Kelime anlamı itibariyle; yükselmek, yukarı çıkmak anlamına gelen mi'rac hadisesi İslam dininde önemli bir yere sahiptir. Zira Sevgili Peygamberimiz Hazreti Muhammed (sav) Mescid-i Haram'dan (Kabe) Mescid-i Aksa'ya, oradan da göklere yükseltilerek bir takım olağanüstü (mucize) hallerle karşılaşmıştır. Kaynaklarda mi‘racın vukuu hakkında bazı tarihler verilmekle beraber (Nüveyrî, XVII, 283-284; Kastallânî, VI, 3-4) en sahih kabul edilen rivayet bunun müslümanların Birinci ve İkinci Habeşistan hicretlerinden sonra, Hz. Hatice ve Ebû Tâlib’in vefatlarını takip eden dönemde hicretten bir yıl önce meydana geldiği şeklindeki nakildir (İbn Kesîr, es-Sîre, II, 93, 107)(Geniş bilgi için bkz. Diyanet İslam Ansiklopedisi; Mi'rac maddesi)
İsrâ ve mi'rac mucizevi bir hadisedir. İsra gece yürüyüşü anlamına gelir ve özel bir durumu ifade eder. Kur'an'da da bu adı taşıyan İsrâ Suresi yer almaktadır. "Bir gece, kendisine bazı ayetlerimizi gösterelim diye kulunu Mescid-i Harâm’dan çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ’ya götüren Allah eksikliklerden münezzehtir. O, gerçekten her şeyi işitmekte ve görmektedir." (İsra; 17/1) Bu ayet İsrâ'nın apaçık delili olduğu için inkâr eden kesinlikle küfre düşer.
İsrâ ve mi‘rac'ın mahiyetine yönelik en önemli tartışma onun bedenen mi yoksa ruhen mi gerçekleştiği konusundadır. Kelâm ve hadis âlimlerinin çoğu olayın bedenen ve uyanık halde gerçekleştiği görüşünü benimsemişlerdir. Buna göre âyette geçen “abd” kelimesinden ruh-beden bütünlüğüyle Hz. Peygamber kastedilmektedir; âyetin zâhirini te’vil etmeyi gerektiren bir sebep yoktur. İsrâ ve mi‘rac rüyada gerçekleşmiş olsaydı bu sıradan bir hadise olur, Kureyşliler de onu inkâr etmezdi. Bu gece de Hz. Peygamber, Kâbe’nin çevresinde uyku ile uyanıklılık arası bir durumda iken Cebrail gelmiş, onu Burak adlı, -bizce mahiyeti bilinmeyen- bir binite bindirerek, önce Kudüs’teki Mescid-i Aksa’ya götürmüş, oradan da göklere yükseltmiş “Sidretü’l-Müntehâ” denilen en üst makama ulaştırmıştır. Hz. Peygamber, bu makamı da geçerek Cenab-ı Hakk’ın huzuruna erişmiştir.
Bu makamda Peygamberimize üç ilahi ihsanda bulunulduğu hadis-i şeriflerde belirtilmektedir. Bunlar:
a) Beş vakit namaz. (Bu sebeple namaza mü’minin miracı denmiştir.)
b) Allah’a ortak koşmayanların bağışlanacağı müjdesi.
c) Bakara suresinin 285 ve 286. ayetleri.
İsrâ ve mi'rac mucizesi bize teslimiyetin, müslümanlığın nasıl olması gerektiğini gösteren bir hadisedir. Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) yaşamış olduğu İsra ve Miraç tecrübesini anlatınca ona inanmayanlar Hz. Ebubekir'e (ra) giderek "Bak senin arkadaşın sapıttı, Mekke'den (Mescid-i Haram'dan) Kudüs'e (Mescid-i Aksa'ya) gittiğini ve oradan da göklere yükseltildiğini söylüyor" deyince Hz. Ebubekir O'na (sav) sadakatini, teslimiyetini, güvenini "O (sav) söylüyorsa doğrudur" diyerek göstermiş ve çok tasdik eden anlamına gelen 'Sıddîk' lakabını/ünvanını almıştır.
