Aylardır devam eden katil İsrail’in zulmü ve soykırımı karşısında milyarlık İslam dünyası sessiz sedasız izlerken batıdan öyle sesler yükseliyor ki, bu sesler İslam dünyasına adeta tokat gibi iniyor.
Ne kadar duyarsız hale geldiğimizi, artık Müslüman şehitlerin bir sayıdan ibaret kaldığını, sessiz sedasız Müslümanların, insanların ve en can alıcısı da bebeklerin ve çocukların katledilişini nasıl duyarsızca seyrettiğimizi gösteriyor.
İkisi de Amerikan vatandaşı birisi de askerdi. Rashel Cori katiel İsrail’in buldozerlerinin altında can verirken, Aaron Bushnell ise Amerika’da üniformasını giydiği Amerikan askerinin İsrail’in katliamına ortak olduğunu bağıra bağıra ifade ederek, İsrail büyükelçiliği önünde kendini yakarak vicdanını kaybeden dünyaya ve özellikle de İslam dünyasına büyük bir ders verdi.
Son 100 yılda bizzat batılılar tarafından kurulan ulus devletlere hapsolan Müslümanlar insanlık adına hiçbir şey yapamıyorlar. Ulus devletlerin bir put gibi kutsandığı, göklere çıkarıldığı bir dünyada kimse kendi sınırlardı dışındaki haksızlıklara, zulümlere ses çıkarmıyor, çıkaramıyor. Kendi sınırları içine geldiğinde de kimse kendisinde olanlara ses çıkarmıyor.
Bu dayanışmanın en fazla olması gereken İslam dünyası ise bu sınırlara daha beter sıkışmış durumda. Devletlerin başındaki üç beş zibidinin iki dudağının arasında yaşanan hayata, hayat olarak bakıyor milyonlarca insan. Kimisi fakirliğin pençesinde, kimisi de zenginliğin dayanılmaz hafifliği içinde kaybedeceği milyonların hesabını yaparak sessiz sedasız sıranın kendisine gelmesini bekleyerek yaşayıp gidiyor.
ABD’li askerin yaptığını geçtim, hayatını ortaya koyarak zulme ortak olmamayı seçti. Fakat hepsini geçtim bizler Müslüman olarak daha İsrail büyükelçiliğinin önünde doğru dürüst eylem bile yapamadık. Birkaç protesto mitingi düzenlendi ondan sonra tamam, herkes evine barkına, işine gücüne çekildi. Eylemlere katılanlarda zaten belli insanlar, şehirlerin diğer geri kalanları doğrusu çok da kafa konforlarının rahatsız edilmesini istemiyorlar. Yani sıranın kendilerine geleceği güne kadar kim öle kim kala mantığı içindeler. Dünyayı gözlemleyecek, yorumlayacak bir zihni kapasite ya yok ya da olmasını pek de istemiyorlar. Spor faaliyetlerinden, maçlardaki rahat rahat küfrettikleri ortamlardan çıkıp da insanlık adına bir şey yapma istek ve arzusu olduğunu sanmıyorum.
İşte bunun en önemli örneği Futbol Federasyonunun yediği halta kimseden doğru dürüst ses çıkmaması oldu. Ne Futbol Federasyonu muhatap alıp millete bir cevap verdi. Ne de sporla ilgili kurum ve kuruluşlar yahu siz ne yapıyorsunuz bile diyemedi. Yazıklar olsun diyebiliyorum ancak. Çünkü biliyorum ki hiçbir söz ve uyarı kar etmeyecek. Allah’a havale etmekten, Allah’ın vereceği hükmü bizzat bu hayatta tatmaları için dua etmekten başka yapacağımız bir şey yok. Fakat kendi adına şunu yapacağım. Futbol Federasyonu Mc Donalds’la yaptığı Milli Takımlar sponsorluk antlaşmasını yırtıp atmadığı sürece hiçbir milli takım maçını izlemeyeceğim. Bu antlaşma orada durduğu sürece bu takımların hiçbirisi benim milli takımım değildir.
Namuslu ve şerefli bir Amerikan askerinin kendisini feda ederek yakmasının ve dünyaya, çağlar ötesine bile bir mesaj veren bu eyleminin yanında devede kulak kalır ama önemli değil karınca misali safım belli olsun. Durduğum yer belli olsun. İçimizdeki duyarsızlara karşı bir nebze de olsa bur uyarı olsun.
Her zaman söyleyip, yazdığım gibi 7 Ekim’den sonra ve hele hele bu bebek, çocuk ve kadın katliamından sonra dünya asla eski dünya olmayacak. Belki bir gün sonra, belki on yıl sonra, belki yüz yıl sonra ama tarihe geçen bu katliam ve insanlık dışı soykırımın hesabı mutlaka görülecek. Cenab-ı Hak İnşallah bu intikama memur ettikleri kulları arasına bizleri de alır. Bu uğurda can verebilecek cesareti bizlere bahşeder.
Bugün Filistin ve Kudüs var zulüm listesinde ama Doğu Türkistan’da da hala zulüm tüm şiddetiyle devam ediyor. Afganistan, Irak, Suriye ve Afrika coğrafyasında olup biten zulüm ve katliamları da unutmamak gerekiyor. Sadece İslam coğrafyası değil, batı uygarlığının son yüzyılda tüm insanlığa kestiği ağır zulüm faturasının hesabı elbet bir gün kesilecek. Bugün Siyonist İsrail’in yanında o canilerin soykırımlarına ses çıkarmamalarının en önemli sebebi, son yüzyılda dünyanın dört bir köşesindeki insanlık dışı katliamlarının ve zulümlerinin ortaya dökülecek olmasından duydukları endişedir. Bunu Fransa’da, Almanya’da, Belçika’da, İtalya’da iliklerine kadar yaşıyor. Afrika’dan defolup gidin pankartları ve sloganları ile kovulmaları bu geride bıraktıkları katliam mirasından dolayıdır. İngiltere denen şeytan ise sessiz sedasız yaptığı zulümlerle daha geri planda duruyor. Ama gerek katil İsrail’in, gerekse Amerika’nın yaptığı Afganistan, Irak ve Suriye katliamlarının baş sorumlularından birisi de İngiltere’dir. Kısaca batı dünyasında insanlar ayakta. Ülkelerinin yaptığı bu büyük zulümlere artık ortak olmak istemiyorlar. Ses çıkarıyorlar. Sokaktalar, sürekli sıcak, soğuk demeden sokaktalar ama bizim İslam dünyasının ve kendi ülkemizin ölüm sessizliği düşündürüyor ve kahrediyor.
Selam olsun, “ZULÜM BİZDENSE BEN BİZDEN DEĞİLİM” diye haykıran Rachel Corrie ve Aaron Bushnell’e. Bunun bedelini hayatları ile ödediler ve hiç şüphesiz Cenab-ı Hak bunun karşılığını sonsuz ve sınırsız rahmeti ve merhameti ile verecektir. Vesselam.