Geçtiğimiz günlerdeki yazımda dünya üzerinde kurulu olan adaletsiz ve haksız işleyen gelir düzeninden bahsetmiş ve dünya üzerinde 62 kişinin servetinin 3,5 milyar insanın servetinden daha fazla olduğundan bahsetmiştim. Bu düzene itiraz etmeden ne insani ve ne de İslami hiçbir şeyin adaleti sağlayamayacağının bir kez daha altını çizmek gerekiyor.
İşte bu sermaye düzeninin en önemli temsilcilerinden birisi olan Koç Holding’in Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Koç geçtiğimiz günlerde geçirdiği kalp krizi sonucu hayatını kaybetti. Pazar günü de toprağa verildi. Kendisine Allah’tan rahmet diliyorum. Fakat ölümü birçok yönlerden ibretlik derslerle dolu. Bunları dile getirip insanlarımıza servet sahibi olmanın insana fazladan bir katkısının olmadığını hatırlatmak istiyorum.
Mustafa Koç kalp krizi geçiriyor ve acilen 112 ambulansları ile Beykoz Devlet Hastanesine kaldırılıyor. Muhtemelen burada yapılan müdahalelere rağmen hayatını kaybediyor. Fakat buradan alınarak Amerikan Hastanesi’ne kaldırılıyor ve burada da yaklaşık 4 saat boyunca kalp masajı ile hayata döndürülmeye çalışılıyor. Tabii bu mümkün olmuyor. İşte büyük ve ibretlik bir ders. Yüce Allah illa bazı şeyleri somut olarak gösterip ders vermez. Bu yaşananlar da aslında ibret alınacak birer derstir. Servet ve makam sahiplerine, bunun yanında bütün insanlara verilmesi gereken bir ders. Dünyanın en büyük hastanelerinden birisine sahip olabilirsiniz. Nitekim Amerikan Hastanesi Koç Ailesinindir. Fakat vefatınız bir Devlet Hastanesinde olabilir. Hiçbir kuvvet ve servet bunu engellemeye güç yetiremez. Rahman ve Rahim olan Rezzak olan yalnız ve sadece Allah’tır. Bu köşeden çok dile getirdim. Birçok insanda yazıp, çizip söylemiştir. Dünyadaki egemen sermayenin Türkiye’deki temsilcilerinden birisi olarak görülür Koç Ailesi. Çok farklı şekillerde Türkiye’deki toplumsal olaylardan tutun çeşitli sosyal ve kültürel alanlardaki faaliyetlere kadar etkilidirler. Birçok konuda özellikle de mali sahada yıllarca devlete yön verdiler. Devleti bir şekilde idare ettiler. Ve en önemlisi de son 10 yılda benzeri görülmemiş karlara imza attılar. Diğer dönemlere göre sekiz on kat büyüdüler ama malum zihniyetlerini hiç değiştirmediler. Umuyorum Mustafa Koç’un bu genç yaştaki vefatı bir yol ayrımı olur ve kendi hayatlarını gözden geçirme ve ders alma fırsatlarını kaçırmazlar. Çünkü bu hayatta ibret alanlar hep kazanırlar.
GELELİM ÖZDEMİR SABANCI MESELESİNE
Mustafa Koç’un vefat haberini alınca aklıma merhum Özdemir Sabancı geldi. O da aşağı yukarı aynı yaşlardaydı. Sabancı Holding’in en önemli hatta Sakıp Sabancı’dan sonra Holding’in başına geçeceği kabul edilen en önemli ismiydi. Esrarengiz bir şekilde ve hala daha sırrının çözülemediği bir suikastle öldürüldü.
Özdemir Sabancı niçin önemliydi peki. O günlerden itibaren yazılıp çizilenleri takip edenler bilirler. Bu kalleşçe cinayeti işleyen DHKP-C denen terör örgütünün nasıl bir taşeron, tetikçi ve birilerinin maşası olarak kullanılmaya nasıl müsait bir örgüt olduğunu çok iyi biliyoruz. Her şeyden önce Özdemir Sabancı milliydi ve Türkiye’nin başına çorap örmek isteyen dış mihrakların Türkiye’deki emellerine alet olabilecek bir isim değildi. Bunu daha sonra Sabancı Holding’in nerelere geldiğini hangi noktalarda nelere alet olduğunu bizzat yaşayarak gördük. Ve en önemlisi de o yıllarda Refahyol hükümeti vardı ve Özdemir Sabancı ile Erbakan hocanın arası çok iyiydi. Birçok konuda milli projelere imza atmak için anlaşmışlardı. Fakat bu durum Yahudi ve Siyonist sermayeyi rahatsız etti. Bu işte Türkiye’deki yapıların nasıl bir ilişki içinde olduklarını da daha sonra Özdemir Sabancı’yı öldüren Mustafa Duyar denen tetikçinin öldürülmesi olayında gördük. Mustafa Duyar cezaevinde bütün her şeyi anlatmaya karar vermiş dönen dolapları ortaya dökmek için ifadesini değiştirmek istediğini bildirmesinin akşamında cezaevinde çıkan bir isyanda öldürülmüştü. Nasıl bir kumpas nasıl bir oyun değil mi. Bunu yapanlar da maalesef vatan millet edebiyatı yapanların içinden çıkan insanlar. Derin devletin içinde pis işleri yapan tetikçiler ve milliyetçi geçinen alçaklar. Ergenekon iddianamesine de geçen ve Türkiye’den kimlerin bu suikastın içinde olduğu yolundaki iddialar çok dillendirildi. Bu konuda Koç ailesinin de ismi çok geçti. Bu yüzden de Mustafa Koç’un vefat haberi hemen bana Özdemir Sabancı’yı hatırlattı.
Neyse bunlar uzun hikaye. Gelelim kıssadan hisseye. Niçin aklıma Mustafa Koç’un ölümü üzerine Özdemir Sabancı’nın öldürülmesi geldi diyecek olursanız buna bir içgüdü mü demek lazım veya okuduklarının ve dinlediklerinin etkisinde kalmak mı demek lazım bilemiyorum ama, ilahi adalet bazen bizim hiç beklemediğimiz ve asla ihtimal vermediğimiz bir yerden geliyor. Yazının başında ne demiştim; Dünyanın en büyük hastanelerinden birisine sahip olabilirsiniz ama ölümünüz bir devlet hastanesinin sedyesinin üzerinde olabilir. Özdemir Sabancı’da belki de Türkiye’nin en iyi korunan, en güvenlikli binasında bulunuyordu ama öldürülmesine engel olamadı. Ancak ölümündeki sır perdesi aydınlanmadı ve bu gidişle de aydınlanacak gibi durmuyor. Evet Türkiye’nin iki büyük holdinginden iki insan portresi. Birisi Özdemir Sabancı, 54 yaşında teröristlerin kurşunlarına hedef oldu. Diğeri Mustafa Koç, o da 56 yaşında geçirdiği kalp krizi sonucu hayatını kaybetti. Benzer kaderleri paylaştılar diyeceğim ama öyle değil, birisi kalleşçe öldürülürken diğeri eceliyle öldü. Bu iki ölüm belki daha yıllarca konuşulacak ama hem hayatları hem de yapıp ettikleri ile de konuşulmaya devam edecekler. Vesselam…