
Bir Eğitimcinin Ardından: Halil Aksoy Hocamıza Veda
Prof. Dr. Ünal Çamdalı
Bilindiği üzere yetmişli yılların sonu ile seksenli yılların başında, ülkemizde ideolojik (o günkü deyimle sağ-sol) kaynaklı şiddetli bir çatışma ortamı vardı. Kamplaşmalar ve buna bağlı çatışmalar zirvedeydi ve neredeyse ortaokullara kadar inmişti. O dönemler lise birinci sınıftaydım. Hem okulda hem de dışarda çatışmalara dayalı olaylardan dolayı gerçekten çok kötü günler yaşadık. Okulumuz Sümer Lisesinde sık sık olaylar olurdu. Kavgalar çıkardı, okul boykot edilirdi. Müdürümüz Mustafa Küçükoğlu ve yardımcıları ile Erkan Avşaroğlu, Yaşar (Baba) Eröz, Necati Eskici, Necdet Çeper, İlhami Şimşek, Ahmet İçer, Ahmet Erülgen gibi hocalarımız, olayları (kavgaları) engellemek için ağırlıklarını koysalar da yine de bu pek mümkün olmazdı. Zira o günkü siyasi rüzgâr şiddetliydi ve keskindi. Halkın büyük bir kesimi ve gençler de mevcut atmosferden çok etkilenmişti.
Sığınılacak Liman ve Hocamızın Tavrı
O yıllarda şahsım dâhil belli bir kesim arkadaşım, hem olayların hem de gençliğin verdiği duyguların etkisiyle sığınacak limanlar arardı. Dolayısıyla hocalarımızın davranış ve tavsiyeleri bizim için çok önemliydi. Çünkü her an her şey olabilir veya değişebilirdi. Gençlik savrulmak üzereydi, ülke adeta uçurumun kenarına gelmişti. Bizim ise hayallerimiz vardı ancak ortam pek de müsait değildi. Şimdi düşünüyorum da, durumumuz batan Titanik gemisinde konser veren orkestra üyeleri gibiymiş...
İlk yıl din kültürü ve ahlak bilgisi dersine, Halil Aksoy geldi. Aktif ve girişken bir yapısı vardı. Derslerde detaydan ziyade genel esasları anlatırdı. Kuramsal bilgilerden daha çok pratik bilgilere ve ahlaki değerlere önem verirdi. Yanlış hatırlamıyorsam okulda yapılan milli törenlerin düzenlenmesine de katkı verirdi. Törenleri sıkı takip ederdi. Numaralı gözlük takardı, tipik Kayseriliydi ve milli duyguları yüksekti. Derslerinde hatırladığım kadarıyla olayların da etkisiyle bize öğütler verirdi. Kavgalardan uzak durmamızı, akıllı olmamızı (ve akıllı davranmamızı) tavsiye eder ve şöyle derdi:
“Siz annenizin akşam evde yaptığı kuru fasulye yemeğini beğenmediğinizde, ‘kahrolsun böyle yaşam, böyle ev…!’ şeklinde slogan mı atacaksınız, o gün yemeği protesto mu edeceksiniz, evin her yerine slogan mı yazacaksınız? Bunları evde yapamayacaksınız hatta yapmayacaksınız. Okulda da yapmayım! Akıllı olun! Derslerinize çalışın! vs.".
Sonrasında pratik yaşamdan örnekler verirdi. Dersi onlarla süslerdi. Verdikleri örnekler çok hoşumuza giderdi. Genç olmasına rağmen tecrübeli ve düşünceliydi; yaklaşımları ise insaniydi. Gür bir sesi vardı, sıraların arasında dolaşarak ders anlatırdı ve din dersini sevdirirdi.
Okula arabası ile gelir, ona ayrı bir önem verirdi ve okulun bahçesine park ederdi. O dönemler arabası olan bir iki hocadan biriydi belki de sadece onun arabası vardı. Belki de ondan başkasının arabası yoktu. Herkes (hocalar da dâhil) okula yürüyerek gelip giderdi. Servis kültürü henüz yoktu, Kayseri de zaten küçük bir şehirdi, şimdiki gibi de büyük değildi.
Lise birinci sınıftan sonra, din dersimize Ahmet İçer Hoca geldi. Halil Hoca sadece bir yıl hocamız oldu. Onun derse geldiği yıl olaylardan dolayı ortam zaten çok iyi değildi. O yüzden hoca ile çok sıkı bir öğrenci öğretmen ilişkimiz olamadı. Ancak onu ders aralarında, öğretmenler odasında, bir de milli bayramlarda gördüğümü hatırlıyorum. Okuldan sonra da hiç görüşmedik. Yıllar sonra sosyal medya arkadaşlığımız oldu.