İsrâ kutlu bir yürüyüşün adı olduğu gibi Mi'raç da kutlu bir yükselişin adıdır. Yazımızın başlığında da sorguladığımız gibi biz Mi'rac'ın neresindeyiz? İzzet şeref sahibi olup derece derece yükseliyor muyuz yoksa irtifa kaybedip dereke dereke düşerek esfel-i safilin seviyesine mi iniyoruz? Elbette bireysel olarak sorgulanacağız. Ancak sorumluluk sahamız da toplumsal sorumluluklarımız da var. Allah Rasûlü Hz. Muhammed'in (sav) de belirttiği gibi "Hepiniz çobansınız ve raiyyetinizden sorumlusunuz". Anne- babalar evlatlarından, evlatlar anne babasından, kardeşler birbirinden, yöneticiler halkından vs ... kısaca herkes birbirinden sorumludur.
Mi'rac Kandili ve diğer kandil geceleri mü'minler için fırsat geceleridir. Hayra, iyiliğe, maddi-manevî yardımlaşmaya teşvik geceleridir. Güzel başlangıçlara, iyilik ve güzellikleri yaymaya, hayırda, iyilikte yarışmaya, yardımlaşmaya vesile gecelerdir. Bu gecelerde öncelikle Allah'a istiğfar etmeli, geçmişi/günahları tövbe ile örterek Allah'ın rızasına uygun güzel bir gelecek için planlar yapmalıyız. Allah Rasûlü Hz. Muhammed'in (sav) "Mü'minin mi'racı" diye nitelediği, kulluğumuzun göstergesi olan 'Namazları' eksiksiz bir şekilde yerine getirmeye çalışmalıyız. Zira Mi'rac kullukta zirvenin adı olduğu gibi 'Namaz' da kulun Allah'a en yakın olduğu ibadettir.
Kelime anlamı itibariyle yükselmek anlamına gelen Miraç müminler için maddi-manevi her alanda yükselmeye vesile olmalıdır. Mü'min/Müslüman teknik anlamda en iyi olmaya çalışırken insani boyutuyla da insanlığın yüz karası olacak insan olmaktan utandıracak rezil rüsvay insan değil karıncayı dahi incitmekten sakınan en iyi, en güzel insan olmaya çalışmalıdır.
Bu gece için şöyle bir dua da bulunabiliriz:
"Allah'ım! Şu İsrâ ve Mi'rac Kandili gecesinde bizi ve evlatlarımızı müminlerin mi'racı olan namazını kılan, Sana kullukta derecesi artan sevdiğin ve razı olduğun İmanı kâmil, amelleri salih olan halis kullarından eyle. Allah'ım! Bizi yaratılış gayesini unutup da haddini aşan, zalimlerden, kâfirlerden, facirlerden eyleme.
Allah'ım! Herşeyi yaratan, sonsuz kudret sahibi olan Sensin, biliyor, inanıyor ve tasdik ediyoruz ki Senin gücünün üzerinde hiçbir güç, kuvvet yok. Sen ol dersin ve olur, Allah'ım! Lütfunu, rahmetini ve yardımını esirgeme bizden. Allah'ım! Bize dünyada da ahirette de iyilikler ve güzellikler ver, bizi semavi ve dünyevi her türlü kötülüklerden, hastalıklardan, felaket ve afetlerden muhafaza eyle. Allah'ım! Azabından affına, gazabından rızana sığınıyoruz, bizi af ve mağfiretine mazhar eyle. Allah'ım! En güzel dost, en güzel yardımcı Sensin, bizi dostluğundan ve dostlarından ayırma, ayırmak isteyenlere fırsat verme. Allah'ım! bizi hayatın her alanında Kur'an'ı rehber, Hz Muhammed'i (sav) önder edinen kullarından eyle. Ömrümüzü en güzel şekilde tamamlamayı nasip et. Ahirete göçen kardeşlerimizi de af ve mağfiretine mazhar eyle, mekanlarını Cennet, makamlarını Firdevs eyle. Allah'ım Filistin'de, Gazze'de ve dünyanın her yerinde İslam'a ve müslümanlara saldıranları el-Kahhar ismi şerifinle kahr-u perişan eyle. Âmin. Ya Muîn.
