Bir hafta bir Yazar: Meral Bulut

Her yazarın ayrı bir hikayesi var. Meral Bulut'un serüveni ise daha bir başka. İlkokulla biten bir eğitim, evlilikle erken biten bir çocukluk, yakılmış mektuplarla yarım kalan duygular, kese kağıtlarından gazete okumalar…

Şimdilerde sadece erken evlilikle gelen üç çocuğu yok.       50 yaşından sonra nur topu gibi üç kitabı var. Ayrıca çiçeği burnunda bir de görevi daha var: Türkiye Yazarlar Birliği Kayseri Şubesi Kadınlar Komisyonu Başkanı.

Meral Hanım, önce sizleri yakından tanıyabilir miyiz?

Bendeniz, Bünyan ilçesinde 1970 yılında dünyaya geldim.
Şimdilerde Bünyan ilçesinin bir mahallesi olan, Musaşeyh mahallesinde doğdum. İsmini köyümüzde metfun  Allah dostlarından alıyor. Şeyh Musa zamanla Musaşeyh diye anılır, tanınır olmuştur.  Ben 6 çocuklu çiftçilikle uğraşan bir ailenin kızıyım. Babam çiftçilikle ve hayvancılıkla uğraştığı için ben ilkokulu bitirince, ortaokulu ve liseyi okutamadı. Ben okumayı çok severdim. Köy yaşantısında ve o zamanın şartları, yoklukla birlikte kitap çok bulamazdık.  Evde gazete parçaları olursa onları okurdum. O dönemler meyve-sebze veya bazı gıdalar kese kağıtlarına konulurdu. Ben onların arasını açar, okurdum. Okuma arzum çok vardı içimde ve okuduğum öğrendiğim şeyleri de arkadaşlarımla ailemle de paylaşmaya çalışıyordum. Ben köyden ortaokula giden arkadaşlarıma çok hevesleniyordum. Keşke ben de okusaydım.  Keşke beni de gönderselerdi diye. Ama olmadı. babam, düzenini bozamadı, bozmadı. Beni okutamadı. Ben bir çocuk gelinim. İlkokulu bitirdiğimde eşim Recai bey ile nişanladılar. Ben sokakta oyun oynarken oyunu yarıda bıraktırdılar. Beni eve götürdüler, küpe yüzük taktılar ve bir yıl sonra düğünüm oldu. 14 yaşındaydım evlendirildiğimde. Üst üste çocuk annesiydim artık.  Allah ömür versin iki oğlum bir kızım var. Beşte torunum var. 38 yıllık evliyim, eşim Recai Bulut ile.

İlkokuldan sonra bir eğitim hayatınız yok. Kitap-defter kısıtlı bir dönem. Meral Hanım nasıl yazmaya ilginiz oldu? Nasıl başladı, kimler teşvik etti sizleri?

Ben evlendikten 20 gün sonra eşim askere gitti. Eşime mektup yazma bahanesiyle  bir şeyler yazıyordum ve biriktiriyordum. Yazdıklarımı bir gün hanım annem bulup kayın babama gösteriyor bunlar nedir, bunları böyle yazmış diye. Maalesef sobaya atıp yakmışlar yazdıklarımı. Mektuplarımı yaktıklarını  öğrenince çok üzülmüştüm. Bunlar ne ki, bunları yazdın biriktirdin diye bana kızdılar. Ben üç gün üç gece çok ağlamıştım. Eşime mektup yazacağım diye aldırdım. Deftere bunları mı yazdın, biriktirdin, dediler. Bu olaya içim öyle yandı ki sanki sobada yanan o kağıtlar yazdıklarım değildi. Ciğerim, kalbim ve ellerim yanıyordu o sobanın içinde.  Hayallerim yandı. Ben halı dokurdum kayınbabam elinde gazete okurdu yanımda. Böyle sağ tarafım da oturur okurdu. Halıyı bırakırdım kayınbabamın okuduğu gazeteyi bende okumaya başlardım. Bir gün kayınbabam bana çok kızdı. Bırak şu gazeteyi okumayı, önündeki işine bak. Halını doku, diye kızdı bana. Okumak yazmak başka bir şey tarif edemiyorum o kadar güzel bir şey ki. İnsanın içinden geliyor yazmak. Ben daha sonra tekrar yazmaya başladım. Yazdıklarımı yine biriktirdim. Hep kendimi yazacağım, anlatacağım diyordum. Çocuklarım büyüdükten sonra büyük şehrin açtığı yazarlık okuluna yazıldım ve gittim. Orada Yüksel(Kalkan) hocamı gördüm. Yüksel hocam benim eniştemin dayısı. Yakın akrabam oluyor, bütün derslerine katıldım. Sertifikamı aldım. Daha sonra Yüksel hocam ve Ahmet Sıvacı hocama gösterdim yazdıklarımı. Allah razı olsun hocalarımdan beni teşvik ettiler. Kitap çıkartmamı söylediler ve ben de kitabımı çıkarttım. Destek, teşvik anlamında eşim Recai Bey’in söylemeden geçemeyeceğim. Madden, manen yanımda oldu, müteşekkirim kendisine.

