TYB Kayseri Şubesi'nden Subaşı'na 'Vefa Gecesi'

Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) Kayseri Şubesi, 60. sanat yılı münasebetiyle Kayseri hakkında 40 kitap ve yüzlerce makale yazan Şair-Yazar Muhsin İlyas Subaşı için İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Tiyatro Merkezi'nde 5 saat süren vefa gecesi düzenledi.

Vefa gecesine; TYB İstanbul Şube Başkanı Mahmut Bıyıklı, TYB Kayseri Şube Başkanı Selim Tunçbilek, Cumhuriyet Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Alim Yıldız, Erciyes Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nevzat Özkan, Prof. Dr. Celal Kırca, Erzurum Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erdoğan Erbay, Fırat Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Ahmet Tevfik Ozan, Doç. Dr. Esra Kürüm ve çok sayıda yazar-şair ile davetliler katıldı.

“Bir avuç buğdayın sonsuza kadar nesli sürer”
Muhsin İlyas Subaşı ile yollarının Kayseri’de kesiştiğini söyleyen Dr. Ahmet Tevfik Ozan “Ankara Hacettepe’de okurken öğrencilerin dernek başkanlığını yapardım. Gözaltına alındım. Tutuklandım. Ellerimde kelepçe ile Kayseri’ye indim. Kayseri’yi hiç görmemiştim. Döndüm baktım Erciyes’i gördüm. Haşmetli yapısı vardı. Zirvesinde de kar vardı. ‘Bir buzlu beyaz güvercin’ diye Erciyes’e bir şiir yazdım.  Subaşı, sadece şiir yazmamış Mimar Sinan’ı yazdıkları yazıyla resmetmiş. Ben hayatım boyunca buğday yetiştiren insanlar ile buğday alıp satanları sevdim. Çünkü buğday yetiştiren insanlar çuval çuval un satan insanlar gibi değiller... 10 ton un alırsınız bu biter. Fakat bir avuç buğday alırsınız o sonsuza kadar devam eder. Hal böyle olunca hayatın kıymeti anlaşılıyor. Hayata hizmet eden Muhsin İlyas Subaşı dahil hepimiz burada toplandık. Bu salonun görünmez misafiri var, nedir o? Hayattır. Hayat medeniyetlerin beşiğidir. Muhsin İlyas Subaşı hiçbir karşılık beklemeden hayata hizmet eden, imana hizmet eden birisidir. Yükselen nesillere karış karış çok şeyler vermiş. Subaşı ile,  Elif TV’de program yapmıştık. Bu programlardan eser çıkarmış. Yüreğine sağlık.” şeklinde konuştu.

