Bir HAFTA Bir YAZAR: Vedat SAĞLAM

Bu haftanın konuğu, kültür ve sanat dünyamıza eserleriyle önemli bir yer kazandıran Vedat Sağlam.

Merhaba Vedat Hocam, önce sizleri  kısaca tanıyabilir miyiz?

1968 Yılında, Nevşehir’in Hacıbektaş ilçesinin Belbarak köyünde, ailenin beşinci ferdi olarak dünyaya geldim. İlkokul ikinci sınıfa kadar köyümde okurken, Almancı olan babam, pek çok işçinin düşündüğü gibi, "ben okuyamadım, gurbet ellerde işçi oldum, çocuklarım bari memlekete okuyarak hizmet etsin" düşüncesiyle 1978 yılında Kayseri'ye yerleştik. İlkokul, ortaokul, lise ve üniversite tahsilimi Kayseri'de yaptım. Kayseri bana, eğitimime, kültürüme çok etki yaptı. Bu şehirde büyümek, bu şehrin kültürüyle kültürlenmek, bu şehrin insanlarını tanımak benim için büyük bir şans oldu. Bu şehre âşık olduğumu söylesem, inanın yalan olmaz. Hatta abartı olmazsa şunu da eklemek isterim ki, inanın ki bu şehir de bana âşık. Yıllarca mecburi hizmet için gittiğim şehirlerde rüyamda hep Kayseri’yi görürdüm. Kayseri hep hüzünlü, ağlamaksı, garip görünürdü rüyalarımda bana. Sonra şunu anladım ki, bu gariplik benim yokluğumdan kaynaklanıyor Kayseri’ye… Kayseri beni özlüyor…

Yazma serüveni nasıl başladı? Yazma isteği ve yeteneğinin oluşmasında kimlerin katkı sağladı? Kimlerin yönlendirmesi oldu?

Okumayı çok severdim ben. Çocukluğumda bile kitaplar elimden hiç düşmezdi. Klasik bir söz olacak belki ama, gerçekten annemin(babam yurt dışında olduğu için) bana verdiği harçlıkları hep kitaplara yatırmışımdır. Vitrinlerde duran kitaplara hastayımdır ve vitrinde duran bütün kitaplar benim olsun isterdim hep. İkametgâhımız olan mahalleye çok yakın Bilgi Kitap Evininin yaşlı sahibini, vitrinden kitap indirmek için çok yormuşumdur. İnşallah hakkını helal eder. Beni dükkândan girerken gülümseyerek yüzüme bakar ve “hangisi?” diye sorardı tatlı tatlı, “Hangisi…”

Bu sözcükte benim için hala tatlı anılar, çocukluğumun vazgeçemeyeceğim gizli hatıraları saklıdır.  Ne zaman “hangisi?” sözcüğünü duysam, hemen o yaşlı amcamın tatlı gülümsemesi gelir gözlerimin önüne, hüzünlenirim… Vitrinden oflaya puflaya kitap indirirken kendi kendine fısıldayarak, “ah keşke benim çocuklarda böyle okusaydı ya…” dediğine kaç kere şahit olmuşumdur.  

Kitap okumayı, sürekli kitaplarla haşır neşir olmayı çocukluğumdan beri hep çok sevmişimdir. Vaktimin çoğu kütüphanelerde geçerdi. Arkadaşlarımla oyun oynarken bile aklım kütüphanelerde, kitaplarda olurdu. Nedendir bilmem ama, kitapçılarda, kütüphanelerde vakit geçirmeyi hep çok sevmişidir. Kitapların bulunduğu ortam bana huzur verirdi hep. Değişik değişik kitaplara bakmak, içeriklerini okumak, kitabın sayfalarını koklamak, yazarları hakkında fikir sahibi olmak, dünyanın en güzel yaratıkları olan kitaplara dokunmak, hep en çok sevdiğim şeyler olmuştur benim. 

Sonraki yıllar öğretmenlik hayatım başladı. Bayburt, Sinop, Boyabat ve Kayseri… Çocukluğumun, gençliğimin geçtiği, benim için çok daha başka anlamların yüklü olduğu, çok sevdiğim Kayseri’de yaşıyorum hala. Herkesin, kişiliğiyle, geçmişiyle ve hatta ruhuyla iç içe geçmiş olduğu bir şehir, bir yaşam merkezi vardır diye düşünürüm. Galiba benim yaşam merkezim de Kayseri. Bu şehir insanlarıyla, tarihiyle, bugünüyle, sıcaklığıyla bir başka geliyor ruhuma. Beni kucaklıyor, adeta sımsıkı sararak üşümemi engelliyor diye düşünüyorum.