Eserleriniz neler? Mektupla başladığınız, Yazarlık Okulu ile süren hikayeniz, kitaba dönüştü mü?

Tabii ki. Hem de üç kitabım oldu. İlk kitabım Yorgun Gönlün Hikayesi, ikinci kitabım Yüreğimdeki Yangınlar ve üçüncü kitabım İstiklal Harbi'nin Kadın Kahramanları. Ayrıca Kayseri büyükşehir belediyesi dergisinde yazılarım yayımlanıyor.

Gençlere ya da yazmak isteyen herkese tavsiyeleriniz neler?

Benim yazar olmak isteyen gençlerimize tavsiyelerim öncelikle okumaları. Sonra da yaşadıklarını yazmaları veya etrafındaki gördüklerini yazmalarıdır.  Hayallerinin peşinden gitsinler diyorum. Okumayı hiç bırakmasınlar. Kız çocuklarına tavsiyem mutlaka okusunlar. Meslek edinsinler, meslek sahibi olsunlar. Çocuk gelin olmasınlar. Elbette  hayatlarında zorluklar olabilir. Ama en azından ellerinde meslekleri olsun ve çok okusunlar. Yazar olmak isterlerse kursa gitsinler, Büyükşehir belediyesinin açtığı yazarlık kursları var. Bu kurslarda çok değerli hocalarımız var. Onlardan ders alsınlar, içlerinden gelen duygularını yazsınlar diyorum.

Sizin yazarlık serüveni bir başarı hikayesi. Azmin zaferi. Var mı bu süreçte unutamadığınız bir hikayeniz? Dinlemek isteriz.

Ben hep yazar olmak istemişimdir. Bir gün kitap çıkartacağıma hep inanıyordum. Öyle ki insanlar benim kitabımı okuyacaklar, diyordum. Çevremdeki insanlarda o kadar kolay mı kitap yazmak, çıkartmak diyorlardı. Ben yazmaya başladığım zaman hiç kimseye söylemiyordum. Hep kendi başıma odama çekiliyordum, yazıyordum, yazmayı çok seviyordum. Kalemimi elime aldım mı her şeyden vazgeçiyordum  sanki. İçimde bir hüzün oluşuyordu. Duygu seline kapılıyordum. Kalbim beni hiç dinlemiyordu. Yazıyordum hergün. Yeter yoruldu kolum  desem de, kalemim susmuyordu, yorulmuyordu. Bir gün yine unutamadığım bir anım oldu. Bir gün yazmaya başladım. Akşam üstüydü. Yemeğimi hazırlıyorum. Yemeğim pişene kadar birazcık bir şeyler yazayım diye oturdum ve ocakta yemeğin olduğunu unuttum. Yemeğim yanmış neredeyse mutfağımı yakıyordum. Yazdığım yerden kokular geliyordu. Allah Allah komşular muhakkak bir şeyler yakmış yine diye kendi kendime söyleniyordum. Bilmiyordum ki benim mutfağımda yemeğim yanıyormuş. Unutmuşum yemeğimin olduğunu. Ocakta  fark ettiğimde mutfak dolabımın bir tarafı tutuştuğunu gördüm. Neredeyse yanıyorduk. Ben söndürmeye çalışırken eşim geldi. Hatun bir gün bizi de yakacaksın bu yazma sevdandan, dedi.

Meral Hanım sanırım yaşadıklarınız yazılarınızı, yazma aşkınız hayatınızı etkilemiş. Size özgü bir üslup ortaya çıkmış.

Her insanın kalbi acı çeker ama acıyı farklı şekilde ifade eder. Bazıları gözlerinde, bazıları ise gülümsemelerinde saklar. Ben gözlerinde saklayanlardan... Zaman kalbi asla iyileştirmez sadece kalbin acıyı unutmasına izin verir.

Meral Hanım, söyleşi için teşekkür ederiz.

Bakmadan Geçme