Havacılık tarihimizde 1926 yılında kurulan ve hizmete açılan TOMTAŞ tecrübesi öncesinde Osmanlı’nın son döneminde yaşanan bir kısım alt yapı çalışmalarından bahsetmek istiyorum.
İNSANLIĞIN HAVADA UÇMA HAYALİ
İnsanlık tarihi açısında havada kuşlar gibi özgür uçabilme hayali hep varolagelmiştir. Bu pratiklerden bilinen ilki 1010 yılında, İmam İsmail Cevheri, bugünkü Türkmenistan’da bulunan Nişabur’da Ulu Camii’nin minaresinden kollarına yerleştirdiği tahta plakalarla gerçekleştirdiği uçuş denemesi ile ilk havacılık olayını gerçekleştiren Türk havacısı ve bu yolda şehit olan ilk kişi olmuştur.
Buna benzer bir deneme de 1159 yılında İstanbul At Meydanında konuk olarak törene katılan II. Kılıçaslan onuruna verilen bir törende, Siracettin’in bol hava geçirmeyen elbisesi ile yaptığı yüksekten atlama tecrübesi vardır ki, ne yazık ki bu da hazin bir sonla neticelenmiştir.
Hazerfan Ahmet Çelebi’nin 1630’lu yıllarda İstanbul Galata Kulesi’nden Üsküdar Doğancılar’a kadar kendi yapmış olduğu kanatlarla 1200 metrelik başarılı uçuşu, havada uçabilme ümitlerini yeşertmesi bakımından oldukça önemlidir.
Aynı dönemde Lagari Hasan Çelebi de kendi icadı olan 64 kilogramlık barutla ateşlenen yedi kollu roketle Sarayburnu açıklarından göğe yükselmeyi başarmış, 20 saniyede 300 metreye kadar yükselerek, yine kendi yaptığı iptidai paraşütle denize sağ salim inebilmiştir.
Bu çabadan sonra artık insanlar, alet ve harici tahrik kullanarak uçuş denemelerine başlamışlardır. Balonla uçuş denemeleri, planör benzeri bir aletle uçuşlar ve zeplinle uçuş denemeleri, en nihayetinde 1903 yılında Kuzey Carolina’da Orville Wright (1871-1948) ‘kontrollü güç’ kullanarak uçabilme teknolojisine evrilmiştir.
Bu tecrübeyle beraber, artık havada kontrollü hareket edebilme yeteneğine sahip teknolojik hava araçları, o gün için insanlığın ulaşabildiği en zirve araçlardır.
Dünyada gerçekleşen bu teknolojik hadise, 2 Aralık 1909’da Belçikalı Baron de Catters tarafından sergilenen gösteri uçuşu İstanbul’da Mehmet Reşad’ın oğlu Şehzade Ziyaeddin ve kalabalık bir halk tarafından taaccüple izlenmiştir.
Osmanlı’nın en sıkıntılı olduğu dönemlerinde, havacılık alanında dünyada yaşanan bu bir kısım gelişmelere kayıtsız kalmak mümkün değildi.
HAVACILIK TEKNOLOJİSİNE İLGİMİZ
Mahmut Şevket Paşa’nın Harbiye Nazırı olduğu dönemde, dünyadaki bu gelişmeler yakından takip edilmiş ve bir kısım pilotlar uçaklarıyla İstanbul’a tanıtım amaçlı davet edilmiştir. 11 Aralık 1909 tarihinde Taksim Kışlasındaki talimhanede yine böyle bir gösteri uçuşu esnasında, tayyareci Beleriot’un kullandığı uçak 30-40 metre yükseldikten sonra talihsiz bir kaza ile bir evin çatısına düşüvermiştir.
1910 Yılında Fransa Picardie askeri havacılık tatbikatını izlemek ve modern teknolojilerle ilgili bilgi almak üzere Paris Askeri Ataşesi ile beraber bir heyet görevlendirilmiştir.
Osmanlı havacılığının fikirsel temelleri Sultan II. Abdülhamit döneminde atılmış olmasına rağmen, pratik uygulamalar dünyadaki teknolojik gelişmeler paralelinde ne yazık ki Abdülhamid’in hallinden sonra geçekleşecektir. Osmanlı askeri havacılığının kuruluşu ile gelişmiş ülkelerin askeri havacılığının kuruluşu yaklaşık aynı yıllarda gerçekleşmiştir.
1911 yılında Harbiye Nazırlığı tarafından pilot temin edilmesi, havacılık tesis ve donanımının sağlanması, eğitim amaçlı uçak ve balon alınmasıyla ilgili Albay Süreyya Bey görevlendirilmiş, Fen Kıtaları Müstahkem Mevkii Genel Müfettişliği ikinci şubesine bağlı Havacılık Komisyonu oluşturulmuştur.
