Ramazan Ayında tutulan oruç, özellikle ‘ölüm’ gibi zengin-fakir, varlıklı-dar gelirli, hangi hâl içinde bulunursa bulunsun, insanları ayırmayan ‘eşitleyici’ bir ibadet.
Her ne kadar modern toplumlarda refah düzeyi arttıkça bu iki kesim arasındaki makas her geçen gün açılıyorsa da bu eşitlik yelpazesinden pay alabilmek için Ramazan Ayı önemli bir fırsat.
Oruç ibadetinin eşitleyici, insanları birbirine yaklaştırıcı ve paylaşımcı yönünü idrak edemeyen belli bir kesim ısrar ve inatla, israf, şatafat, Ramazan eğlencesi adı altında şaklabanlıklar ve varlık gösterisine dönüştürmeye çalışsa da özellikle bu ayda ortaya konan paylaşımcı ve dayanışmacı yaklaşımın tüm zamanlara ve mekanlara yayılması gerekiyor.
Aynı zamanda bu ayın, insanlar arası ilişkileri sıklaştırması bakımında önemli bir fırsat olarak değerlendirilmesi gerekiyor.
İdareciler ve yerel yöneticilerin halka yakınlaşması bakımından da önemli bir fırsat olan bu Ramazan Ayı için, özellikle milletvekilleri ve belediye başkanları için bu fırsatı değerlendirmeleri bakımından Ak parti Genel Merkezi tarafından sevindirici bir uyarı geldi: ‘Bu Ramazan’da zengin sofralarından uzak durun, dar gelirlilere yakın durun ve iftarlarınızı eşinizle beraber o insanların evinde yapın.’
Devlet yönetiminde 20 yılı aşan bir süre zarfında her geçen gün, tek parti döneminde olduğu gibi halktan uzaklaşan, elit varlıklı ve bürokrat çevrenin dışındakilerle ilişkide zorlanan, fukara mahallesinden ve sofrasından uzaklaşan, koyu renk takım elbiseli insanların koyu renk lüks arabalarla siyah gözlüklü eskortlar eşliğinde devletin soğuk yüzünü temsil eden bir anlayışla arzı endam ettiği bir vasatta halka nasıl yaklaşmak gerektiği veya seçimler dışında böyle bir ilişkinin nasıl mümkün olacağı, iktidarıyla muhalefetiyle bir sorun olarak her kesimin karşısında duruyor.
Özellikle sosyal medya tanıtımlarının yaygınlaşmasıyla bir gerçek daha gün yüzüne çıktı ki, devleti yönetenler ve yönetmeye talip olanlar, nedense zengin düğünlerinin elitist ortamlarının onur konukları olarak bu elit toplantılara katılıp seçkin zevat ile fotoğraf paylaşımları yapıyorlar.
Nedense bu insanları bir kenar mahalle arası düğününde veya düğün salonunda veyahutta taziyesinde ya da kahvehanesinde görmek pek mümkün olamıyor. Sizce bu işte bir terslik yok mu?
Ankara’yı yol edinen milletvekillerinin yol güzergahında beş on dakikasını ayırıp, mola yerinde üç beş insanla tanışması, üçbeş esnafın hatırını sorması, devlet işlerinin güçlerinin arasında çok mu zor acaba? Haftalık program yoğunluğunda kenar mahalle ve ilçe ziyaretleri yapıp, esnaf ve halk ziyaretleriyle onbeş yirmi kişinin hatırını sormak onların yüreğine dokunucu ilişkiler geliştirmek önemsiz ve boş işler olmasa gerek.
Hatta varlıklı birinin başına bir iş gelse, işyerinde, fabrikasında Allah korusun bir yangın çıksa neredeyse gece yarısı pijamalarla ziyaret edip ‘geçmiş olsun’ temennilerinde bulunup teselli etmeye çalışanları nedense kenar mahallede yegane başını soktuğu gecekondusu veya evi veyahutta ekmek teknesi yanan insanların yanında görmek pek mümkün olamıyor. Sizce bu işte bir terslik yok mu?
Elbette ‘körlerin-sağıların’ sadece birbirlerini ağırlamakla meşgul olduğu bir dünyada, politik hesap dışında insanlara temas eden insanların yüreğine giden yolu aralamaya çalışanlar da yok değil. Bunların hakkını verip tebrik etmek gerekiyor ama ne yazık ki genel manzara pek iç açıcı değil.
Bu yüzden, bu Ramazan ayının manevi ikliminden istifade ederek, özellikle dar gelirli kesimle, mağdurlarla, mahcuplarla, kimsesizlerle, çaresizlerle yakınlaşmak, onlarla yürek teması kurmak, diz kırıp onların iftar sofrasına ilişmek, daha doğrusu onların yaşam biçimiyle bir nebze olsun eşitlenmek gerekiyor. Bu eşitlenme çabasını da siyah takım elbisenin, siyah rugan ayakkabıların, dışarıdaki siyah lüks jipin ve siyah gözlüklü eskortların gölgesinde bırakmamak gerekiyor.