“Muhsin İlyas Subaşı Türkiye’dir”
Türkiye Yazarlar Birliği İstanbul Şube Başkanı Mahmut Bıyıklı da, “Muhsin abimin ‘Aşka Yanan Dede’ kitabını yanıma aldım, İstanbul’a seyahate başladım. Bolu’ya geldiğimizde roman o kadar etkiledi ki hüngür hüngür ağlamaya başladım. Sonra otobüs muavini geldi yanıma, ‘Ne oluyor bilader, bir vefat haberi mi var?’ diye sordu. Yok dedim Yaman Dede’ye ağlıyorum! Sonra muavin şoföre dedi ki’ Dedesine ağlıyormuş’ Daha sonra Esenler’de otobüsten inerken bütün yolcular gelip başsağlığı dilediler. Sonra Yaman dedenin diğer kitaplarını da okudum. İngiliz devletinin bir bilim adamı diyor ki, ‘Bizim için Hindistan büyüklüğündeki bir toprak parçasından Shakespeare daha önemlidir. İngiltere demek, Shakespeare demektir.’ Biz de burada şunu demeliyiz. Muhsin İlyas Subaşı demek Kayseri demektir. Muhsin İlyas Subaşı demek Sivas demektir. Muhsin İlyas Subaşı demek Türkiye demektir. Muhsin İlyas Subaşı Türkiye’nin değeridir. İstanbul edebiyat eğitimimde hocalarım Kayserili olduğumu öğrenince Muhsin İlyas Subaşı’na selam gönderirlerdi. Bu selamı şimdi sahibine vermek istiyorum. Muhsin İlyas Subaşı’ya gördük ki sadece bir program yetmez, İstanbul’da biz bir program daha yapmaya talibiz.” ifadelerini kullandı.
“Ahtapot  100 temel eser arasında olmalı”
Doç. Dr. Esra Kürüm, Vefa gecesinde yaptığı konuşmasında Muhsin İlyas Subaşı’na yazdığı kitabı hakkında bilgi verdi. Kürüm şunları kaydetti; “Kendimi karanlık bir zamanda gördüğüm anda karşıma Muhsin İlyas Subaşı çıktı. Bir romanını okudum, önünde kilitli kapılar yoktu. Hiç tanımadığım birisinin eserlerini konuşmak için telefonla aradım. Beni telefonda o kadar büyük bir kabul ile karşıladı ki evet ben bu işi ‘Muhsin İlyas Subaşı hocamla yapabilirim’ dedim. Subaşı kendini gizleyen bir yazar değildi. Ben kitaplarını okurken kendimi okur gibi okudum. Muhsin İlyas Subaşı’yı okurken memleketin toprağında gezer gibi oldum. Dinlerken kendisini annemin ayaklarına başımı koymuş gibiydim. Tastamam bizleri anlatan şiirleri var. Subaşı benim babam gibi biriydi aslında. Subaşı çalışırken hiç yabancılık çekmedim. Düğüm çözmek zorunda değildim. Yaptığım iş çok kolay oldu. Subaşı’nın şiirleri düşünen şiir, okunan romanları misyon romanlarıdır. Muhsin İlyas’sın ilk temel 100 roman arasına Ahtapot romanının mutlaka girmesi gerekir. Özgün bir kurgusu olması, bu manada temel eserler arasında yer almasına yetecek kapasitededir. Üstelik bütün ülke gençliğinin istifade edeceği mesajlarla dolu bir romandır.”
“Muhsin abi 76 yaşında genç şairdir”
Muhsin İlyas Subaşı ile tanıştığında 15 yaşında olduğunu belirten TYB Kayseri Şube Başkanı Selim Tunçbilek ise şöyle konuştu; ” Kayseri oturmaları bizim işin edebiyat mahfileriydi. 40 yıl sürdü oturmalar, hala da devam diyor. Biz oturma okulunun öğrencileriyiz. Bir edebiyat heveskârı olarak bu oturmalara çağrıldığımda konuşan hocalarımızı sabırla dinliyordum. Bu oturmalarda sürekli günlük tutan bendim. Biz asla Muhsin İlyas Subaşı’ndan bir çocuk muamelesi görmedik. Sonsuz bir sabırla dinlemeyi bizlere öğretti. Muhsin abi 76 yaşında genç bir şairdir hala... Torunu için yazdığı şiirde bir hata kusur varmı diye soran bir müthiş insan. Genç şair olmanın adı budur bence. Yıllardır oturmalarımız devam ediyor, bu kadar zaman geçti asla Muhsin abimizin sesini yükseltmediğine şahidim. Muhsin İlyas Subaşı şiirleri gelecek açısında bir kelebek etkisi yapacak gücü olan, küçük kanat kırpıntıları ile gözükebilir ama zaman bu kelebeğin kanatlarının rüzgârını bir okyanusta fırtınaya çevirecektir. Bu medeniyet zamanı geldiğinde bunu da yapabilecek güçtedir.”
“Her işin siyasası bir de piyasası vardır”
Erciyes Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi öğretim Üyesi Prof. Dr. Nevzat Özkan ise “ Benim dahi haberimin olmadığı 40 yakın eseri yazan edebiyatın kalemlerinden elbette adı Muhsin İlyas Subaşıdır. 60 yıla sığdırılan 40 eser olağan üstü bir emek demektir. Çok küçük yaşlarda hayata gazetecilik ile başlıyor. Gazete ve dergilerde yayımlanmış yüzlerce yazısı olan birisi olduğunu biliyorum. Yazma yeteneği ne kadar gazeteciliği ile alakalıysa da kendisinin dünya görüşü ve hayata bakışı da öğretmenliği ile ilgilidir. Her işin bir siyasası bir de piyasası vardır, sözü benim her zaman hatırımda kalmıştır. Kendisi yazarlığın hem siyasasını hem piyasasını yakından izledi. “ diye konuştu.
