değildir. Açlık ve salgın hastalık sebebiyle bir buçuk milyon insanın 500 bini yollarda telef olup soykırıma kurban gider. Geri kalan bir milyon insan, Osmanlı hükümetinin uyguladığı iskan politikası ile Orta Anadolu, Marmara, Ege, Çukurova, Hatay Ovası, Suriye ve Ürdün gibi Osmanlı coğrafyasına İskan edilirler.
Tarihin en büyük soykırımlarından birini yaşayan Çerkez ve Çeçen toplumu yerleştikleri yerler de hayata tutunurlar, kısa sürede topluma adapte olup çalışkanlıkları, medeni duruşları, devlet kurumlarında verilen makamlardaki başarıları ile örnek bir tebaa haline gelirler, birçok alanda ülkemize güzel hizmetler üretirler.
Sürgün'ün 156. yılında yollarda hayatını kaybeden mazlumları rahmetle anıyor, mekanları cennet olsun diyor, torunlarının da acılarını paylaşıyorum. Beklentim odur ki tarihlerinin dönüm noktalarından biri olan Çerkez sürgünü torunları tarafından iyi okunur. Sürgün, enine boyuna araştırılır, sürgün yıllarında yaşananlar devlet televizyonlarında yayınlanan tarihi diziler gibi tarihe ışık tutan diziler haline getirilir. Sürgünde hayatlarını kaybedenlerin ruhları şad olsun, makamları âli olsun, sürgünü ve yaşananları unutmamak, gelecek nesillere aktarmak nasip olsun.
Selam ve dua ile

 

Yazarın Diğer Yazıları