Karon’da günler tüm karanlığıyla devam ediyordu. Bu karanlık Küsüdü ve Zıddo’yu gittikçe içine alıyor, derin düşüncelere sevk ediyordu. Normal yaşamda yapamayacağı bir çok şeyi, insan hayal aleminde kolaylıkla yapabiliyordu. Onlar da öyle yaptı. Kardeşlikle ilgili fikri bazda yürüttükleri tüm çalışmaları, hayal aleminde canlandırmaya koyuldu her ikisi de. Gerçeklerle doğrudan yüzleşmektense planlarını hayal aleminde test etmek en iyisiydi. Aslında kardeşlik bağının kurulması ve devam etmesi hiç de zor değildi. Bunun için kan bağına da gerek yoktu. Tek yapmaları gereken şey kendilerini ve çevrelerini karanlığa sürükleyen karanlık yönlerinden vazgeçmek, güzel olan ne varsa ortaya çıkarmaktı.
Hayal kuruyordu her ikisi de. Küsüdü küsme huyunu karanlığın en ötesine eliyle fırlattı. Bu hareket saçlarında bir ışık oluşturmasa da kafasını ve gönlünü aydınlattığı kesindi. Neler yapabilirim ki kardeşlik için diyerek hayal kuruyordu.
İnce hesaplar yaparak kardeş diyeceği kişinin gönlünü kırmayacak en iyi yaklaşma yollarını hayal etti. Zıtlaşmaya ve cedelleşmeye yol açacak hal ve hareketlerden mutlaka kaçınmalıydı. Kardeşlik bağını adım adım kurmalı, ilişkisinde samimi ve ciddi olmalıydı. Temel insani değerlerle kardeşlik bağını oluşturmak en mantıklı olanıydı. Neydi bu insani değerler, hangi küçük adımlar kardeşliğe götürürdü insanı. Şöyle sıraladı Küsüdü : Selam vermek ,samimi ve içten davranmak, kardeşiyin derdini dert edinmek, onu yargılamamak, davet ettiğinde davetine icabet etmek, küs durmamak, nasihat istediğinde nasihat etmek. Neonya’yı yeniden keşfetmeye gerek yoktu , bir yerden başlamak, istikrarlı ve samimi bir şekilde devam etmek en önemli şeydi.
Bir diğer tarafta Zıddo da benzer değerleri ve benzer adımları sıralamıştı. Küsüdü’den farklı olarak hediyeleşmek, kardeşinin bir yakını vefat ettiğinde cenazesine gitmek, acılarına ve sevinçlerine ortak olmak, kardeşinin aleyhinde konuşulmasına müsaade etmemek gibi değerler bulmuştu.
Yalnız birinin adım atması ile bu işin olmayacağını her ikisi de biliyordu. Karanlıkta kalacaklarsa da birlikte, yanacaklarsa da birlikte yanmaları gerekiyordu.
Hayal aleminde buldukları çözümlerle öyle mutlu oldular ki, kardeşliğin tadına vardılar adeta. Bu durum inanılmaz bir duygu verdi her ikisine de. Planladıkları adımları en kısa zamanda sabırla hayata geçirmek istiyorlardı. Bu karanlığa güneş gibi doğmak istiyorlardı.
Birbirini doğru tahlil eden Küsüdü ve Zıddo her güne bir küçük adım belirlediler ve sabırla uygulamaya koyuldular. Planla, uygula, hemen ayrıl taktiğini uyguladılar ilk zamanlar.
İlk gün sadece selam vermekle yetindiler. Selam insana esenlik ve güven veriyordu. Benden sana zarar gelmez demenin diğer adıydı. Bir hafta sadece selam verdiler. Selam verip hemen ayrıldılar zira fazla bir arada bulunmaları içlerinde depreşen karanlığı gün yüzüne çıkarabilirdi. Kalan zaman dilimlerinde hayal kurarak plan yaptılar. İkinci hafta selam verip, birbirlerinin halini ve hatırını sordular. İkisinde de güzel düşünceler uyanmaya başladı. İçlerindeki aydınlıkla karanlık bir mücadele halindeydi ama onlar aydınlık yanlarını besliyorlardı. İyi düşüncelere kapıldıkça Küsüdü’nün sarı saçlarında pırıltılar oluştu. Zıddo’nun saçları da benzer şekildeydi. Üçüncü hafta samimi ve içten bir şekilde selam verip, hal hatır sordular. Bu adımı da başarılı bir şekilde geçtiler. Artık yüz yüze geldiklerinde birbirinin yüzünü açıkça görebiliyorlardı.
Yüz yüze uzun süre durmak sıkıntılı idi. O yüzden planla, uygula hemen ayrıl taktiğine devam ettiler. Yapmaları gereken adımı başardıktan sonra doğrudan diğer adım için hazırlanıyorlardı. Kardeşlik de bir disiplin ve sabır işi idi. Birbirini tüketmek çok kolaydı zor olan birbirine umut olmaktı.
Küsüdü ve Zıddo’nun her karşılaşması artık ayrı bir mutluluktu. Dördüncü hafta hediyeleşmeye karar verdiler. Küsüdü en sevdiği kehribar kolyesini Zıddo için hazırladı. Zıddo da en sevdiği saatini hediye paketi yaptı. İlk üç adımın tekrarının ardından bir seromoni ile hediyelerini verdiler. Açılan paketlerle birlikte etraflarını aydınlatacak kadar bir ışık oluştu. Kehribar kolye içinden geçen neon ışıkları ile birlikte göz alıcı bir şekildeydi. Zıddo çok sevindi çok teşekkür etti. Küsüdü’nün hediyesi de çok güzeldi o da teşekkür etti. Aralarındaki bağ o kadar kuvvetli hale gelmişti ki Küsüdü’nün sarı saçları ışıl ışıl yanıyor, Zıddo’nun mavi saçları ahenkle ışık saçıyordu. Birlikte rahmet, ayrılıkta azap vardır derler. Bir araya geldiklerinde ortalık aydınlanıyor, ayrıldıklarında ortalık karanlıkta kalıyordu. Onlar bunu da fırsata çevirdiler uyumak için ayrılıyorlar, iş yapacak sıra bir araya geliyorlardı. Başarmışlardı, birlikte başarmak ayrı bir mutluluktu. Kardeşlik bağı hoşlarına gitmişti, yapılan her plan onlar için ayrı bir mutluluktu. Birbirine sevgi ve saygıları günden güne artıyordu. Her ikisi de “Ey insanlar kardeş olun!” diye bağırmak istiyordu adeta. Bir araya geldiklerinde saçları ışıl ışıl yanıyordu. Bir renk cümbüşüydü adeta. Her hafta sabırla ayrı bir değeri kalplerine nakşetmeye devam ettiler. Hafta hafta şu değerleri de kazandılar: Sözünde dur, küs durma, kardeşin hasta olduğunda ziyaret et, nasihat isterse nasihat et, kardeşinin davetine icabet et derken kardeşlik ateşini yakmışlardı. Artık ne gönüllerinde ne de yakın çevrelerinde bir karanlık kalmamıştı.
Yarışma da artık umurlarında değildi. İki tombiş adam kolkola verdiler ve “Gelin kardeş olalım.” parolasıyla, nerde bir karanlık varsa savaşmak için yola çıktılar. Kardeşin varsa karanlıkta kalmazsın. Yoldaşın kardeşinse yorulmazsın. Yükün kardeşlikse çok bahtiyarsın. Ne mutlu kardeşlik ateşini yakanlara! Ne mutlu kardeşi için, için için yananlara!