Duruşu ve Görüşü
Yukarıda da belirtiğim gibi dini değerlere olduğu kadar milli değerlere de önem veren biriydi. Serdar isimli bir öğrencisinin sosyal medyadaki paylaşımı, bu konudaki hassasiyetini göstermesi açısından anlamlıydı:
“90’lı yıllarda din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenimizdi. 18 Mart Çanakkale Şehitlerini Anma Programı’nda şiir okurken ‘Bu taşındır diyerek Kâbe’yi diksem başına’ derken hocamla göz göze geldik. Çok duygulanmış olmalı ki gelip, tebrik ederek gözlerimden öpmüştü.”
Bu ve benzer ifadeler öğrencilerle kurduğu sıcak ilişkiyi göstermektedir. Ayrıca yine hatırladığım kadarıyla ders dışında öğrencilerle yaptığı sohbetler ile yaşama dair paylaştığı tecrübelerin, birçok kişinin hayatında izler bıraktığını düşünüyorum. Onlar bugün küçük gibi görünse de o gün için zamanın koşulları açısından oldukça anlamlıydı. Zira o çağlarda küçük bir yönlendirmenin, öğrencinin hayatında büyük sonuçlar doğurabileceği muhtemeldir.
Sonuç
Bazı öğretmenler sadece ders anlatıları ile anılmayacaktır. Öğretileri sadece kitabi bilgilerden ibaret değildir; onlar hayata dair izler bırakmakta ve öğrencilerinin hafızalarında, hayat yolculuklarında hatta gönüllerinde yer almaktadır. Merhum Necati Eskici, Yaşar (Baba) Bey, Nebi Bey ve Nihal Hanım Hocalarımız gibi galiba Halil Aksoy Hocamız da benzer konumda olacaktır. O yalnızca bilgisiyle değil olaylara yaklaşımı, tecrübesi, pratik düşüncesi ve insani tavırlarıyla da hafızalarda ve gönüllerde yer edinmiştir. Kavgaların, çekişmelerin ve çatışmaların en hareketli ve hararetli olduğu dönemlerde bile tıpkı diğer hocalarımız gibi olaylara sağduyu ile bakılmasını, yaşanılan hayatı anlamlandırırken makul ve mantıklı kalabilmeyi ve olabilmeyi öğütlerdi. Bireysel düzeyde de olsa, sanırım hepsinin öğütleri bizlerin sağduyulu kalmasına katkı sağlıyordu. Kendisini çok fazla yakından tanıma fırsatım olmasa da bir yıl boyunca anlattıkları ve tavırları, tıpkı diğer hocalarımınkine benzer, zihnimde kalıcı izler bırakmıştı. Onların bugün bile hâlâ kulaklarımdaki sözleri; hayatın problemlerine karşı duruşu ve verilmesi gereken tepkinin nasıl olması gerektiğini anlatıyordu.
O sözler belki de bize hayatın her alanına uygulanabilecek, bir bakış açısı kazandırmıştı. Sorunlara mantıklı çözümler üretmeyi, duyguları kontrol etmeyi ve ölçülü olmayı öğütlüyordu. Bence Halil ve diğer hocalarımız sadece derslerinin öğretmenliğini yapmadı, dinin ve bilimin temeli ve esası olan hoşgörüyü, sağduyuyu ve aklıselimi de aşılamaya çalıştı. Zira onlar yalnız bilgi aktaran kişiler değildi. İnsan yetiştiren, bireyleri şekillendiren ve hayata farklı bir gözle bakılmasını sağlayan yol göstericilerdi. Bunlar günün çetin koşulları açısından daha etkiliydi. Tıpkı çıkan bir sesin ortamına bağlı olarak yansımasının da farklı olması gibiydi. Aynı ses örneğin sokakta farklı, evde ise daha fazla etkiye (yansımaya) neden olacaktır. Küçük de olsa evdeki etkisi, daha şiddetli olacaktır.
Hocamızın vefat haberini, dün sosyal medyadan üzüntüyle öğrendim. O artık aramızda olmasa da öğretileri ve bıraktığı güzel izler, sanırım öğrencilerinin hafızasında ve hayatında yaşamaya devam edecektir.
Onu (ve diğer vefat eden hocalarımı) saygı ve rahmetle anıyor; ailesine, yakınlarına ve tüm sevenlerine başsağlığı diliyorum.
Mekânın(ız) cennet olsun hoca(ları)m…