“Vefamızı göstermek için toplandık”
İl Kültür ve Turizm Müdür İsmet Taymuş, çok özel bir gece de bir araya geldiğini belirterek “Vefa gerçekten bir toplumun en önemli değerli yargılarından bir tanesidir. Toplumu mutlu eden ve güçlendiren temel ögelerden birisidir. Bu şehrin zirve şahsiyetlerine, bu şehrin manevi dehalarına bizler de vefamızı göstermek üzere Muhsin İlyas Subaşı abimize hep beraber vefa gecesi düzenledik. Bu şehre odaklanmış, öyküleri romanlaştıran Muhsin İlyas Subaşı’na teşekkür ediyoruz. Bizim gerçekten bu vefa gecesi düzenlememiz bu zirve şahsiyete az bile. Borçlarımızı bir tek vefa borcu gecesi ile ödeyemeyiz. Vefa gönülde olan bir şeydir. Vefayı gönülden taşıyan vefalı dostlar da burada. Şehre hizmet edenlere vefa geceleri düzenliyoruz.” ifadelerini kullandı.
“Sanatı bir tohum gibi gördü”
İslam’ın anlaşılmasında en önemli rolü oynayanların şairler olduğunu ifade eden Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Alim Yıldız, şöyle konuştu, “ Şiiri yazmak kadar okumak da sanattır. Herhangi yerde okunan bir şiirin daha okurken Muhsin abiye ait olduğunu bilirler. Necip Fazıl’ı, Akif’i bildiğimiz gibi. Sanki kendisini arayan bir gazelhandır Muhsin İlyas Subaşı. Bir secdelik dünyalık coğrafyaya değişmem sözü önemlidir. Şair için sanatçı için bu söz çok önemlidir. Bu topraklara sadece vefa görmedi, bu toprakları ileriye de taşıyandır Muhsin İlyas Subaşı. Allah kalemine güç kuvvet versin. Nice eserler nasip eylesin. Muhsin abi sanatı bir tohum gibi görmüştür. Tohum çatlayıp filiz verecek filiz fidan olacak, fidan büyüyüp ağaç olacak. İyi ki varsın vefalı dost.”  
“Ruh ile yazılan şiirin adıdır Subaşı”
Muhsin İlyas Subaşı’nı bir doktora tezi olması için çalışma yaptırdığını belirten Erzurum Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erdoğan Erbay, şöyle konuştu; ”Muhsin İlyas Subaşı gibi sanatkârlar olmasaydı akademisyenler herhâlde ekmek yiyemeyeceklerdi. Kendim sanatkârların, yazarların, şairlerin yazdıkları ile geçiniyorum. Her hâlükârda müteşekkirim. Subaşı şiirleri ile alakalı bir hayli yazılar kaleme aldım. Muhsin İlyas Subaşı gibi yazarlar aslında milleti ve devleti için konuşan insanlardır. Eğer söz bir ahit ise Muhsin İlyas Subaşı’nın şiirleri de ahittir tabi ki bana göre. Ahit yerine getirmek manasını taşır. Subaşı’da yazdıkları yazılar ve şiirleri ile ahitlik yapmış yani yerine getirmiştir.  Düşünen şiir eğer bize hayal kurduruyorsa, bunu şiir kabul etmişiz demektir. Yaşanıp da yazılan şiirleri hayatımıza yansıtamadık maalesef. Ruh ile yazılan şiirin adıdır Muhsin İlyas Subaşı.“
Ülkemizi sevmeye mecbur değil mahkûmuz”
Kendisinin arkasında iki unsurun varlığından söz eden şair-yazar Muhsin İlyas Subaşı da “Birisi eşim ve evlatlarım. Diğeri de kendi irademdir. Ben sadece yemekten yemeğe eşim ve çocuklarımı görürüm. 600 üzerinde batılıların yazdığı Türk İslam üzerine yazılarını yıllardır okudum. 4 tane önemli kitap yazdım. Batı Türk’ü tanıdıkça, Batıdaki Mevlana ve batıdaki Hz. Resul, kitaplarımı yazdım. Batılılarda şunu gördüm. Okumaları adam gibi okumuş. Okumuşundan bir şeyler alıyorsunuz. Bizim aydın, münevver, ülkeyi kazandıran insanlara ihtiyacımız var. Medeniyetin bu şekilde anlaşılması lazım.  Türkiye ne ile kalkınır, elbette evin var, araban var, ama ruhun yok. Ruhun bitmiş. Ülkemizi sevmeye mecbur değil sevmeye mahkûmuz. İnsanımızı da keza aynı şekilde... Mecbur değil mahkûmuz. Fedakârlık yapmazsak, bölüşmeyi bilmez isek hiçbir şeyi yapamayız. Hanım beni ekmek aldırmaya gönderir, ben kitap alır gelirim. Bu hayatı bu şekilde yaşadım yaşıyorum. Bana milyarlar verseniz buraya zahmet edip geldiğiniz kadar değerli olmazdı. Teşekkür ederim.” şeklinde konuştu.
Muhsin İlyas Subaşı için düzenlenen vefa gecesi plaket sunumu ve hatıra fotoğraflarının çekilmesinin ardından sona erdi. 

Haber-Foto: Ufuk Çamdal / Remzi Yıldırım
 

Bakmadan Geçme