Osman GERÇEK

Sivil Toplum Yanıltması

Osman GERÇEK

Sivil toplum kuruluşları, resmî kurumların dışında kalan ve bunlardan bağımsız ve bağlantısız olarak çalışan, siyasi, ticari, sosyal, kültürel, dinî, hukukî ve çevresel amaçları doğrultusunda ekip çalışmalarıyla toplumu ikna ve onları eylemlerine katkı sağlamaya çalışan, üyelerini ve çalışanlarını gönüllülük esası doğrultusunda alan, kâr amacı gütmeyen ve gelirlerini topluma yararlı hizmet geliştirme doğrultusunda bağışlayan ve de üye olmanın ve üye aidatı ödemenin zorunlu olmadığı kuruluşlardır. 

Bu genel tanımlama ile beraber ne yazık ki pratik uygulamalarda, gerek resmi kurumlara bağımlılık ve ilişkiler bağlamında, gerek zorunlu üyelik ve amaçları doğrultusunda faaliyetler bağlamında kendisini sivil toplum kuruluşu olarak tanımlayan organizasyonlarda büyük bir varoluş karmaşası yaşanmaktadır. 

Kavramsal değişim ve uygulamadaki dönüşümle beraber,  Roma’nın civitas’ından Batı’nın sivilizasyonuna dönüşen, çoğu zaman da İslam toplumundaki Vakıf Medeniyeti ile örtüştürülmeye çalışılan ‘sivil toplum’ kavram ve yapılanmalarını sağlıklı bir zeminde değerlendirmek ve yapısal zeminini yeniden düşünmek durumundayız.

Yukarıdaki genel tanımlama çerçevesinde; 

Sivil Toplum Kuruluşu, resmi kurumların dışında kalan, resmi kurumların faaliyet alanları dışında ya da resmi kurumların ulaşamadığı alanlarda, resmi kurumlardan bağımsız ve bağlantısız faaliyet misyonuna yönelik kuruluşlardır. Yani resmi makamlarca kurulan,  yönetilen ve yönlendirilen, yöneticilerinin bir nevi resmi makamlarca atandığı veya resmi kurumların seçim yöntemiyle işbaşına geldiği kurumlar sivil toplum kuruluşu sayılamazlar. Bu çerçevede aynı zamanda resmi kurumların görev ve sorumluluğu alanında olan faaliyetlerle ilgili de bir nev’i rekabetçi olarak oluşturulan kurumlar sivil toplum kurumu sayılmazlar. Zaten resmi kurumlar da sorumluluk alanlarını başka sivil kurumlara devretmek durumunda değillerdir. 

Sivil Toplum Kuruluşu, siyasi, ticari, sosyal, kültürel, dinî, hukukî ve çevresel amaçları doğrultusunda çalışırken de yine resmi kurumların görev, yetki ve sorumluluk alanları dışında kalan, resmi kurumların ulaşamayacağı alanlarda faaliyet alanları oluşturmak durumundadır. Devletin sorumluluğu dahilinde olan alanlarla ilgili benzeri faaliyetlere talip olmak, bir müddet sonra ‘paralel devlet’ yapılanması vasatına dönüşecektir.

Sivil Toplum kuruluşu, belirlenmiş ortak amaç doğrultusunda kollektif bir bilinçle organize edilen ekip faaliyetidir. Farklı, birbiriyle uyumsuz amaç ve hedefleri  olan bir topluluğun, ortak bir organizasyonda uyumlu çalışması söz konusu olmadığı için bu tür oluşumlar bir organizasyon zemini oluşturamazlar. Ortak dil ve ortak hedef doğrultusunda faaliyet üretmek ve bu faaliyetlere toplumu ikna ederek onları da faaliyetlere ortak etmek ideali de sivil toplumun amaçları dahilinde olmalıdır. Polit büro gibi, girmenin ve çıkmanın katı kuralları olduğu, gönüllü katılım ve gönüllü çıkışlara müsait olmayan ketum yapılar da sivil toplum sayılamazlar. 

Sivil Toplum Kuruluşu, kâr amacı gütmeyen, giderlerini gönüllü bağışlarıyla karşılayan, aynı zamanda gelirlerini toplum yararına kullanan yapılardır. Ticari misyonu, ticareti geliştirmek, ticari ahlakı yaygın kılmak şeklindedir. Bağışlarını, aidatlarını,  muayyen ve zorunlu olarak değil muayyer ve gönüllülük esasına göre alır. Bu bakımdan düşünüldüğünde belirlenmiş aidatları, zorunlu olarak talep eden, ödenmediği durumda şartı ceza öngören, aynı zamanda üye olmanın zorunluluk arzettiği yarı resmi odalar, sendikalar ve bir takım teşekküller, Sivil Toplum Kuruluşu olduklarını ilan etseler de astronomik sayılarda üyelerinin olduğunu iddia etseler de Sivil Toplum Kurumu sayılmazlar.

Kavramsal varoluşunu dikkate aldığımızda ne yazık ki ülkemiz, Sivil Toplum Kuruluşu olmayan ve fakat kendini Sivil Toplum olarak konumlandıran irili ufaklı binlerce organizasyonla doludur. Yukarıda saydığımız hususlardan sadece bir kaçını kısmen sağlıyor olmak o organizasyonun Sivil Toplum Kuruluşu olması için yeter şart değildir. 

Resmi makamların yönettiği ve yönlendirdiği, her fırsatta politik amaçları için fikrine başvurur gibi yaptığı, devletin sorumluluk alanlarından rol çalmak için kurulan, üyeliğin katılımcının değil kurumun insiyatifinde olduğu, muayyen aidatlarını cebren toplayan kurumlar, kuruluşlar, yapılar adı her ne olursa olsun, kendilerini her ne kadar STK olarak konumlandırırlarsa konumlandırsınlar, Sivil Toplum Kuruluşu sayılmazlar. 

Birilerini ve birbirimizi kandırmayı bıraktığımız ve yukarıdaki hususlarda bir vasat oluşturduğumuz zaman ancak, sivil, özel ve özgün yapılanmalar oluşturabiliriz.
 

Yorumlar 1
Murat SOYTÜRK 29 Haziran 2024 00:11

Allah razı olsun Osman abi, sivil toplum kuruluşlarını yeniden düşünmeliyiz. Kalemine yüreğine sağlık ????

Yazarın Diğer Yazıları