Akıl sahibi olanlara yakışan geçmiş olan şeylerden ve gelecekte olacağı haber verilen şeylerden ibret almak ve Rabbimizin rızasını kazanmaya çalışmaktır. İsrâ ve Mi'rac olayı da ibret alınması gereken pek çok olayın gerçekleştiği ve olacak şeylerin haber verildiği olağanüstü bir hadisedir. İşte İsrâ ve Mi'rac mucizesinde haber verilen olaylardan bir kısmını sizlerle şiir tarzında paylaşmaya gayret edeceğim. Rabbim okuyanları, ibret alanları ve bizi rızasını kazanan salih, muttakî kullarından eylesin. Ahir ve akibetimizi hayırlı etsin. Miraç kandilinin feyzi, hayır ve bereketi üzerinize olsun.
Tuhaf mı/Ettiğini bulmak mı?
Çıkarken Miraca Allah Rasûlü
Ayan beyan gördü birtakım haller,
Sordu Cebrail'e Allah Rasûlü,
Nedir bu acayip, bir tuhaf haller?
Açıkladı Cebrail tuhaf halleri,
Ümmetin başına gelecekleri,
Bize de bildirdi Allah Rasûlü,
Duysun tüm insanlar düzeltsin hali.
Melekler vurarak eziyor başlar,
Sonra düzeliyor ezilen başlar,
Kim bunlar deyince Allah Rasûlü,
Cebrail dedi ki, ezilen başlar:
Cami bilmez, Cuma'lardan kaçanlar,
Rükû ve secdeyi terkeden başlar.
Yola revan oldu Cibril'le Rasûl,
Giderken gördüler aç ve çıplaklar,
Rasûlullah sordu kimdir ki bunlar?
Cebrail dedi ki aç ve çıplaklar;
Fakirlere yardım etmezdi onlar.
Zekat ve sadakadan uzak duranlar.
Bir Cemaat gördüler sofra başında,
Önlerinde vardı güzel yemekler,
Lakin yedikleri çok iğrenç leşler,
Sordu yine Rasûl, kim bunlar diye,
Dedi Cebrail de bunların malı,
Hem haram hem helal karışık malı,
Lakin bunlar yerdi hep haram malı.
Göklere yolculuk devam ederken,
Sırtında yük olan kişiler gördü.
Ağır yük üstüne, yük katıyordu,
Rasûlullah sordu, nedir bu durum?
Dedi ki Cebrail, onların hali,
Haksızlık ve zulüm ediyorlardı,
Emanetleri de korumazlardı.
Giderken gördüler bir tuhaf grup,
Onlar etlerini kesiyorlardı,
Kestikleri etten hep yiyorlardı.
Rasûlullah sordu, bu nedir diye,
Dedi ki Cebrail, bu et yiyenler,
Dedikodu, gıybet eden kullardır,
Sözleri taşıyan nemmam kullardır.
Sonraki tuhaflık, korkunç mu korkunç
Dilleri çekilmiş kafalarından
Hınzır suretine dönüp dururlar.
Rasulullah sordu, bu nedir diye?
Yalancı şahitlik eden kullardır,
Onlar için çetin azaplar vardır.
Sonraki durakta kadınlar vardı,
Ateşten elbise giymişti onlar,
Melekler vururdu, ateşten gürzler,
Azabın üstüne azap olurdu,
Nedir bu deyip de sorunca Rasûl?
Dedi ki Cebrail, azap görenler,
Kocayı incitip, zina edenler.
Sonra yükselirken, bir grup vardı,
Yanarak ateşte kül olurlardı,
Tekrar dirilip de yine yanardı ,
Sordu Rasûlullah: kim idi bunlar?
Cibril cevap verdi: isyan edenler,
Baba saymayıp da asî olanlar.
Tuhaf mı tuhaf ki, acayip haller,
İnsan yaşarken bunları hak eder.
Ya Rabbi yaşarken Sen koru bizi,
Azabı hakeden kul olmayalım.
Nar-ı cahiminde kavrulmayalım.
Yaşarken Cenneti Hak edelim biz,
Ahirette Rasûl'e, komşu olak biz.
Dr. Resul Coşkun
(Kur'an'dan Damlalar Gönülden Dualar 2)