Yazma isteği olan insanlara neler tavsiye edersiniz?

Yazmak her ne kadar yetenek isteyen bir konu olsa da, daha ziyade çalışmakla ilgilidir.  Ne kadar okur ve yazarsanız, o kadar gelişirsiniz. Bunun için öncelikle çokça ve düzenli okumak gerekir. Dolmak, okumak halidir, taşmak ise yazma hali. Çok okuyan, çok taşar illaki. Bu manada, yazma konusunda istekli olanların öncelikle okumaya ağırlık vermeleri gerekir. Okumak da öyle, her eline geçeni okumak değildir. Kalbe, akla, ruha hitap eden kaliteli eserler okunmalıdır. Bu konuda uzmanlardan yardım alınabilir. Nasıl ki midemiz her yemeği kaldırmıyorsa, zihnimiz, yüreğimiz ve ruhumuz da her kitabı, her cümleyi kaldırmayacaktır. Nasıl ki mideyi bozan yemekler varsa, zihni, yüreği ve aklı bozan kitaplar da vardır. Buna dikkat etmek gerekir. Düzenli ve istikrarlı eserler okumak, okunan eserleri sorgulamak ve ardından yazmak, kişiyi yazma konusunda arzulanan hedeflere taşıyacaktır.  

Kitaplarınızı/ eserlerinizin isimlerini öğrenebilir miyiz?
Araştırma-İnceleme…
Eğitim-Siyaset ve Din, 1995, İnsan Yayınları. 
Batı’da İslam İmajı, 1996, Birleşik Yayıncılık. 
Köy Enstitülerinden İmam Hatip Okullarına/2003, Nesil Yayınları. 

Romanları…
Çanakkale: Direnişin Destanı, 2007, Strateji Yayınları.
Onurlu Tercih, 2007, Strateji Yayınları.
Ne Menem Menemen/Kubilay Olayı, 2007, Nesil Yayınları.
Son Direnişçi, 2013, Nar Yayınları.
Savaş, Ümit, Özlem, 2018, Nar Yayınları.
Yalnız Adam, 2016, Beyazıt Yayınları
Broken Hıll Savaşı, 2019, Mecaz Yayınları
Kahraman Kadınlar, 2019, Mecaz Yayınları
İçimdeki Ben, 2021, Gülbey Yayınları
Gençlerle Necip Fazıl, 2021, Gülbey Yayınları
Kahramanlar Geçidi Çanakkale, 2021, Gülbey Yayınları

Hikâyeleri…
Anne Babam Döndü, 2010, Nar Yayınları.
Özgürlüğü Satın Alanlar, 2010, Nar Yayınları.
Dedem Necip Fazıl, 2019, Mecaz Yayınları


Anadolu da yazar olmanın artı ve eksi yönleri nelerdir?

Anadolu bereketli, Anadolu verimli, Anadolu patlamak için kaynıyor bence. Ve Anadolu, sessizliği yırtmak için doğum zamanını heyecanla bekliyor. Bakmayın siz yayınevlerinin İstanbul’da olduğuna, tekelleştiğine. O yayınevlerinden çıkan kitapların sahiplerinin çoğu Anadolu’nun değişik şehirlerinde yaşıyorlar.  Anadolu şehirlerinde, tabiri caizse taşrada yaşayan yazarlar, şairler, edipler, ressamlar, sanatçılar Anadolu’da patlama yapacaklar çok yakında. Anadolu’yu dünyanın gündemine taşıyacaklar. Bu potansiyel var Anadolu’da. Nasıl ki ekonomide, siyasette Anadolu İstanbul’un tekelini kırdı ve Anadolu kaplanları ihracatta İstanbul’u yakalamaya başladı, kültürde de bu böyle olacaktır, diye düşünüyorum. En çok kitabın tüketildiği yerin Anadolu olduğunu unutmamak gerekir.  Evet, bazı sıkıntılar var, yok değil, ama aşılacak sıkıntılar bunlar. Maalesef İstanbul’da pek çok alanda olduğu gibi bu alanda da bir tekelleşme var ama ben inanıyorum ki çok yakında bu tekel kırılacak. İletişimin çok hızlı geliştiği günümüzde, Anadolu bu gelişmişliğe, ilerlemişliğe duyarsız kalması mümkün değil.

Bizlere vakit ayırdığınız için teşekkür ederiz.
 

Bakmadan Geçme