Bu amaçla pilotaj eğitimi için yapılan seçmelerde başarılı ve istekli olan Fesa Bey ile Yusuf Kenan belirlenir ve eğitim için 1911 yılının haziran ayında yurt dışına gönderilir.
‘CİN Mİ, ŞEYTAN MI’, ‘EBABİL Mİ HÜDHÜD MÜ?’
Dünya savaş tarihi bakımından, 29 Eylül 1911 yılında Trablusgarp ve Bingazi’de yaşanan Türk- İtalyan savaşı ile Osmanlı ilk kez ve hazırlıksız vaziyette uçak taarruzuna maruz kalmıştır. İtalya, tarihte ilk kez askeri harekât kapsamında uçakları kullanan ülke oldu. Daha önce hiç yaşanmamış bu tecrübe ile gökte gürültüyle uçan vasıtalarla müslüman ordu üzerine havadan taarruzlar yapılması adeta savaşan mücahitlerde şok etkisi yaratmıştır. İlk kez yaşadıkları bu taarruz şekli ile üzerlerine gelen hava ordusu, ‘cin midir, şeytan mıdır’, yoksa ‘ebabil midir, hüdhüd mü?’ şaşkınlık ve çaresizliği ile ordunun tüm motivasyonu kırılmıştır. Havada gürültüyle uçan ve üzerlerine bomba bırakan tayyarelere, kara mevzilerinden tüfekler ve sahra topları, uçaksavar gibi kullanılsa da ancak bir iki uçak zarar uğratılabildi. Bu savaş boyunca, İtalyan havacı ve gönüllüleri 200’den fazla görev uçuşu yaptı.
Tarblusgarp savunması devam ederken Balkanlar’da yeni bir cephenin açılmış olması Osmanlı’yı daha zor duruma soktu ve artık yüzlerce yıldır egemen olduğumuz Kuzey Afrika topraklarından çekilmek zorunda kaldık.
Tarblusgarp savaşı devam ederken, ortaya çıkan hava gücünün etkisi fark edilince Osmanlı Avrupa’dan uçak ve pilot arayışına girdi. Bu amaçla Yarbay Süreyya Bey ve Binbaşı Mehmet Ali Bey 7 Mayıs 1912’de Avrupa’ya gitmiş ve güdümlü balon, birçok uçak ve askeri ikmal ve mühimmat ürünü sipariş etmişlerdir.
ARTIK GÖKLERDE DE VARIZ
Balkan Savaşları sırasında Balkan ülkelerinin ordularının envanterlerinde 30 civarında uçak, Osmanlı ordusunun ise 18 uçağı bulunuyordu. Balkan Devletleri Fransız ve Rus pilotlara hava faaliyetinde görev verdiler. Aynı şekilde Osmanlı Devleti de henüz yeterli pilotlara sahip değildi ve bu nedenle Alman ve Fransız pilot ve makinistleri hava kuvvetlerinde çalıştırdılar. Böylece Balkan Savaşları, Türk Hava Kuvvetlerinin ilk hava deneyimlerini yaşamasını sağladı.
Birinci Balkan Savaşı esnasında gerçekleşen ateşkes döneminde, Türk havacıların keşif ve gözetleme yapma kabiliyeti gelişmiştir. Eğitimi yetersiz olan pilotlar Yeşilköy Hava Okulu'nda eğitimlerine devam etmiştir. Başlangıçta Balkan Savaşları adeta ödünç personel gücü ile başlamış, harbin devamı içerisinde ise yetiştirilen pilot ve ekipler sayesinde milli unsurlar öne çıkmaya başlamıştır.
Balkan Savaşları sırasında Türk Hava Kuvvetleri ilk defa olarak eğitim sistemini, harekât gücünü ve harekât planlamasında uygulamalar yaptı.
Savaş sonunda Osmanlı hava gücü, toplamda sekiz uçağını harekât sürecinde bir uçağını da Sırpların el koyması ile kaybetmiştir. Kaybedilen uçak sayısı dokuzdur. Teğmen Abdullah'ın Selanik'te Yunanlara esir düşmesi dışında personel kaybı yoktur. Bulgaristan'ın ise bir uçağı Türkler tarafından zorunlu iniş sonrasında ele geçirilmiştir. Bu uçağın pilotu esir alınmıştır. Keza bir diğer Bulgar uçağı düşmüş pilot ile rasıt hayatını kaybetmiştir. Bulgarlar bu gelişmelerden sonra uçuşları durdurmak zorunda kalmışlardır. Türk Hava Kuvvetlerinin keşif uçuşları, özellikle Edirne'nin geri alınması sonrasında çok yoğunlaşmıştır.